Nobel ödüllü Türk romancı Orhan Pamuk, "Türkiye, AB'nin mülteci filtresi olmamalıdır." eleştirisinde bulundu. Yunan gazetelerine konuşan Pamuk, "AB, basın ve siyasi hakların durumuna ilişkin Türkiye'yi kontrol etmek zorunda." ifadelerini kullandı.
Ünlü yazar Orhan Pamuk, "Kafamda Bir Tuhaflık" (2014) adlı romanının Yunancaya çevrilmesi dolayısıyla düzenlenen etkinlik için geldiği Atina'da Yunan gazetelerine röportaj verdi. Orhan Pamuk, romanları, Türkiye'de ifade ve basın özgürlüğü konusundaki sorunlar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) sorularını cevaplandırdı. Pamuk'un röportajı, ülkenin çok satan gazetelerinden Ta Nea ve Efimerida ton Sintakton'da ilk sayfadan görüldü. Gazeteler röportaja iki tam sayfa ayırdı.
"ESKİ İSTANBUL'U ÖZLÜYORUM"
13 yıllık AK Parti iktidarında İstanbul'da yaşanan değişimin son 50 yıldan fazla olduğunu belirten Orhan Pamuk, 2015 yılında kendi dinamizmi üzerinde durmak isteyen özgüvene sahip bir İstanbul olduğunu söylüyor. Pamuk, "Ben, ekonomik kalkınma konusunda hükümetin başarılarına katılmıyorum. Nostaljik biri değilim. Ancak mütevazı İstanbul'a özlem duyuyorum." dedi.
"TÜRKİYE AB'NİN FİLTRESİ OLMAMALI"
Mülteciler ve AB konusunda da değerlendirme yapan Pamuk, "Benim için AB hâlâ bir hayal (ufuk). Bugün için bile AB, "özgürlük, eşitlik ve kardeşlik" sloganıdır." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin hâlâ "AB'nin kapısını vuran" konumda olduğunu söyleyen ünlü yazar, AB liderlerine mülteciler konusunda çattı: "İçeride (AB'de) değilim. Bakış açım hâlâ iyimser. Sizin gibi (AB'nin) idealleri konusundaki tutarsızlıklarını eleştirmeye o kadar da arzulu değilim. Ancak bir konuda eleştireceğim: AB liderlerinin, Türkiye'yi Asyalı, şüpheli, fakir ve istenmeyenleri durduran bir filtre olarak görmemeleri gerekir. Bu amaç için Türkiye'ye maddi destekte bulunurken diğer yandan bir zamanlar siz de AB'ye gireceksiniz diye vaatçiklerde bulunmanın bir mantığı yoktur."
"AB, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSUNDA TÜRKİYE'Yİ KONTROL ETMELİ"
Basın, ifade özgürlüğü ve temel haklar konusunda yaşanan sorunlara ilişkin soruları da cevaplandıran Pamuk, şunları söyledi:
"AB, basın ve siyasi hakların durumuna ilişkin Türkiye'yi kontrol etmek zorunda. Ancak bu, iç politikasına müdahale şeklinde olmamalı. Azınlıklara saygı göstermeden ve gazetecileri hapiste olarak AB üyesi olma şartlarını yerine getiremezsin. Bildiğiniz gibi tam olarak Türkiye'de ifade özgürlüğü yok. Gazeteciler ve gazete yöneticileri sistematik baskı altında. Eğer hükümet karşısında düşman gazeteci olduğunu düşürse farklı önlemler alıyor. Özellikle büyük basın yayıncılarına yüksek vergiler uyguluyor. Ya da kendi medya organları aracılığıyla hoşlanmadığı kişilere yönelik organize kampanyalar düzenliyor. Türkiye'de Berlusconi benzeri bir durum var. Ardından ise savcılar 'cumhurbaşkanına hakaret' suçlamalarında bulunuyor. Buna kulak tıkayan gazeteciler hapse kadar gidiyor. Geçen ekim ayında Hürriyet yazarı Ahmet Hakan gibi dövülen gazeteciler oldu. Bu olay gerçekleşmeden önce hükümet yanlısı bir gazete tarafından tehdit edildi. Kısa bir süre önce ise Cumhuriyet Genel Yayın Yanetmeni Can Dündar da hapse girdi."
NOBEL'DEN ŞİKAYETÇİ DEĞİLİM ANCAK..."
Nobel ödülünün kendisine dünya çapında tanınma ve 'Türkiye temsilcisi' etiketinin yapışmasına sebep olduğunu belirten Pamuk, bunun diplomasi yapmak ve diplomat olmak anlamına geldiğini böyle bir şeyin ise içindeki yazar ve sorumsuz çocuğu öldürdüğünü söyledi. Pamuk, ancak Nobel'i kazanmış olmaktan ötürü pişman olmadığını da ilave etti.
"ERDOĞAN ÇOK FAZLA YOĞUN"
"Kafamda Bir Tuhaflık" romanını Erdoğan'ın okuması halinde nasıl bir tepki vereceğine ilişkin görüşü sorulan Orhan Pamuk, "Okuyabilir mi bilmiyorum. Bu sıralar çok meşgul olduğunu düşünüyorum." dedi.
"KAFKA OLMAK İSTEMİYORUM"
"Kafka olmak istemiyorum" diyen Pamuk, "Yalnızlık konusunda dostlarıma şikayet ettiğimde, bana 'Ne diyorsun şimdi! Sen ünlüsün. Ne çok tanıdığın var.' diyorlar." ifadelerini kullandı. Ne kadar kamu önünde olunursa o kadar özel hayata ihtiyaç duyulduğunu anlatan Orhan Pamuk, yalnızlıktan kaçındığını ve bu anlamda tipik bir Akdeniz insanı olduğunu söyledi. "Kafka olmak istemiyorum" diyen Türk romancı, "Etrafımda dostların, kadınların, çocukların ve bir de nazik yayıncıların olmasını istiyorum. Yayıncı değiştirmekten kaçınıyorum." ifadelerini kullandı. CİHAN