Patronlar Kulübü’nden sert sözler

Patronlar Kulübü" diye de bilinen Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği'nden (TÜSİAD) iktidara sert eleştiriler geldi. Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Tuncay Özilhan, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddialarını "kaygı verici" diye niteledi. TÜSİAD, Halkların Demokratik Partisi'ne (HDP) kapatma davası açılmasının Türkiye'nin yalnızlığını artıracağı görüşünde.

SHABER3.COM

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) yılda iki defa toplanan Yüksek İstişare Konseyi’nde (YİK) hükûmete yönelik sert eleştiriler geldi. 

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in kirli ilişkileri ifşa ettiği videolara atıf yapan TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan, “Hepimizi son zamanlarda en çok düşündüren ve kaygılandıran konu ise hukuk devleti anlayışı ile hiçbir şekilde bağdaşmayacak, karmaşık, karanlık ilişkiler ağının mevcudiyetine ilişkin iddialar.” dedi.

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ise Türkiye’nin hukuk ve demokrasiden uzaklaştıkça uluslararası alanda derin bir yalnızlığa düştüğünü belirtti. Kaslowski, “Bu yalnızlıktan kurtulmamız gerektiğini düşünüyoruz. Müttefiklerle ve çevre ülkelerle ilişkilerin onarılmasını, Türkiye’nin stratejik kimliğinin, hedef aldığı çağdaş değerler doğrultusunda netleşmesini, AB ile ilişkilerin al-ver kapanından kurtularak tam üyelik hedefi ile ileriye götürülmesini bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Özilhan, bugün gerçekleştirilen YİK toplantısında şu açıklamaları yaptı:

“Türkiye salgın karşısında izlenen parasal genişleme ve kredi genişlemesi sayesinde 2020’de ve bu senenin ilk çeyreğinde iyi bir büyüme performansı gösterdi; ama bu büyüme istihdam yaratmıyor.

Gelişmiş ülkeler pandemiyle mücadele için büyük mali ve parasal kaynakları seferber edebildi, aşılamanın sağladığı başarının da etkisiyle çok hızlı büyüme sürecine girdiler; ancak Türkiye bu olumlu süreçte şimdilik negatif ayrışmaya başladı.

“YÜKLÜ KREDİ BORÇLARI HERKESİ DÜŞÜNDÜRÜYOR”

Esnaf, KOBİ’ler ve iş dünyasının diğer mensupları yüksek enflasyon, TL’nin eriyen değeri ve tüm bunların sonucu olan yüksek faizlerden dertli; geleceğe dönük yapılan hesaplar tutmuyor, yüklü kredi borçlarının geri ödenme zorlukları iş insanlarını düşündürüyor.

Para politikası enflasyonla mücadele hedefi doğrultusunda öngörülebilir biçimde uygulanabilmiş olsaydı TL’nin değerini korumak, enflasyonu ve faiz oranlarını daha düşük tutmak mümkün olabilirdi. Enflasyonla mücadelede işimiz kolay değil; TL’nin değeri ve enflasyon küresel gelişmelerden etkileniyor, dünyada hammadde ve lojistik maliyetleri artıyor ve enflasyonist işaretler görülüyor.

“YÜKSEK DOLAYLI VERGİLER HAYAT PAHALILIĞINA SEBEP OLUYOR”

Enflasyonun seyrine bağlı olarak gelişmiş ülkelerin para politikasını sıkılaştırmalarının gündeme gelebileceği bir döneme giriyoruz, bu da enflasyonla mücadele için bizim de para politikasında sıkılığa bir süre daha devam etmemizi gerektirebilir. Yüksek dolaylı vergiler de hayat pahalılığına sebep oluyor; ağır vergiler vatandaşı eziyor, fakirleşmesine sebep oluyor.

Dış politikadaki gelişmeler de fon girişini ve dolayısıyla TL’nin değerini etkiliyor. Dış politikamızın uzun vadeli ve istikrarlı bir çizgiye oturması ve liberal küresel sistem yönünde seyretmesi risk primini düşürerek faiz-kur kapanına düşmemizi engelleyebilir; bu sayede TL’nin değerinde önümüzdeki aylarda yükselme ve enflasyonda bir miktar gevşeme umudumuz olduğunu düşünüyoruz.

“VAHİM İDDİALAR HAKKINDA ŞÜPHELER GİDERİLMELİ”

Vatandaşın ödediği vergilerle finanse edilen devletin harcamaları doğrudan insana hizmet etmeyen projelere akıtılırsa sürdürülebilir büyüme sağlanamaz

Hepimizi son zamanlarda en çok düşündüren ve kaygılandıran konu ise hukuk devleti anlayışı ile hiçbir şekilde bağdaşmayacak, karmaşık, karanlık ilişkiler ağının mevcudiyetine ilişkin iddialar.

Bu iddialar, yolsuzluklar, suç örgütleri, siyasi etik, medya etiği, iş etiği gibi başlıkların kamuoyunda yoğun biçimde tartışılmasına yol açıyor; kamuoyu nezdinde dile gelen bu şüphelerin giderilmesi gerekiyor. Temiz toplum, temiz siyaset için her türlü mücadelenin geçmişte olduğu gibi bundan sonra da yanında olacağız; mevcut tartışmaların hukuk devleti ve demokratikleşme sürecinin gelişmesine hizmet etmesi en büyük temennimiz.

“EN KRİTİK MESELE KURUMSUZLAŞMA”

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ise TÜSİAD YİK toplantısında şöyle konuştu:

Türkiye ekonomisinin bugün karşı karşıya olduğu en kritik mesele “kurumsuzlaşmadır”. Kurumlarımızın zayıflaması, karar verme ve uygulama süreçlerinde uzun vadeli, öngörülebilir, bilimsel plan ve aksiyonların yerini kısa vadeli karar ve uygulamaların alması, istişare mekanizmasının yeterince çalıştırılmaması gibi sorunlarımız var.

Her geçen gün kurumlardaki bu eriyişin, idari sistemimizin işleyişine, toplumumuzun refah ve huzuruna, ülkemizin piyasalardaki görünümüne, itibarına, güvenilirliğine ne denli ciddi hasar verdiğini daha iyi görüyoruz.

TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski hükûmete yönelik eleştirilerin dozunu artırdı.

İSİM VERMEDEN HDP’YE KAPATMA DAVASINI ELEŞTİRDİ

Siyasetin etkin ve saydam olması demokrasimizin işlerliği için birinci koşuldur; siyasi partiler demokrasilerin en önemli unsurudur. Siyaseti, parti kapatmalarla, siyasetten yasaklamalarla değil; demokratik kanalları açık tutacak şekilde ele alan, hesap verebilirliği geliştiren, siyasetin finansmanını siyasi etik ölçülerine göre düzenleyen, evrensel hukuk ve AB standartlarında bir yasal altyapı demokratik sistemimizi güçlendirecektir.

Uluslararası alandaki derin yalnızlıktan kurtulmamız gerektiğini düşünüyoruz. Müttefiklerle ve çevre ülkelerle ilişkilerin onarılmasını, Türkiye’nin stratejik kimliğinin, hedef aldığı çağdaş değerler doğrultusunda netleşmesini, AB ile ilişkilerin al-ver kapanından kurtularak tam üyelik hedefi ile ileriye götürülmesini bekliyoruz.

“AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARI UYGULANMALI”

Meşum darbe girişimi sonucunda bozulan güvenlik-özgürlük dengesinin onarılması mutlak bir gereklilik. Bireysel hak ve özgürlüklere yönelik kısıtlamaların kalkması, hukukun üstünlüğüne saygının tesisi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uyulması, yeni bir onarım döneminin olmazsa olmaz adımlardır.

Afganistan’da Türk askerlerinin ABD ve NATO çekildikten sonra görev yapması kararının da etraflıca tartışılmasından, birliklerimizin güvenliğinin sağlanması için gerekli tüm koşulların oluşturulacağından da emin olmak isteriz.”
<< Önceki Haber Patronlar Kulübü’nden sert sözler Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER