Özel Haber/ IŞİD'in adını anmadan mücadele!

Reina Katliamı Türkiye'yi IŞİD gerçeğiyle bir kez daha yüzleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'sa son saldırıyla ilgili yaptığı açıklamada yine tek bir kez olsun DEAŞ, IŞİD ya da El Nusra demedi. Tıpkı daha önceki 265 insanın hayatını kaybettiği 14 IŞİD saldırısında olduğu gibi. İşte son açıklama ve diğerleri...

Erdoğan: El Nusra'ya niye terör örgütü diyorsunuz?

Erdoğan neden IŞİD ya DEAŞ demiyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan her fırsatta Türkiye'nin terörle kararlı şekilde mücadele ettiğini söylüyor.

Ancak IŞİD'in adını normal zamanlarda kullanmaktan çekinmezken tuhaf şekilde eylemler sonrası terör örgütünün ismini gündeme getirmiyor. İşte eylemler ve Erdoğan'ın açıklamalar

Türkiye IŞİD terörüyle 20 Mart 2014'te Niğde'de tanıştı.

1 polis bir astsubay bir vatandaş hayatını kaybetti.

Gözler devletin zirvesine çevrildi.

Dönemin Başbakan'ı Erdoğan ilk IŞİD açıklamasını o gün yaptı.

Ama ne IŞİD ne DEAŞ, ne DAEŞ demedi:

"3 saldırgandan 2'si sağ olarak yakalandı, biri de emniyet birimlerimiz yoğun şekilde arıyor. Saldırganların ağır durumda olduklarını az önce söylediler. Bu olayı burada anlatmak benim için ağır, ama 'Başbakan'ın böyle bir şeyden haberi yok mu?' denilmemesi için bunu her an, her zaman yüreğimizin nerede çarptığını bilmeniz açısında hatırlatmak istedim." 

IŞİD'in asker polis ve sivil katletmesine Erdoğan böyle tepki verdi!

IŞİD 1 Ocak 2015'te Kilis'te bir astsubayı kaçırdı, 6 Ocak 2015'te İstanbul Sultanahmet'te bir polisi şehit etti ama gündem bile olmadı.

IŞİD, şiddetinin dozu git gide arttı.

Dünyanın en kanlı terör örgütü eylem zamanı olarak da iç siyaseti hedefler hale geldi.

7 Haziran seçimlerine 2 gün kala 5 Haziran'da HDP Diyarbakır mitingini kana buladı.

4 kişi öldü, 8'i güvenlik görevlisi 279 kişi yaralandı.

Her gün televizyonlarda saatlerce konuşan Erdoğan yazılı açıklama yapmayı seçti.

Ve bir kez olsun yine DAEŞ, DEAŞ ya da IŞİD demedi:

“Diyarbakır’da Halkların Demokratik Partisi'nin mitingi esnasında meydana gelen patlamada hayatını kaybeden ve yaralanan vatandaşlarımız olduğunu derin bir teessürle öğrendim. Türkiye'de Pazar günü yapılacak seçimler öncesinde, demokrasimize, ülkemizdeki huzur ve kardeşlik ortamını bozmaya yönelik bu tür provokasyonlara karşı tüm vatandaşlarımızın dikkatli olmaları büyük önem arz ediyor.  İstikrar ve güven ortamına gölge düşürmeye yönelik her türlü girişime karşı müteyakkız durumdaki devletimizin ilgili birimleri, Diyarbakır'daki son olaya ilişkin inceleme ve soruşturmayı da hassasiyetle yürütmektedir. Olayda hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum."

IŞİD'in 20 Temmuz 2015 Suruç saldırısı Çözüm Süreci'ni bitiren ilk adımdı.

Sol görüşlü 34 genç yaşamını yitirdi, 69 kişi yaralandı.

Tüm dünya faili biliyordu.

