HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu kürsüsünde, Şırnak'ın Cizre ilçesinde HDP heyetinin de aralarında bulunduğu grubun yaşadıklarını anlattı. Baydemir, ağlamaklı ses tonuyla "Allah aşkına, Muhammed aşkına, her neye inanıyorsanız, onun aşkına o binada ölenler sizsiniz, siz siz siz... Edi bese, edi bese (Artık yeter, artık yeter)" diye bağırdı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 33. birleşimi müşahade ile açıldı. Birleşimi TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın yönetiyor. HDP'nin "Sokağa çıkma yasakları adı altında kent merkezlerine uygulanan ablukalarda yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili AİHM'in aldığı tedbir kararlarının uygulanmamasının araştırılması, AİHM kararlarına uyulması konulu süreçlerin işletilmesi" amacıyla verdiği grup önerisi görüşüldü.
HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, Cizre'de, Diyarbakır Sur'da yaşanan insanlık trajedisinin, yaşanan insanlık ailesine karşı suçlara her gün, her dakika, her saniye yenilerinin eklendiğini söyledi. "Savaş çözüm değildir, çatışma çözüm değildir, silah çözüm değildir; 35 yıl boyunca çözüm olmadı, bundan böyle de çözüm olmayacaktır." diyen Baydemir, şöyle devam etti: "Her patlayan silah, her ateş eden tank ve top yeni travmaların, yeni acıların ve bir daha bir arada yaşamama zemininin inşasına hizmet etmekte, katkı sunmaktadır. Her ne olursa olsun, çocukların korunması hepimizin ahlaki, insani, vicdani görevidir. Her ne olursa olsun, kadınların, sivillerin korunması hepimizin ahlaki, insani, vicdani görevimizdir. Çınar'da çocukları katledenler, çok açık ve net söylüyorum, Sur'da çocukları katledenler, Silopi'de çocukları, kadınları katledenler, bir gün gelecek mutlaka hukukun, mutlaka yargının karşısına çıkacaklar."
"SAVAŞI DURDURMAYA GÜCÜMÜZ YETMİYOR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaymakamlara hitap ederken "Gerekirse mevzuatı bir kenara bırakın." dediğini aktaran Baydemir, "İşte, şu anda olan tam da budur. Gırtlağımızı patlatıyoruz, feryat figan ediyoruz, savaş çözüm değildir diyoruz. Gücümüz yetmiyorsa savaşı durdurmaya ki yetmiyor, HDP Grubu'nun gücü yetmiyor savaşı durdurmaya, elinde silah tutanlara HDP Grubu'nun gücü yetmiyor, evet, bunu kabul ediyoruz, gücümüz yetmiyor, gücümüz yetse bir saniyede durdururuz. Ama savaşın da bir ahlakı var, bir haysiyeti var; savaşta çocuklara dokunulmaz, kadınlara dokunulmaz, yaralılar ölüme terk edilmez. Bu, aynı zamanda ulusal hukukun, uluslararası hukukun da bir gereğidir. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin imzalayıcısı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yargılama yetkisini tanıyan bir ülkedir. İç hukuk işlemediği için, yerelde idare mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi işlemediği için zorunlu olarak insanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne tedbir kararı için başvuruda bulundular ve tedbir kararları ne zaman veriliyordu biliyor musunuz? İç hukuk yolları tüketilmeden bireysel başvuru hakkı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde 1990'lı yıllarda -1992, 1993- kabul ediliyor. Bugünün Türkiye'sinde bir kez daha Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi iç hukuk yolları tüketilmeden tedbir kararını aldı. Tedbir kararının alınmış olmasının anlamı şudur: İç hukuk yolları artık işlevsizdir yani Cumhurbaşkanın ifade etmiş olduğu yasalar, mevzuatlar, haklar, hukuk, özgürlükler bir kenara bırakılmıştır ve şu anda orada başka bir realite, başka bir dünya, başka bir yaşam, hayat sürüyor." diye konuştu.
EDİ BESE TUTUNAKLARA 'X' OLARAK GEÇTİ
Cizre'de uygulanan 43 günlük sokağa çıkma yasağı olduğunu hatırlatan Baydemir, HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş'la birlikte İçişleri Bakanlığı'nda olduğunu hatırlatarak, "Tek bir gayemiz var. Orada bulunan 24 sivilin ölmeden, öldürülmeden yaralıların hastaneye taşınması, güvenlikli bir ortama taşınması. Birlikte koordine etmeye çalışıyoruz. Ambulanslar yola çıktı ama şu anda gelen haberler o bina ateş altında ve binanın çökme riski var. Allah aşkına, Muhammed aşkına, her neye inanıyorsanız, onun aşkına o binada ölenler sizsiniz, siz siz siz. O binada ölenler MHP sırasıdır, HDP sırasıdır, CHP sırasıdır, AKP sırasıdır, Allah'tan korkmuyor musunuz?" ifadelerini kullandı.
Kürtçe olarak "Edi bese, edi bese, edi bese!" diye seslenen Baydemir'in bu sözleri tutanaklara 'X' olarak geçti. "Silah çözüm değil, ölmek çözüm değil, öldürmek çözüm değil." diyen Baydemir, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin bütün hükümlerinin ihlal edildiğini kaydetti.
"BEN KÜRT OLARAK TIRNAK OLMAYI REDDEDİYORUM; KÜRTLER TIRNAK DEĞİLDİR ÇÜNKÜ TIRNAK MEKRUHTUR"
Baydemir, "Gelin, bir kez daha, şiddet ortamının, çatışma ortamının, ölmenin ve öldürmenin, Kürt'e de Türk'e de hayır getirmeyeceği bilincinden hareketle 2013-2015 dönemi içerisindeki hatalarla, eksiklerle yüzleşerek bir kez daha 2015'in, 2014'ün, 2013'ün ruhuna geri dönelim çağrısında bulunuyoruz." diye konuştu.
Baydemir, sözlerine şöyle devam etti: "Çok açık ve net söylüyorum. Bugün bir yandan müzakereler sürerken, Avrupa Birliği'yle fasıllar açılmış, müzakereler yürürken öte yandan çocuk ölümleri, kadın ölümleri, kentlerin, şehirlerin, kasabaların yerle bir edilmesi süreci eş başlı yürüyemez. 18 yaşının altındaki, 16 yaşındaki, 15 yaşındaki hiçbir çocuğun silah altına alınmasını reddediyoruz, kabul etmiyoruz, kabul edilemez buluyoruz. Bizim gücümüz var olduğu sürece, nefesimiz çıktığı müddetçe silaha, çatışmaya, öldürmeye karşı çıkmaya devam edeceğiz. Sayın grup başkan vekili, demin konuşmanızda 'Bin yıldır et ve tırnak olmuşuz.' demiştiniz. Ben Kürt olarak tırnak olmayı reddediyorum, Kürtler tırnak değildir çünkü tırnak mekruhtur. Zaten, yetmiş yıl boyunca uygulamış olduğunuz muamele de bu muameleydi. Eşit yurttaşlar, özgür yurttaşlar, birlikte yaşam, eşitçe yaşam, kardeşçe yaşam. Ama, şu anda uygulanan politika bir vahşet politikasıdır, şu anda uygulanan politika birlikte yaşamı ve zeminini zehirleyen bir ortamdır. Bakın, bir bardağı kırmak çok kolaydır, yere bırakırım kırılır ama bunu inşa etmek çok zordur. Bardak kırılır yeni bir bardak alırsınız ama can gittiğinde o canın yerine başka bir canı getiremezsiniz ve şu anda canlar yitiyor, bu coğrafyada canlar yitiyor. Bugün Bakanlıkla yürütmüş olduğumuz diyalogda, ambulanslar gitmesi gerekirken, bize 'Ambulans gidiyor ve ateş edilmeyecek.' taahhüdü verilmesine rağmen, zırhlı araçlar şu anda 24 sivilin bulunduğu, yaralının bulunduğu mekânı kurşunluyorlar. Ve bir kez daha söylüyorum: Oradan çıkacak her ölü bu Meclis'in ölmesi anlamına gelmektedir. Meclis onuruna sahip çıksın, Meclis imzasına sahip çıksın. Meclis birlikte yaşama sahip çıksın. Meclis savaşa karşı barışa sahip çıksın." CİHAN