Mağdur edilen 100 binlerce kişiden biri yaşadıklarını Yeni Asya Gazetesi mağdur kürsüne yazmış... Dünyanın hiç bir yerinde suç olamayacak sudan sebeplerle insanların nasıl mağdur edildiğine bir örnek :
Kısaca kendi yaşadıklarımdan bahsetmek istiyorum. Ben 2016 yılı Şubat ayında (...) iline öğretmen olarak atandım. Daha öncesinde İstanbul’da özel bir okulda öğretmen olarak çalışıyordum. Eşim de (...)’da devlet hastanesinde hemşire iken eş durumu tayini ile Haziran ayında (...)’ya tayinini aldı. 15 Temmuz gecesi biz de herkes gibi hain darbe girişimini TV’den öğrendik. O gece artık hayatımızın eskisi gibi olmayacağını bilemezdik. Önce eşim 27 Temmuz’da açığa alındı. Ben ise 12 Ekim’de açığa alındım. 29 Ekim’de de ihraç edildim. Suçum olmadığı için hemen (...) İdarîMahkemesi’ne başvurdum. Mahkeme OHAL kararnamesi ile ihraç edildiğim için incelemeye gerek duymaksızın başvurumu reddetti. Ben de (...) Bölge İdare Mahkemesi’ne istinaf dâvâsı açtım. 2 Ocak günü (...) Adliyesi’ndeydim.
13 Ocak Cuma sabahı evime gelen polisler beni gözaltına aldılar. Telefonuma ve bilgisayarımın hard diskine el koydular. 14 Ocak Cumartesi günü polis ifadesinde benim ByLock isimli programı kullandığım iddia edildi. Çalıştığım özel kurumlar, Bank Asya’daki hesabım Asya Termal Otel’de 2010’da neden kaldığım gibi suç olmayan şeyler soruldu. Sonra Nöbetçi Sulh Ceza hâkiminin karşısına çıktım. Benzer sorular burada da sorulduktan sonra “Terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla tutuklandım.
Tutuklandıktan 2 ay sonra iddianamem hazırlandı ve gizlilik kararı kalkınca dosyamın içeriğine ulaşabildim. Dosyamın içeriğine ulaşınca hayatımın en büyük şoklarından birini yaşadım. Çünkü memleketim olan (...)’daki kapı komşumuz, beni yaz izni için 18 Ağustos 2016 tarihinde memleketime gittiğimde Jandarmaya ihbar etmiş. Benim köye kaçmak üzere geldiğimi, eğer acele edilmezse kaçacağımı söylemiş. Ancak Jandarma hakkımda hiçbir delil olmadığı için hemen işlem yapmamış. Ancak bu ihbar telefonlarına binaen hem benim, hem de eşim ile alâkalı 2 farklı soruşturma başlamış. Özellikle dikkat çekmek istediğim noktada burası. (...)’da başlayan bu iki farklı soruşturmayı iki farklı ekip yürütmüş. Ve bu iki soruşturmada iki ayrı polis, iki ayrı sorgulama yapmış. Bu iki sorgulamada da benim ByLock kullanıcısı olmadığım sonucuna ulaşmışlar. Daha bu iki soruşturma tek bir soruşturma şeklinde birleştirilmiş. (...)’ya gönderilmiş. (...)’ya gelen soruşturmada Ocak ayında yapılan sorgulamada benim ByLock kullanıcısı olduğum sonucuna ulaşılmış. 9 Mayıs 2017 tarihinde görülen ilk duruşmada hem ben, hem avukatım bu noktaya dikkat çektik. (...)’da iki defa ayrı ayrı kişilerce yapılan sorgulamada çıkmayan ByLock, (...)’da nasıl çıkıyor? Ben 2014 yılından beri aynı hattı ve aynı telefonu kullanıyorum. Gözaltına alındığımda ben aynı hattı ve telefonu polise teslim ettim. Zaten kullandığım iddia edilen ByLock imei numarası teslim ettiğim telefona ait. Aynı hat, aynı telefon, aynı imei numarası. Dolayısıyla bir sorgulamada çıkmayan ByLock, diğerinde nasıl çıkıyor? Bu da gösteriyor ki bu verilerde ekleme çıkarma yapılıyor. Digital verilerde ham halde saklanması gerekiyor. Ben halen tutukluyum. 28 Temmuz günü 3. duruşmaya çıktım. Hâlâ eksik evraklar olduğu gerekçesiyle sonraya gün verildi.
Ben tutuklandıktan 1 hafta sonra eşim de ihraç edildi. Eşim de, ben de ne bir derneğin üyesiyiz ne de bir sendikaya üye olduk. Benim geçmişte özel okulda çalışmış olmam ve Bank Asya’da hesabımın olması beni tutuklattı. Daha sonra eşim de gözaltına alındı. ByLock kullanıcısı olmadığı için serbest bırakıldı. Eşimin sadece Bank Asya’da hesabı olması ve belki de benim durumum onunda işini kaybetmesine sebep oldu. Aylardır eşim ve 4,5 yaşındaki oğlum emekli olan babamın yardımlarıyla geçiniyor.
Hiçbir suçum olmadığı halde 7 aydır tutuklu bulunsam da “Allah’ın bir muradı vardır ve o muradı gerçekleşince inşallah ben de aileme kavuşacağım” diyorum