Ama Kıbrıs'ta kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan yine faili, yine IŞİD'i göremedi:

"Uçağa bindiğimiz anda bu haberi almış olduk. Şu anda bakan arkadaşlarımız Urfa'ya hareket ettiler, başbakanımız süreci Ankara'dan takip ediyor. Bizler de takibe devam edeceğiz. Terör nereden gelirse gelsin lanetlenmelidir. Terörün, dini yoktur, ırkı yoktur, milleti milliyeti yoktur, vatanı yoktur. Teröre karşı tüm uluslarası bir mücadelenin verilmesi gerektiğini hep ifade ettik, ediyoruz. Terör insanlığın huzuruna kast eden bir olaylar silsilesidir. Ben bu vesileyle bir kez daha kınıyor ve bu terör eyleminde ölen 28 vatandaşımızın ailesine başsağlığı diliyor, milletimizin başı sağolsun diyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum."

IŞİD, asker polis sivil demeden katlediyor, Erdoğan'sa yazılı ve görüntülü açıklamalarında ısrarla dünyanın en kanlı terör örgütünün adını zikretmekten kaçınıyordu.

2 gün sonra bu defa PKK, Şanlıurfa'da 2 polisi şehit etti.

Ve hala aydınlatılamayan o kanlı eylem Çözüm Süreci'nin bitişinin ilanıydı.

Erdoğan'ın Ceylanpınar saldırısı açıklaması oldukça sert ve netti.

Ve Cumhurbaşkanı ilk kez PKK'nın ardından "DAEŞ" dedi.

Ama yazılı metinde Suruç katliamını IŞİD'in yaptığını dair bir vurgu yoktu:

"PKK ve DAEŞ de dahil olmak üzere terörün her türüne karşı olan devletimiz, Suruç'ta 32 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine yol açan terör saldırısının faillerini ve Ceylanpınar'da iki polisimizi şehit edenleri ortaya çıkarmak için tüm imkanları seferber etmiş durumdadır. Bazı kesimlerin, iki polisimizin şehit edilmesini üstlenen PKK'nın alçakça cinayetlerini görmezden gelmeleri, söz konusu terör örgütünü neredeyse şirin göstermeye yeltenmeleri, niyetlerinin ne olduğunu açıkça göstermektedir. Terörün dininin, mezhep ve milliyetinin olmadığına, vahşetin hiç bir bahaneyle haklı gösterilemeyeceğine inanan aziz milletimiz, herhangi bir terör örgütünün yekdiğerine tercih edilemeyeceğinin de bilincindedir. Sırtını terör örgütüne dayadığını alenen ifade eden çevrelerin PKK’nın vahşi terör eylemleri karşısında sessiz kalması, yaptığı saldırıları kınayacak cesareti bile gösterememesi, utanç verici bir durumdur. Ülkemizin huzur ve istikrarına, milletimizin birlik ve beraberliğine kastedenlere ne adına olursa olsun asla izin verilmeyecektir. Son terör saldırılarını bu vesileyle bir kez daha lanetliyor; saldırılarda hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum."

1 Eylül'de Kilis'te bir asker şehit eden IŞİD,  1 Kasım seçimlerine gidilen süreçte 10 Ekim 2015'te Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı katliamına imza attı.

Bomba yine seçim ayarlı patlamıştı.

AKP'li yetkililerin "Oylarımız arttı" dediği kanlı saldırıda 107 insanımız hayatını kaybetti, 500'den fazla kişi yaralandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dili yine IŞİD demeye varmadı.

Uzun yazılı açıklamada fail özenle halktan ve dünya kamuoyundan kaçırılıyor, genel bir terör tanımı yapılıyordu:

