[Osman Şahin] Hadis Dindir

Samanyoluhaber.com yazarı Prof. Dr. Osman Şahin'in yazısı

SHABER3.COM

PROF.DR. OSMAN ŞAHİN 

SÜNNETE SALDIRILAR KARŞISINDA SONSUZ NUR - 6

Önceki yazıda, sahabelerin, tabiin ve tebe-i tabiin efendimizin Sünnet’in tespiti konusundaki harikulade olan gayretlerinden, ehl-i tahkik olmalarından ve bu husustaki titizlikleri üzerinde durmuş, dinin ikinci en önemli kaynağı olan sünnet’in muhafazasındaki muazzam performanslarını ele almıştık.
Bu yazıda ise, tamamını “Sonsuz Nur” adlı esere havale ederek, “Hadis Dindir” olarak ifade edilen hakikatin korunması adına hayranlık uyandıracak kadar ileri seviyede yapılan faaliyetlerden bir kısmını ele alacağız. 

Üslûp Ele Veriyordu
Bir sözün sahibini belirlemede kullanılabilecek önemli yollardan bir tanesi de kullanılan ûslüptur:  
“Oysaki, yukarıda isimlerini verdiğim hadis imamları hayatlarını hadise vakfetmiş, Efendimiz'in sözlerine vâkıf söz sultanı, dil üstadı ve hafıza kahramanı insanlardı. Her gün, sabahtan akşama kadar, Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sözleriyle haşr ü neşr oluyorlardı. Dolayısıyla, Efendimiz'in lâl ü güher sözlerini, O'na ait olmayanlardan çok rahat ayırabiliyor ve ağızlarında bir iki defa söyledikten sonra, çok rahatlıkla, "Bu hadistir veya değildir..." diyebiliyorlardı.” Rivayetlerde Gösterilen Hassasiyet

Ölçü, Kur'ân ve Mütevatir Hadisler

Hadislerin doğruluğunu tespit etmek başvurulan yollardan bir tanesi de onların Kur’an ve mütevatir hadislere vurularak kontrol edilmeleridir:
“Hadisler, çoğu muhaddisçe "mütevatir" ve "âhad" diye ikiye ayrılmıştır. Bir hadis, yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir cemaat tarafından rivayet edilmişse, bu hadis "mütevatir hadis"tir ve Ehl-i Sünnetçe ilmin üç sebebinden biridir. Bunun dışındaki hadislerse, "âhad hadis" yani tek bir nâkilden gelen hadistir. Bazıları, sahabe asrında âhad olmakla birlikte, tebe-i tâbiîn döneminde iştihar etmiş olanlarına "meşhur hadis" demişlerse de, asıl ayrım "mütevatir" ve "âhad" olarak yapılmıştır.

İşte, âhad hadisler çok defa Kur'ân'ın ve sünnetin muhkemâtına vurulur ve onlara uyarsa kabul edilir, uymazsa "fîhi nazar" denilip tartışmaya açık tutulurdu.” Rivayetlerde Gösterilen Hassasiyet 

Ravilerle İlgili Eserler Yazılmıştı

Hadis rivayet edenler hakkında çok detaylı bilgiler içeren eserler telif edilmişti: 

“Ravileri, sahabeyi, tâbiîni ve tebe-i tâbiîni daha iyi ve yakından tanımak için, bunlara dair mufassal eserler yazılmış; kim nerede doğdu, nereye hicret etti, nerede ikamet etti, nerede yaşadı, nerede öldü, nerede ilmini neşretti, kimlerle görüştü, kimlerden ders aldı, bu eserlerde tek tek açıklanmıştır.

Bu mevzuda ilk eser veren İbn Medînî'dir. O'nun hangi sahabenin Mekke'den, Medine'den ayrılıp nereye gittiği, Taif'te mi, Şam'da mı, Kûfe'de mi, Basra'da mı, Mâverâünnehir'de mi, nerede kalıp, kimlere ders verdiği ve kimlerle görüştüğünü anlatan Kitabü mârifeti's-sahabe'sinden sonra, İbn Abdi'l-Berr'in el-İstîâb'ı, İbn Hacer'in el-İsâbe fî temyîzi's-sahabe'si, İbnü'l-Esîr'in Üsdü'l-gâbe'si, İbn Sa'd'ın et-Tabakât'ı, İbn Asâkir'in Tarih'i, Buhârî'nin Tarih'i ve Yahya İbn Maîn'in Tarih-i kebîr'i bu sahada yazılmış mühim eserlerdendir.

Bunlardan kiminde üç bin, kiminde beş bin, kiminde onbin sahabinin hayatı anlatılmaktadır. Bu kitaplara ve meselâ Zehebî'nin el-Kâşif'ine baktığımızda, her zat hakkında: "Bu zat şu, şu, şu şahıslardan hadis rivayet etmiştir; kendisinden de şunlar şunlar hadis rivayetinde bulunmuşlardır." şeklinde bilgiler verildiğini görür; böylece kimlerin kimlerden hadis alıp almadığını öğrenir ve senet açısından hadislerin değerlendirmesini yapabiliriz.”

