Sincan’da tankların yürütülmesine gerekçe yapılan
Kudüs Gecesi için “üzüntüleri bulunduğunu” anlatan eski Belediye Başkanı Yıldız, o çadırı kuranların daha sonra Hizbullah’ın
mezarevi olduğu ortaya çıkan bir adresi kullandığını söyledi.
28
Şubat’ın yıldönümünde, tam 14 yıl önce belediye adına Sincan’da Mescid-i
Aksa figürlü çadırları kuranların Hizbullah’la aynı adreste ikamet ettiğini açıklayan Yıldız, o dönem yaptıklarının yanlış olduğunu da anlattı. İşte Yıldız’ın 14 yıl sonra o günkü olanlarla ilgili sözleri:
ÇADIRI HİZBULLAHÇILAR KURDU
Buradaki tezgahta ciddi şüphem var. 30 Ocak 1997 tarihli Kudüs Gecesi programından 1 yıl önce toplu
sünnet programı yaptık.
Mescid-i Aksa figürlü çadırı hazırlayan 2 doktoru burada tanıdım. Sünnet programından sonra gece bu doktorları Sincan’dan evlerine götüren
arkadaş anlattı. Yağmurlu bir gece arkadaşın ‘yağmurda ıslanmayın evin önüne bırakalım’ ısrarına rağmen evlerine daha uzak bir yerde ‘burada inelim’ diyorlar. Daha sonra Etimesgut’ta bu iki doktorun indiği adresin Hizbullah’ın mezar evi olduğu ortaya çıktı.
O GECE NEDENİYLE ÜZÜNTÜM VAR
Kudüs Gecesi ile ilgili üzüntüm var. Kudüs gecesi bizim için iyi niyetle yapılmış bir şey ve içinde de yanlış bir şey yok. ‘
Tiyatro hataydı’ gibi bir cümle kuramam ama Kudüs Gecesi’ndeki bazı içeriklerin o konjonktürde yapılması hatadır. Gerginliğin başladığı bir ortamda istemeden de olsa böyle birşeye fırsat vermenin üzerimde vermiş olduğu sıkıntı var. Pişmanlık diyemem ama bunlardan dolayı üzüntüm var.
ALKIŞLAYANLAR HEMEN ÇARKETTİ
Kudüs Gecesi’nin ertesi sabahında dönemin
Adalet Bakanı Şevket
Kazan arayarak “sıkıntılı bir sürece girilecek” diye bana kızdı. Belediye Başkanı olarak açığa alındığımda partidekiler sürekli “hukuk işliyor” dediler. Hukuk ne işleyecek, desenize
hukuksuzluk işliyor. Kudüs Gecesi yaptığımız gece, bizi o salonda ‘
Allah razı olsun, böyle gecelerin sayısı artmalı’ diye alkışlayan kişiler bir müddet sonra ‘Ben bu iş başımızı ağrıtır demiştim’ demeye başladı. Bu iş midir?
VURAL SAVAŞ’A DA SÖYLEDİM
28 Şubat’ta kullanıldık. Kullanıldığımızı 2000 yılında olaydan 3 yıl sonra anladım. İlk defa canlı yayında dönemin
Yargıtay Başsavcısı
Vural Savaş’a ‘ben de kullanıldım, sen de kullanıldın’ dedim. O kabul etmedi ama ben ifade ettim. Bir şekilde ben bir belediye başkanıyım, gencim, gözüm hiçbir şey görmüyor. Adam beni seçiyor. Diyor ki, ‘bu kişi
genç, heyecanlı, bildiğini okuyor, duygularıyla oynayıp yaptırırız’. Başka bir belediye başkanını seçmiyor. Öbürü de ‘gaza getiririz, aslansın’ diyor,
Vural Savaş’ı seçiyor. İkimiz de kullanıldık. Kimi kitleler 30 sene sonra, kimi insanlar 5 sene sonra kullanıldığını anlıyor. Adı memleket kurtarmak.
‘Birşey yapma teslim oluyorum’
Bizi tanımayanlar medyanın Kudüs Gecesi’yle gösterdiği şekliyle tanıdı. Sıhhiye’deki hukuk bürosundan çıktık, DGM’ye gideceğiz. O sırada asansörden çıkan bir bayan beni görür görmez sanki bir canavar görmüş gibi korktu. Ellerini havaya kaldırarak ‘Bana bir şey yapma, teslim oluyorum’ dedi. Baktım kadın tir tir titriyor. İşte ilk kez orada gözlerim doldu. Orada medyanın gücünü anladım. Önemli olan sizin nasıl bir insan olduğunuz değil, nasıl yansıtıldığınız. Çok üzüldüm. Her
akşam bir saat haber bülteninde veriyorlardı. Zaten 4 gün sonra da tankları yürüttüler.
Bu ilahi adalet değil ise ne?
Aradan geçen 14 yılda Türkiye’de çok şey değişti. Allah mutlak adalet sahibidir. Ben
terör örgütüne
yardım ve yataklıktan yargılandım. Ortada örgüt yoktu.
Asker bir
nöbetçi hakim var, suçsuz olduğum halde eliyle de hareket çekerek ‘Götürün şunu!’ dedi. Aradan 9 yıl geçti bu hakim Tanju Güvendiren Ergenekon’dan gözaltına alındı. Bu ilahi adalet değil de nedir? Suçlu olup olmadığınızı ben bilmem ama, benim ailem o gün ne yaşadıysa sizin aileniz bugün onu yaşıyor.”