“Bugün Ankara Tren Garı önünde gerçekleştirilen terör eyleminde, birçok vatandaşımızın hayatını kaybettiğini, birçok vatandaşımızın da yaralandığını büyük bir teessürle öğrenmiş bulunmaktayım. Birlik ve beraberliğimize, ülkemizin huzuruna kasteden bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyorum. Kaynağı, söylemi, amacı, adı ne olursa olsun, her türlü terör eyleminin ve terör örgütünün karşısındayız, hep birlikte de karşısında olmak mecburiyetindeyiz. Teröre en büyük desteği, terör eylemleri ve terör örgütleri karşısında çifte standartla hareket edenler vermektedir. Daha önce değişik yerlerde askerimize, polisimize, korucularımıza, kamu görevlilerimize ve masum vatandaşlarımıza karşı yapılan terör eylemleri ile bugün Ankara Tren Garı’nda sivil vatandaşlarımızı hedef alan terör saldırısı arasında hiçbir fark yoktur. Millet olarak, özellikle de siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve medya olarak, bu saldırıların tümüne karşı, aynı duyarlılıkla, aynı samimiyetle, aynı insani ve ahlaki duruşla tavrımızı ortaya koymalıyız. Diğer terör eylemleri gibi Ankara Tren Garı’ndaki saldırı da, birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi, geleceğimizi hedef almaktadır. Bu saldırı karşısında göstereceğimiz dayanışma ve kararlılık, teröre vereceğimiz en büyük, en anlamlı cevap olacaktır. Ankara’daki saldırıyı gerçekleştirenlerin amacı, farklı toplum kesimlerini birbirine düşürebilmektir. Bu konuda herkesi sorumlu davranmaya, dikkatli hareket etmeye, terörün yanında değil karşısında yer almaya davet ediyorum. Devletimiz, tüm birimleriyle bu olayı aydınlatmak için çalışmaktadır; faillerin en kısa zamanda belirleneceğine ve adalete teslim edileceğine inanıyorum. Milletimizin huzurunu, ülkemizin güven ve istikrar ortamını bozmayı amaçlayan bu saldırıda hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.”

26 Ekim 2015'te Diyarbakır'da 2 polisi şehit eden IŞİD, 16 Ocak 2016'da bu defa Sultanahmet'te turistleri hedef aldı.

Erdoğan "üst akıl"a işaret edip kokteyl bir terör tanımı yaptı.

Sultanahmet'i kana bulayan IŞİD yine Cumhurbaşkanı'nın önceliği değildi:

"Bu hadise bir kez daha millet olarak terör karşısında, terör örgütleri karşısında tek yürek, tek vücut olmamız gerektiğini göstermiştir. Türkiye'nin terörle mücadele konusundaki kararlı ve ilkeli duruşu sonuna kadar devam edecektir. Bizim için DAİŞ'le PKK'nın, PYD'nin, YGP'nin, DHKP-C'nin, MLKP'nin velhasıl adı veya kısaltması ne olursa olsun bütün terör örgütlerinin bir diğerinden farkı yoktur."


IŞİD, 13 Mart 2016'da bu defa Ankara'nın kalbini hedef aldı.

Erdoğan yine yazılı açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanlığı sitesinden 37 insanın öldüğü, 15'i ağır 48 kişinin yaralandığı saldırıyla ilgili yapılan açıklamada IŞİD'den söz edilmiyordu:

Ankara’nın Kızılay semtinde, 13 Mart 2016 Pazar günü meydana gelen terör saldırısını şiddetle lanetliyor, bu menfur saldırıda hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Türkiye, bölgede yaşanan istikrarsızlık neticesinde son yıllarda terör saldırılarının hedefi olmaktadır. Terör örgütleri ve onları maşa olarak kullananlar, güvenlik güçleriyle yaptıkları mücadeleleri kaybettikçe en ahlaksız, en vicdansız yollara başvurarak masum vatandaşlarımızı hedef almaktadırlar. Ülkemizin bütünlüğüne, halkımızın birlik ve beraberliğine kasteden bu saldırılar, terörle mücadele konusundaki azmimizi asla azaltmamakta, kararlılığımızı daha da artırmaktadır. Aziz milletimiz, bu hain saldırılar karşısında, her zamankinden çok daha fazla birbirine sarılmakta; teröre, teröriste ve terörün arkasındaki odaklara vakur bir şekilde karşı durarak birliğini perçinlemektedir. Türkiye, millet olarak birbirine kenetlenen kimliğiyle bu zor günleri de elbette geride bırakacaktır. Devletimiz, her türlü terör tehdidi karşısında, meşru müdafaa hakkını kullanmaktan asla vazgeçmeyecektir. Askeriyle, polisiyle, köy korucusuyla tüm güvenlik güçlerimiz, hayatları pahasına, terör örgütleriyle kararlı bir mücadele yürütmektedir. Vatandaşlarımız endişe etmesin, devletimizin tüm kurumlarının milletimizle işbirliği içinde yürüttüğü terörle mücadele mutlaka başarıyla neticelenecek, terör dize getirilecektir. Ankara-Kızılay’daki terör saldırısında kaybettiğimiz vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyor; acılarını paylaşıyor, yaralılarımıza Allah'tan acil şifalar temenni ediyorum.”

IŞİD durmuyordu.

2 ay sonra 19 Mart 2016'da İstiklal'i kana buladı.

Saldırıda 3'ü ABD ve İsrail, 1'i İran yurttaşı 4 kişi yaşamını yitirdi.

Saldırı IŞİD eylemiydi ama Erdoğan önce PKK'nın adını zikretti:

"Bu tür saldırılarla hedefine ulaşmış hiçbir terör örgütü yoktur. Niçin PKK, DAİŞ gibi terör örgütleri ülkemizi hedef almaktadır diye düşündüğümüzde onların ülkemizle ilgili düşünceleri çıkıyor. Bu ölümlerin bu dramların gerisinde küresel ve bölgesel yapılanmanın temelinde Türkiye'yi sıkıştırma olduğunu uzun uzun anlatmıyorum. Çatışmalarda şehit olan polislerimiz, askerlerimiz, korucularımız için kirli hesapların devreye konulmasıdır. Terör örgütleri bu planın taşeronluğunu yapmaktadır. Terörün gündemine asla teslim olmayacağız. Terör örgütlerlerini ve arkalarındaki güçleri er veya geç hüsrana uğratacağız." 

1 Mayıs 2016'da bomba yüklü araçla Gaziantep Emniyet Müdürlüğü'ne saldırıp 3 polisi şehit eden, IŞİD'in bir sonraki hedefi İstanbul Atatürk Havaliamanı'ydı. 

45 kişi yaşamını yitirdi, 239 kişi yaralandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine yazılı açıklama yaptı.

Oldukça uzun açıklamada kanlı eylemin failinin IŞİD olduğuna dair tek satır yoktu.

"İstanbul Atatürk Havalimanı’nda meydana gelen terör saldırısını şiddetle kınıyor, bu vahim olayda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Mübarek Ramazan ayında meydana gelen bu saldırı, terörün, inanç dahil hiçbir değer gözetmeksizin, kurbanları arasında ayrım yapmaksızın hareket ettiğini göstermiştir. Bu saldırı, terör örgütlerinin, masum sivilleri hedef alan karanlık yüzünü bir kez daha ortaya koymuştur. Bu saldırının, herhangi bir sonuç elde etmeyi değil, sadece ve sadece masum insanların kanı ve acısı üzerinden dünyaya ülkemiz aleyhinde propaganda malzemesi üretmeyi hedeflediği açıktır.
Dünyanın, özellikle de Batı ülkelerinin, yönetimleriyle, parlamentolarıyla, medyasıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla terör örgütlerinin bu oyununa karşı artık kararlı bir duruş sergilemelerini bekliyoruz. Türkiye, terör örgütleriyle olan mücadelesine, ödediği tüm bedellere rağmen, sonuna kadar devam edecek güce, dirayete, imkana sahiptir. Ancak, bu tür eylemlerinin, 79 milyon Türk vatandaşıyla birlikte 7,5 milyar insanın tamamına yönelik olduğunu da hatırlatmak isterim. Bugün İstanbul’da patlayan bombalar, terörün hain karakteri gereği, dünyanın herhangi bir şehrinde, herhangi bir havalimanında da gerçekleşebilirdi. Herkes şundan emin olsun ki, terör örgütleri için İstanbul ile Londra’nın, Ankara ile Berlin’in, İzmir ile Şikago’nun, Antalya ile Roma’nın bir farkı yoktur. Şayet, tüm devletler, tüm insanlık olarak el ele verip terör örgütlerine karşı ortak mücadele yürütmezsek, bugün aklımıza getirmekten dahi korktuğumuz ihtimallerin hepsi de birer birer gerçekleşecektir.  Atatürk Havalimanı saldırısının, Batı ülkeleri başta olmak üzere, tüm dünyada terör örgütlerine karşı verilecek ortak mücadele için bir milat, bir dönüm noktası olmasını temenni ediyorum. Saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun."

Gaziantep saldırısı...

IŞİD bir düğünü hedef aldı.

Bir canlı bomba ortalığı kan gölüne çevirdi.

Çoğu çocuk 55 kişi vahşice katledildi.

Erdoğan ilk defa doğrudan IŞİD'in adını zikretti.

Ama oldukça ihtiyatlıydı.

45 kelimelik bir cümle kuran Erdoğan, PKK ve Cemaat'i açıkça belli olaylardan sorumlu tuttuktan sonra "Muhtemel fail IŞİD" diyebildi:

“Gaziantep şehrimiz, terör örgütlerinin farklı yöntemlerle ama aynı amaca yönelik olarak gerçekleştirdikleri eylemlerden birine maruz kalmıştır. Bir düğün için toplanan vatandaşlarımızı hedef alan menfur saldırıda ilk belirlemelere göre 27 vatandaşımızın hayatını kaybettiğini, 94 vatandaşımızın da yaralandığını teessürle öğrenmiş bulunuyorum. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına, Gazianteplilere ve milletimize başsağlığı diliyorum. Yaralılarımıza Rabbimden acil şifalar temenni ediyorum. Bir kez daha altını çizerek belirtmek istiyorum ki, ülkemiz ve milletimiz için 15 Temmuz silahlı darbe girişiminin ve o gece kaybettiğimiz 240 vatandaşımızın faili FETÖ’yle, sadece son bir ayda asker, polis ve köy korucularından oluşan 70 güvenlik görevlimizin katili PKK’yla, Gaziantep saldırısının muhtemel faili DAİŞ arasında hiçbir fark yoktur. Bu örgütleri ülkemizin ve milletimizin üzerine saldırtanlara mesajımız yine aynıdır: Başaramayacaksınız! Türkiye’de ezanları susturmaya, bayrağı indirmeye, vatanımızı bölmeye, milletimizi parçalamaya, bu eli kanlı örgütlerin ve arkalarındaki güçlerin, nefesi de takati de yetmeyecektir.
Türkmeniyle, Arabıyla, Kürdüyle aziz milletimizi oluşturan tüm unsurların bir arada huzurla yaşadığı, aynı ortak geleceğe umutlarını bağladığı Gaziantep’te, saldırının yapıldığı yer ve hedef alınan kitle, ne tür bir oyun oynanmaya çalışıldığını açıkça göstermektedir. Türkiye’ye güçleri yetmeyenlerin, etnik ve mezhep temelli hassasiyetler üzerinden vatandaşlarımızı birbirlerine karşı kışkırtma senaryoları tutmayacaktır. Milletimiz, 30 yılı aşkın süredir PKK eylemlerinde, 15 Temmuz gecesi FETÖ ihanetinde, DAİŞ’in yıllardır yaptığı canlı bomba eylemlerinde, bu oyuna gelmeyeceğini sayısız defa ortaya koymuştur. Gaziantep’te denenen aynı alçak oyun tutmayacak, milletimiz bu provokasyonun gerisindeki gerçek niyeti deşifre ederek, birliğinden, beraberliğinden, kardeşliğinden asla taviz vermeyecektir. Kaybettiğimiz her can gibi Gaziantep’te şehit edilen kardeşlerimizin de hesabının sorulacağından, kanlarının yerde bırakılmayacağından kimsenin şüphesi olmasın. Bir kez daha Şehitler Tepesine bu defa Gaziantep’ten yolcu ettiğimiz kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum."

Erdoğan sözlü olarak da failin 12-14 yaşlarında bir çocuk olduğunu açıkladı.

Ama Cumhurbaşkanı'nın o sözlerine Başbakan'dan düzeltme geldi:

"Bu saldırıyla ilgili, çok şiddetli bir patlama, henüz faile ilişkin bir ipucu bulunabilmiş değil. Bu sadece bir tahmin. Görgü tanıklarının anlattıklarından ortaya çıkan bir tahmindir. Yoksa saldırıyı kimin yaptığı, hangi örgütün yaptığı konusunda da erken kanaatler malesef doğru değildir ve toplumu doğru bilgilendirme adına onaylanacak bir durum değildir. Henüz kimin yaptığı, çocuk mudur, büyük müdür öyle bir rivayet var tabii, güvenlik kurumlarımız ona yoğunlaşıyor. İpuçları bulmaya çalışıyor." 