Hadis Kitapları Süzgeçten Geçirildi
Yazılan hadis kitapları tekrar ber tekrar, çok ciddi şekilde, inceden inceye araştırılarak, içlerindeki hadislerin sıhhat dereceleri tespit edilerek ortaya konmuşlardır. Bu hususu çok enfes bir şekilde ele alarak anlatan Sonsuz Nur’daki pasajla konumuzu tamamlayalım: 
Daha sonra, bütün bu kadar tahkik ve titizliğe rağmen, sahih hadisleri muhtevi hadis külliyatına, belki tek tük mevzû hadis sızmıştır diye, hadisler yeni baştan elekten geçirilerek bir kere daha, inciler sun'î incilerden tefrik edilerek, ayrı ayrı telifler meydana getirildi.

Bu mevzuda ilk defa Makdisî, Tezkiratü'l-kübrâ'sında mevzû hadisleri bir araya topladı. O ve diğerleri bu hususta insafsız denilecek ölçüde öylesine hassas ve hakperestçe davrandılar ki, meselâ İbnü'l-Cevzî, kendi mezhep imamı olmasına rağmen, Ahmed İbn Hanbel'in kırk küsür bin hadis ihtiva eden Müsned'indeki bir hayli hadisin mevzû, zayıf veya metrûk olduğuna hükmetti. Daha sonra gelen İbn Hacer el-Askalânî, İbnü'l-Cevzî'nin mevzû, zayıf veya metrûk hükmünü verdiği hadisleri yeniden elden geçirdi ve on üçü dışında geri kalanların hepsinin değişik kanallarla sıhhatini tespit edip, on üçünü sağlam bir esasa dayanamadığını 'el-Kavlu'l-müsedded fi'z-zebbi an Müsned-i Ahmed' isimli eserinde belirtir.

Burada şu noktayı ifade etmek gerekiyor ki, hadisçiler, İbnü'l-Cevzî için, fazla dikkatli olmadığından pek çok sahih hadise mevzû veya metrûk damgası vurması sebebiyle "mütesâhil" derler. Onun mevzû olduğuna hükmettiği hadisleri İbn Hacer gibi, hâtimü'l-huffâz ve Resûlullah'la yetmiş küsur defa vicahî görüşen Celâleddin es-Süyûtî de yeniden tetkikten geçirmiş ve: "Ben bunların içinde mevzû hadis görmedim; belki zayıf olabilir." demiştir. Süyûtî, ayrıca İbnü'l-Cevzî'nin "Mevzûâtü'l-kübrâ"sını da tetkik ederek, 'yapma inciler' mânâsına gelen meşhur "el-Leâliü'l-masnûa"sını yazmış ve İbnü'l-Cevzî'nin mevzû dediği hadislerden hangisinin gerçekten mevzû, hangisinin metrûk ve hangilerinin sahih olduğunu göstermiştir.

Bunlardan başka ayrıca bir kısım müstedrekler yazılmıştır ki, bunlarda, Buhârî ve Müslim'in hadisin sıhhati konusunda kendi koydukları ölçülere uyduğu hâlde, Câmiu's-Sahih'lerine almadıkları hadisler ayrı kitaplar hâlinde bir araya getirilmiştir. Bunlardan en meşhuru Hâkim'in Müstedrek'idir. Daha sonra gelen ve hakkında İbn Hacer'in: "Hayatımı ona hayranlıkla geçirdim. Hafıza dualarını yazıp yutardım ki, Allah bana Zehebî'ninki gibi bir hafıza versin." dediği Hafız Zehebî, Hâkim'in Müstedrek'ini inceden inceye kritiğe tâbi tutmuş.. tespit etmiş, tahlil etmiş ve her şeyi bir kere daha aydınlatmıştır.

Daha sonraları, halk arasında hadis diye meşhur olmuş sözler hakkında da kitaplar yazılmıştır. Sehâvî, "el-Makâsıdü'l-hasene"sinde, Aclûnî, "Keşfü'l-hafâ"sında bunları tek tek ele alıp ve hangilerinin hadis, hangilerinin hadis olmadığını ortaya koymuşlardır. Meselâ, ilmi teşvik eden onca hadisin yanı sıra halk arasında iştihar etmiş bulunan: "İlim Çin'de de olsa öğrenin."; "İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır." gibi sözleri hadis terazilerinde tartarak, bunların hadis adına öyle pek fazla bir ağırlıkları olmadığı gerçeğini ortaya koymuşlardır.
Şimdi, bu kadar tahkik, bu kadar ince eleyip sık dokuma ve rivayet hususunda gösterilen bu kadar titizlikten sonra, sahih hadis külliyatı ve sahih hadis mecmuaları hakkında hâlâ şüpheler irad etmek ve İslâm'ın ikinci büyük ve mühim kaynağına leke sürmeye çalışmak, acaba neyle izah olunabilir?”” Rivayetlerde Gösterilen Hassasiyet 
<< Önceki Haber [Osman Şahin] Hadis Dindir Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER