TBMM İdare Amiri Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin toplumsal barış ve ortak gelecek adına Marmara denizi kadar bir hendek kazmak anlamına geldiğini savunarak, "Tecrit girişimi hükümetin bir savaş çağrısı yapması anlamına gelir. Bugün sayın Öcalan üzerinden tecrit geliştirmek, sağlığı konusunda örgütünü, halkı endişeye sevk etmek, savaşa davetiye çıkarmaktır." dedi.
HDP İmralı heyetinde bulunan TBMM Başkanvekili Pervin Buldan, TBMM İdare Amiri Sırrı Süreyya Önder ve HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Meclis'te HDP Grup Yönetim Toplantı Salonu'nda basın toplantısı düzenledi. Heyet adına konuşan Önder, kimsenin bu hükümeti yüzde 50 almış bir parti olarak göremediğini ifade etti. "Gergin, telaşlı, kızgın; ağzını her açtığında kin, nefret saçan hükümet gerçekliği var." diyen Önder, bu ülkenin en can alıcı gündeminin ise barış ve eşitlik olguları olduğuna dikkat çekti.
Bu bütün bölge ve dünya için de böyle olduğunu dile getiren Önder, şöyle devam etti: "Genel anlamda Ortadoğu coğrafyasıdır. Bu ülkenin başbakanının, başbakan olma vasfı, bu olup biten gelişmelerden en az şeyi anlamasından dolayıdır. Hiç bir şeyden anlamıyor diyemeyeceğim ancak günlük bültenleri okuyarak bir şeyler anlar. Bu ülkenin barışı için yapılmayacak en son şey ne deseniz; müzakereden vazgeçilmesi, diyalog yollarının kapatılması, sayın Öcalan'ı tekrar 4 metrekarelik hücre, tecrit koşullarına geri döndürülmesi olarak cevaplarlar. Hükümetin psikolojik harp aygıtlarıyla dolaşıma soktuğu, Öcalan üzerinde tezviratları, kendi eliyle yıkmış oldu. Yanındaki iki kişiyi ailelerine de haber vermeden en temel insan haklarını ihlal ederek sürgün ettiniz. Aileleri eşya gönderdiğinde 'bu cezaevinde değildirler' yazısıyla ortaya çıkıyor. Anlaşılıyor ki 15 gün önce Silivri cezaevine sürgün edilmişler. Silivri'de bu kişilerle görüşme engelleniyor. Öcalan'ın güvenlik ve sağlık durumunu şuan bilmiyoruz. Meclis Başkanvekili Pervin Buldan, Adalet Bakanı ile görüşmek istedi. Verdiği cevap rutin bir işlem. Siyasi sorumluların hiç birinin bu işten haberini olmadığını gördük. Ya ilk defa bizden duydular yada iyi bir rol kesiyorlar. Rutin olan bu kabinenin kendisidir. Rutin olan bu seviyesizliktir ve ciddiyetsizliktir."
"Hükümetin her konuda konuşmaya düşkün temsilcileri ve Başbakandan, acil bir açıklama istiyoruz. Kamuyonu derhal net bir şekilde, yalana başvurmadan bilgilendirmede mükelleftirdirler." diyen Önder, daha önce Öcalan'ın kalma koşullarının iyileştirilmesi koşuluyla cezaevindeki açlık grevlerini bitirdiklerini söyledi. "Bugün sayın Öcalan üzerinden tecrit geliştirmek, sağlığı konusunda örgütünü, halkı endişeye sevk etmek, savaşa davetiye çıkarmaktır." diyen Önder, "Hükümet bu yanlıştan ve hepimize toplumsal maliyeti çok büyük olacak gelişmelerden korunmak izin biran önce durumu eski koşullara getirmesi ve bu konuda kamuoyunu acil ve net bir biçimde bilgilendirmesi gerekmektedir. Öcalan üzerinde tecrit toplumsal barış ve ortak gelecek adına Marmara denizi kadar bir hendek kazmak anlamına gelmektedir. İmralı heyeti olarak hükümete şunu söylemek istiyoruz: En basit temel ahlaki tutumuna geri dönün ve verdiğiniz sözleri yerine getirin. Sekreterya sizin önerdiğiniz bir kurumdur. Bunu kafasına göre eğip bükemezsiniz. Otoriterlik beraberinde daime zulmü getirdiği kadar çaresizliği de görünür hale getirir." diye konuştu.
"Eğer bu ülkede yeni bir anayasa istiyorsanız, eski anayasanın yarattığı bütün düşmandırma zeminlerini ortadan kaldırmakla başlamalısınız." diyen Önder, bir soru üzerine "İnsan canı ve sağlığıyla ilgili hiçbir eylem biçiminin gündeme gelmesini istemeyiz ve bu konuda çağrıda yapmayız. Bir açlık grevi yapılacaksa bunu biz yaparız; başka eylem yapılacaksa biz yaparız. Kaç kişinin olduğuna cevap vermek isterdik ancak 8 aydır tecrit uygulanıyor. Son bıraktığımızda 5 kişiydi." karşılığını verdi.
"Tecrit girişimi hükümetin bir savaş çağrısı yapması anlamına gelir." diyen Önder, "Başta ailesi ve avukatlarıyla, sonra bizlerle, sonra kendileri kimi istiyorsa onunla görüştürmelidirler. Bu, bu kadar basit. Bunu 'biz savaş nedeni sayarız' demiyoruz; sakın ha. Ama ben, hükümetin savaş çağrısı yapması demektir diyorum." ifadelerini kullandı.
Diyanet İşleri Başkanı'nı saygın bir din adamı olarak görmek istediğini dile getiren Önder, "Cenazenin defni usüllerini bu hükümete anlatır mısınız? Birinin cenaze namazı kılınmazsa bütün herkese sorumluluk yüklediğini şu Davutoğlu'na hatırlatır mısınız Allah rızası için, Aleviliğe söz yetiştireceğiniz yerine. 50 tane naaş bekliyor buzdolaplarında. Dirilerin hepsinin üzerinde vebal var demeyi akıl etmez misiniz Diyanet İşleri Başkanı. Bunlar savaş çağrısıdır, barışa hizmet etmez. Size din dersini ben mi vereceğim?" şeklinde konuştu.
CİHAN