Başbakan Binali Yıldırım'ın 21 Ağustos'taki "fail belli değil" sözlerinden sadece 3 gün sonra Türk tankları Suriye'ye girdi.

Türkiye'de 14 terör saldırısında 265 kişinin canına kast eden IŞİD'in adını anmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP yönetimi birden bire IŞİD'i temizlemeye karar verdi.

Türk ordusu Suriye'ye girdi.

Erdoğan ve AKP yönetimi 40'a yakın askeri şehit eden IŞİD'e karşı yine temkinliydi.

IŞİD 2 Türk askerini yaktı suçlu olayı gündeme getiren siyasetçiler gazeteciler ve vatandaşlar oldu.

Tıpkı IŞİD gibi El Kaide'nin uzantısı El Nusra Rus elçiyi katletti, Erdoğan ve AKP bir kez olsun failin El Nusra olabileceğinden söz etmedi.

Terör örgütünün adını hiç bir AKP'li anmadı.

Ve son olarak 39 insanın vahşice katledildiği Reina saldırısı...

Erdoğan yine yazılı açıklama yaptı. 

Açıklamada yine IŞİD yoktu:

” Ülkemize yönelik tehditleri ve saldırıları, kaynağında yok etme konusunda da kararlıyız”dedi. 2017 yılının ilk saatlerinde İstanbul’un Ortaköy semtinde meydana gelen terör saldırısını şiddetle kınıyorum diyen Erdoğan şu ifadeleri kullandı: Saldırıda hayatını kaybeden güvenlik görevlimize ve vatandaşlarımıza rahmet niyaz ediyor, elim olayda yitirdiğimiz yabancı misafirlerimizi tazimle anıyorum. Hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimizin huzuruna kastedenler ve onların taşeronları, sivilleri de hedef alan menfur saldırılarla, ülkemizi istikrarsızlaştırmaya, halkımızın moralini bozarak kaos oluşturmaya çalışıyorlar.  Ancak bizler milletçe soğukkanlılığımızı muhafaza etmek, birbirimizle daha fazla kenetlenmek suretiyle, bu tür kirli oyunlara asla geçit vermeyeceğiz. Terörle mücadelesini sürdürmekte olan Türkiye, vatandaşlarının güvenliğini ve huzurunu sağlamak için bölgede de ne gerekiyorsa yapmak konusunda son derece kararlıdır. Farklı terör örgütlerinin ülkemizi hedef aldıkları bu saldırıların, bölgemizde yaşanan hadiselerden bağımsız olmadığının farkındayız. Ülkemize yönelik tehditleri ve saldırıları, kaynağında yok etme konusunda da kararlıyız. Bu süreçte kaybettiğimiz her bir can, yüreğimizi dağlamakla birlikte, mücadele azmimizi kamçılamakta, kararlılığımızı perçinlemektedir. Ülke ve millet olarak, terör örgütlerinin ve arkalarındaki güçlerin sadece silahlı saldırılarına değil, onların ekonomik, siyasi, sosyal saldırılarına karşı da sonuna kadar mücadele edeceğiz. İstanbul’daki vahşi saldırı, terörün ayrım yapmadan kan dökmeyi, can almayı, can acıtmayı hedeflediğini açıkça ortaya koymuştur.  Bu elim saldırıda hayatını kaybeden güvenlik görevlimize ve vatandaşlarımıza tekrar Allah’tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklamalarda Türkiye topraklarında 300'den fazla insanın hayatına kast eden yüzlerce insanın yaralanmasına sebep olan IŞİD'in adını anmaması bir tesadüf mü yoksa bir özel bir çaba mı?

Bu soruya herkesin farklı bir cevabı olabilir.

Ancak şu bir gerçek: Türkiye'deki 96 sanıklı IŞİD ana davasında örgütün bir numarası Ebu Hanzala kod adlı Halis Bayancuk dahil tek tutuklu sanık bulunmuyor. 

Ertuğrul Cihan/ Analiz

NOT: AÇIKLAMALAR CUMHURBAŞKANLIĞI SİTESİNDEN ALINMIŞTIR...


<< Önceki Haber Özel Haber/ IŞİD'in adını anmadan mücadele! Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER