Orduda ve yargıda SADAT devri
SADAT, sadece paralel ordu faaliyetlerini sürdürmüyor, anladığımız kadarıyla yargıda da kök salıyor.
Türkiye bir hukuk devleti olmaktan giderek uzaklaşıyor. Parti ve Saray iktidarı ‘tek adama dayalı’ bir rejimin inşası için kural, kaide, yasa tanımadan hareket etmeye devam ediyor. ‘Kaos’ ifadesini dillerinden düşünmeyenler ‘gerçek kaosun’ içini doldurmak için ellerinden geleni yapıyor.
Birkaç yıldır özellikle ülkenin geçiş dönemlerinde son derece tehlikeli işlere tanık oluyoruz. Ne zaman AKP iktidarı zora girse, her yerde bombalar patlıyor silahlanma çağrıları yapılıyor.
Artık ‘iktidarın milis güçleri olduğuna şüphe duymadığımız’ mafya tetikçileri ve Osmanlı Ocakları gibi kurumlar vasıtasıyla ‘toplumun farklı düşünen kesimlerine’ gözdağı veriliyor. AKP’de siyaset yapan kimi şahıslar da bu çağrılara katılıyor. Son örneklerden biri İzmir Karabağlar AKP Meclis Üyesi Emrullah Kavuz’un, Adalet Yürüyüşü ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit etmesi.
Paralel ordu
Bu yapılar ve kişilerin iktidar eliyle teşvik edilmeleri şaşırtıcı değil. Söz konusu kurum ve şahıslara yol veren AKP iktidarı ve Saray daha tehlikeli oyunlara girişmekten de geri durmuyor.
Paralel ordu ya da paramiliter çetelerin devlet eliyle kurumsallaştırıldığını artık biliyoruz. Tam da bu noktada karşımıza sık sık değindiğimiz SADAT çıkıyor. SADAT’ın kurucusu ‘28 Şubat mağduru’ emekli paşa Adnan Tanrıverdi hâlâ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanlığını yapıyor.
Hedeflerinden birini, cihatçı çeteleri eğitip, mühimmat ve silahla donatmak olarak açıklamakta bir sakınca görmeyen SADAT’ın yurtiçindeki ilk ‘bilinen’ faaliyetleri de 15 Temmuz Darbesi kapsamında ortaya çıkıyor.
Siyah Transporter’lar, tank durduran kişiler
“Boğaz Köprüsü’nde asker kafası kesenler kim? Yine aynı gece kimler silah dağıttı? Asker kovalayan Suriye’de savaşmış cihatçılar bir anda nasıl ortaya çıktılar?” soruları konuyla ilişkili. SADAT üyesi ve Üsküdar Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Nevzat Tarhan açıkça bu konulara atıfta bulunuyor. Tank durdurmayı öğrenmiş kişilerin varlığını bile öğreniyoruz. 15 Temmuz gecesi yaşanan bazı muammalar da dikkat çekiyor. Tanıklar ve yakınlarını yitirenler siyah Transporter araçlardan ve Mini Cooper marka bir otomobilden halkın üzerine ateş açılmasından söz ediyor.
“TSK içinde ajanlık yapacağız”
Darbecilere karşı mücadele veren bir binbaşının görüntüleri var. Darbeden hemen sonra ilginç bir şekilde TSK’ya istifasını veren Binbaşı Barış Dedebağı’nın darbeci subaylara işkence yaptığı videolar duruyor.
Ne var ki daha dikkat çekici kısa videosu yayından kaldırılmış. Arşivlediğimiz o videoda Dedebağı şunları söylüyor: “Bizim en çok faydalanabileceğimiz, askeri alanda taraf değiştiren, askerlerin içindeki teröristlerin ve hainlerin tespitinde askeri hiyerarşik yapıyı iyi bilen diğer arkadaşlarımızla beraber bunları çözebileceğimizi değerlendiriyorum.” Açıkçası TSK içinde ajanlık faaliyetlerinden söz eden Dedebağı’ın Ankara Valiliği’nin kabul ettiği ‘silah dağıtma işini’ organize eden binbaşı olduğu da iddia ediliyor.
Kaçırma vakaları
Bunların üzerine Başkent Ankara’nın ortasında gündüz günü yaşanan ‘insan kaçırma olaylarını’ ekleyelim. Şu ana kadar 13 kişinin kaçırıldığı, birinin 40 gün sonra bırakıldığı, bu süre içerisinde gözaltında tutulduğu ifade ediliyor. Kaçırılma vakalarında da yine siyah Transporter’lar ve bunların yanı sıra kar maskeli şahıslardan söz ediliyor. Kaçırılanlar arasında ihraç edilen MİT personelinden kişiler, öğretmenler avukatlar ve bir öğrenci bulunuyor. Bu olaylarda da SADAT işaret ediliyor.
SADAT’ı etkinleştiren KHK ayarları
Türkiye’deki sıkıcı gelişmelerin bir bölümünü, paralel ordu ya da paramiliter çetelerin kurumsal hale gelmesini SADAT ile birlikte okumak mümkün. Hem uluslararası alanda Silahlı Kuvvetler’in hem de yurtiçinde kolluk güçlerinin organizasyonlarını kendine vazife eden ve bunu rahatça söyleyen SADAT’ın, daha çok ön planda olmasını sağlayacak düzenlemeler birbiri ardına geliyor.
Özel güvenlikçilerin silah kullanımı
Ocak’ta yayınlanan 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK) yeni bir düzenleme daha eklendi. Resmi Gazete’de yayınlanan düzenlemeye göre özel güvenlikçiler artık uzun namlulu silahlar kullanabilecek. Bu aşamada Genelkurmay’dan görüş alınmayacak. Özel güvenlikçilerin uzun namlulu silah kullanabilmesi için vali yardımcısının başkanlığındaki bir komisyonun kararı ve valinin onayı yetecek.
AKP ve Saray eliyle özel ordu taşeron Sadat’a verilip, kurumsallaştırılırken, silahlanma çağrıları da sürüyor. Bu konuda sık sık yargı ve savcılar göreve davet ediliyor. Ne yazık ki aslında herkes durumun farkında. Bu davet havanda su dövmekten ibaret. “Kimin yargısı?” sorusu böylece ortaya çıkıyor. Bir başka şüphe daha ortaya çıkıyor. Anladığımız kadarıyla SADAT sadece paralel ordu faaliyetlerini sürdürmüyor yargıda da kök budak salıyor.
Sadat’ın alt kurumlarından biri; Adaleti Savunanlar Derneği. ASDER, ‘28 Şubat mağdurları’ için kurulmuş bir dernek. Bu yüzden zaten bünyesinde çok fazla sayıda hukukçu barındırıyor.
ASDER’in felsefesi, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet yani ‘Rabia’ temeline dayanıyor. İşbirliklerini anlamak için 2017 Mayıs ayı faaliyet raporunu bakmak yeterli... Katar’a destek yürüyüşü, İnsani Yardım Vakfı (İHH) ile buluşma, Beştepe’ye ziyaret, Yeni anayasa sunumu, hukukçular buluşması...
ASDER’in yargıdaki etkisini internet sayfasından verdiği ayardan bile görebiliyorsunuz. SADAT, saçaklanan bir yapı. ASDER’e bağlı Akdeniz Dayanışma Platformu (ADAP) sayfalarında savcılar ve mahkemeleri doğrudan etkilemeye yönelik duyurular yapıyor.
AKP iktidarı, taşeronlarıyla kurumları feshedip, kendi ordusunu, yargısını, ülkesini kurma telaşında. ‘Kimi kime şikâyet ediyorsun’ dönemidir.
SADAT ve ona bağlı kurumları taşeron olarak seçen ve ülkenin kodlarıyla oynayıp toplumu büyük tehlikelere atan Saray ve AKP iktidarıyla adaletin gelmeyeceği kesin. Toplum biliyor, işte bu nedenle yeni yollar arıyor.
Erk Acarer / Birgün