Önce iyice bir derdi dinleyelim
ABDULLAH AYMAZ
Diyorlar ki: “Meşhur Mazhar Osman, hastayı iyice dinlermiş… Arada bir ‘Dediklerinden şu kısımları tam anlayamadım, bir daha söyler misin?’ diye tekrarlatırmış…
En sonunda da ‘Tam toparlayabilmem için, baştan sona bir defa daha iyi anlatır mısın?’ deyip hastayı konuşturup iyice sağarmış… Bir nevi cerahatı boşalttırırmış. Hasta bazan ‘Tamam her şeyi anlattım, rahatladım. Bir nevi tedavi oldum!..’ diye sevinirmiş.” Onun bu tarzı kitaplara da geçmiş…
Cenab-ı Hak, Mücadele Sûresi'nin başında şöyle buyuruyor: “(Ey Muhammed) Kocası hakkında seninle mücadele edip tartışan ve Allah’a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah, işitendir, bilendir.” (58/1)
Elmalılı Hamdi Yazır bu hususta tefsirinde diyor ki: “Rivayetlerden anlaşıldığına göre bu âyetin inmesine sebep olan kadın, Ensar’dan Evs b. Sâmit’in karısı Havle binti Sâlebe idi. Hâdise şöyle meydana gelmişti: Havle’nin kocası olan Evs b. Sâmit –ki, Ubâde b. Sâmit’in kardeşiydi- ihtiyarlamış ve titiz bir yapıya sahip olmuştu. Bir gün karısı kendisinden bir şey istemiş, o da öfkelenip ‘Sen bana anamın sırtı gibisin’ deyivermişti. Buna, zıhâr denilmektedir. Câhiliye âdetlerine göre bir adam karısına bu sözü söylediği zaman karısı ona haram olurdu. (Boşamış sayılırdı) Onu bir daha almazdı. Bu hadise İslâm’da ilk defa meydana gelen bir zıhar olmuştu. Derken, Evs, çok geçmeden söylediğine pişman olup Havle’yi çağırmıştı. Ancak Havle, "Nefsim (canım) Kudret elinde bulunan Rabbime yemin ederim ki, sen o sözü söyledikten sonra, Allah ve Resulü hükmünü verinceye kadar benim yanıma gelemezsin. Git Resulullah’a danış." demişti.
Koca, "Ben utanırım Resulullah’a bunu soramam." cevabını vermişti. Bunun üzerine kadın, "Ben gider sorarım." deyip Resulullah’ın huzuruna vardı: "Yâ Resulullah! Evs beni eş olarak seçip evlendiğinde gençtim, caziptim. Ancak yaşım ilerleyip bir çor çocuğum olunca, Evs, beni anası gibi kıldı (zıhar yaptı) ve kimsesiz bırakıverdi. Eğer bana bir çare bulup onunla geçinmemi temin edersen, bunu bana beyan buyur ya Resulullah!" diye istekte bulundu.
Hz. Peygamber Aleyhisselam da ona "Ben şimdiye kadar bu konuda bir şeyle emrolunmadım, içtihadım ise, senin ona haram olduğu şeklindedir." dedi. Havle, "Vallahi o, talak (boşama) zikretmedi." dedi. Resulullah (S.A.S.) ise "Haram olmuşsun." diye tekrar etti.
Ancak kadın "Kurbanın olayım nazar buyur ya Resulullah." dedi. Bu hususta kadın Resulullah ile defalarca mücadelede bulundu. Havle daha sonra da, şikâyetini Allah’a arzederek, "Allahım! Yalnızlığımın şiddetinden ve bana zor gelecek olan ayrılık acısından Sana şikâyette bulunuyorum. Küçük çocuklarım var, onları Evs’e bıraksam zâyi olacaklar, yanıma alsam aç kalacaklar." dedi ve başını göğe kaldırıp, "Allahım! Sana şikâyet ediyorum, Peygamberinin lisanına bir vahiy indir." şeklinde yalvardı.
Havle henüz oradan ayrılmamıştı ki, hakkında Kur’an âyeti nâzil oldu. Vahyin şiddeti geçtikten sonra, Peygamber Efendimiz (S.A.S.) "Yâ Havle müjde!" dedi ve arkasından "Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah, işitendir, bilendir. İçinizde zıhâr yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar çirkin ve yalan bir lâf söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedicidir, bağışlayıcıdır. Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, hanımlarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size nasihat ve öğüt olarak verilen budur Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. Buna imkân bulamayan kimse, temas etmeden önce aralıksız olarak iki ay oruç tutmalıdır. Buna da gücü yetmeyen 60 fakiri doyurur. Bu (hafifletme), Allah’a ve Resulüne iman etmenizden dolayıdır. Bunlar Allah’ın hükümleridir. (Bunları inkâr eden) Kâfirler için acı bir azap vardır.” (Mücadele, 58/ 1-4)
İbnü Ebî Hâtim ve Beyhakî şöyle bir rivayetle nakletmişlerdir ki: “Bir gün Hz. Ömer (r.a.) insanlarla beraber yürürken bu kadın Hz. Ömer’in durmasını istedi, o da durdu ve kadına yaklaşıp elini omuzuna koydu ve onu dikkatle dinledi. Kadın söyleyeceklerini söyleyip gidince, Hz. Ömer’in yanında bulunanlardan birisi ‘Ya Emire’l-Müminin! Şu kocakarının karşısında Kureyş’in adamlarını beklettin." dedi.
Hz. Ömer, ona "Yuh olsun sana, kim o biliyor musun?" dedi. O da, "Hayır bilmiyorum." deyince, Hz. Ömer, "Bu, Allah Taâlanın yedi kat göğün üstünden şikâyetini dinlediği kadındır. Bu, Havle binti Sa’lebe’dir. Vallahi geceye kadar gitmeseydi ihtiyacını bitirmeden ben ayrılmazdım." buyurdu.
Bu hususta Buhari’nin Tarihinde konuyla ilgili naklettiği rivayet şöyledir. Söz konusu kadın Hz. Ömer’e “Dur Ömer!” dedi. O da durdu. Kadın ona oldukça sert sözler söyledi. Oradakilerden birisi, “Ey Emire’l-Müminin, ben bu kadın gibisini görmedim” dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer de: “Nasıl dinlemem ki, onu Allah Teala dinledi ve hakkında ‘Kad semiallahü…’ âyetlerini indirdi." dedi.
Buradan bizim anlayacağımız ders, bir derdi olan insan geldiğinde, onu baştan sonuna kadar dinlemenin en iyi tavır olduğudur.
İnsanlar konuşurken, sözü ağızlarına basmak, oralı olmamak ise, son derece yanlıştır.