DW'nin derlediği habere göre, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçim güvenliğiyle ilgili son çıkışının ardından SADAT, yeniden tartışmaların odağınayerleşti. Paramiliter yapı olmakla suçlanan SADAT, kendisine "İslam ülkelerini süper güç haline getirme" hedefini koyan, politik amaçları olan bir savaş şirketi olarak göze çarpıyor. SADAT, bugüne kadar 25 İslam ülkesine yönelik projeler yapan şirkete yılda 17 proje teklifi geldiğini belirtiyor. Faaliyetlerini genişletmek istediklerine dikkat çeken SADAT Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi, "devletten bunun için kendilerine referans olmasını" istiyor. Adını daha sonra "Suriye Milli Ordusu" diye değiştiren Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) 2012'de kendilerinden eğitim talebi olduğunu belirten Tanrıverdi, DW Türkçe'ye Suriye iç savaşı konusunda devlete raporlar gönderdiklerini de açıkladı.
Peki merkeziİstanbul'un Beylikdüzü ilçesinde bulunan Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi SADAT'ın amacı nedir? Kimlerden oluşuyor? İktidar SADAT'la ne tür bir ilişki içinde? Ve SADAT hakkındaki iddialara ne diyor?
DW Türkçe, tartışmaların odağındaki SADAT'ı mercek altına aldı.
SADAT nasıl kuruldu, amacı ne?
ASSAM, amacını "İslam Ülkelerinin bir süper güç olarak dünya siyaset sahnesine çıkmasını sağlamak" olarak tanımlıyor. SADAT Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi de ASSAM'ın sitesinde yayımladığı bir yazısında, "ASSAM stratejiler oluşturan ve dünya kamuoyuna sunarak alternatif yöntemler üreten bir Yumuşak Güçtür" diyor. Tanrıverdi, SADAT'ı ise "Hiçbir silahlı gücü olmamış ama İslam Ülkelerinde var olan Silahlı Kuvvetler ve Polis Teşkilatlarına ellerindeki Sert Gücü etkin kullanmalarını sağlayacak reorganizasyon, danışmanlık, eğitim ve donatım hizmetleri sunan bir Yumuşak Güç olarak faaliyetlerini yürütmektedir" olarak tanımlıyor.
Yani Adnan Tanrıverdi liderliğindeki ASSAM, İslam ülkelerini süper güç yapma amacına ilişkin "ideolojik" alt yapıyı hazırlarken SADAT ise bu ülkelere verdiği eğitimlerle askeri ayağını oluşturma çabasında.
SADAT misyonunu, "İslam ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi işbirliği ortamı oluşturmak ve İslam dünyasının kendine yeterli bir askeri güç olarak da Dünya Süper Güçleri arasındaki hak ettiği yeri almasına yardımcı olmak" olarak belirlemiş durumunda. SADAT'ın internet sitesinde yer alan bilgiler de bununla örtüşüyor.
Bu arada SADAT'a iş başvurularında İngilizce'nin yanı sıra Arapça dili şartı da arıyor.
SADAT'ın personeli kim?
Böylece TSK'nın en kritik birimlerinde çalışmış emekli askerlerin bilgilerini kullanan SADAT, yabancı ülkelere eğitim ve danışmanlık hizmeti verebiliyor.
Şirketin özel harekat ve istihbarat eğitimi verdiği de belirtiliyor.
SADAT'ın iktidarla ilişkisi ne?
SADAT'ın kurucusu olan emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başdanışmanlığını yapmıştı. Tanrıverdi aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi oldu.
Yine SADAT'ın kurucularından Gürcan Onat'ın askeri öğrenci alımlarına ilişkin komisyonlarda iki yıl boyunca görev yaptığı ortaya çıkmıştı.
SADAT hakkındaki iddialar ne?
Haklarındaki iddialara ilişkin DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan SADAT Yönetim Kurulu Başkanı Melih Tanrıverdi ise "Silahlı gücümüz yok" diyor. Kuruluşundan bu yana 25 ülke için askeri projeler ürettiklerini söyleyen Tanrıverdi, isim vermiyor ama bu 25 ülkeyi Ortadoğu ve Afrika ülkeleriyle Türkî cumhuriyetler olarak özetliyor.
Yaklaşık 20 kadrolu personelinin olduğunu ifade eden Tanrıverdi, ülkelere yönelik proje yapma döneminde emekli askerlerden de hizmet aldıklarını kaydetti. Tanrıverdi, tamamen ülkelerin silahlı kuvvetleriyle çalıştıklarını belirterek "Çatışma bölgelerindeki ülkelere iş yapmıyoruz. Onun dışında farklı yapılarla kesinlikle çalışmıyoruz. Senede 17 civarında proje teklifi geliyor. Bunların sözleşme aşamasına gelmesinde çok ciddi efor sarf ediyoruz. Yılda birkaç proje ancak yapabiliyoruz. Bir projenin hayata geçmesi üç yılı buluyor" dedi.
Tanrıverdi, Libya, Yemen gibi çatışma bölgelerine girmemeyi tercih ettiklerini belirterek "Biz girmek istesek de devletimiz onay vermez" açıklamasını yaptı. Tanrıverdi, adını açıklamadığı bir ülkeye yönelik yaptıkları özel kuvvetler projesinin de devletin onay vermemesi nedeniyle uygulanamadığını kaydetti.
SADAT Libya'ya yönelik BM ambargosunu deldi mi?
Şirket 2013 yılında Libya ordusu ile askeri spor tesisi ve zırhlı araç bakım-onarım merkezi kurmak için iki adet İyi Niyet Protokolü imzalamıştı. Ancak Ağustos 2013'de eski Tümgeneral Halife Hafter'in başlattığı isyan sonrasında, bu anlaşmalar hayata geçirilemedi. O tarihten beri SADAT'ın Libya'da Hafter'e karşı savaşan güçlere destek verdiği iddiaları öne sürülüyor.
Tanrıverdi, 2013 tarihli projelerine ilişkin "BM ambargosunu delmeyecek şekilde projeler yaptık. Fakat o dönem teknik ve mali teklif sunma aşamasına yaklaşmışken Libya karıştı. 2020 yılında BM Güvenlik Konseyi Libya Yaptırımları Masası bize yazı gönderdi. Biz de Libya'da herhangi bir faaliyetimizin olmadığını, ambargonun bilincinde olduğumuzu bildirdik" dedi.
BM, Libya'ya 2011'de silah ambargosu uygulanması kararı almıştı. Ancak aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bazı ülkeler ambargo kararına rağmen Libya'ya askeri destek sağlamaya devam etti.
Kılıçdaroğlu'nun seçim güvenliği iddiaları neydi?
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, SADAT'ın seçim güvenliğine ilişkin tehlike oluşturduğunu iddia etti CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, SADAT'ın seçim güvenliğine ilişkin tehlike oluşturduğunu iddia etti
Kılıçdaroğlu'nun iddialarının sorulması üzerine Tanrıverdi, "Seçim güvenliğini tehdit edecek iddiası doğru değil. İç siyasetin bir unsuru değiliz" dedi.
Tanrıverdi, "Emekli askerlerin TSK'dan edindikleri bilgilerle yabancı ülkelere proje yapılmasıyla devlet sırları taşınmış olmuyor mu?" sorusuna ise "Devlet sırları ayrı, askerlik bilgileri ayrıdır. Biz askerlik mesleğiyle ilgili stratejik danışmanlık yapıyoruz. TSK'nın gizli bilgilerini transfer etmek söz konusu değil" yanıtını verdi. Tanrıverdi, ülkelere yönelik projeleri tamamladıktan sonra Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve MİT'e raporladıklarını ve onay aldıklarını kaydetti.
Erdoğan'ın SADAT alakası ve şirketin devletle ilişkisi var mı?
SADAT'ın iş takipçiliği yapmadığını savunan Melih Tanrıverdi, ticari faaliyetleri gereği Savunma Sanayii Başkanlığı'na gittiklerini savundu. Tanrıverdi, "Bazı ülkelerin Türkiye'den talep ettiği ekipman, teçhizat ve mühimmat ihtiyaçları oluyor. Bunları SSB'ye iletmişizdir. Aselsan, MKE ve Roketsan'ın ürünlerine talep oluyor. Biz de bu ülkelerin taleplerini Türk savunma sanayisine faydası olsun diye irtibatlandıyoruz" diye konuştu. Tanrıverdi, "Bunda komisyon alıyor musunuz?" sorusuna "Komisyon aldığımız konular da oluyor, almadığımız konular da oluyor" karşılığını verdi.
Tanrıverdi, devletten destek alamamaktan da şikâyetçi. Hiçbir devlet kurumunun "Şu işi siz yapın" demediğini savunan Tanrıverdi, "Biz devletin yurt dışındaki çıkarlarını sağlayacak bir şirketiz. Devlet bizi desteklemiyor. Falan ülke, 'sizinle çalışalım ama bize devletinizden referans getirin' diyor. Biz de Milli Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayii Başkanlığı'na yazıyoruz. Onlar 'siz özel şirketsiniz, size böyle bir referans veremeyiz' diyorlar. Oysa devlet bize referans olmalı. Devlet bizi denetlemeli" dedi.
Peki, SADAT Türkiye'den herhangi bir kuruma hizmet verdi mi? Tanrıverdi, bu soruya "Hayır, hiçbir kuruma danışmanlık eğitimi vermedik" diye yanıtladı.
SADAT devlete rapor hazırladı mı?
Ancak Tanrıverdi'nin açıklamalarından zaman zaman SADAT'ın ticari bir şirket olmasına karşın devletin çeşitli kurumlarına belli aralıklarla raporlar gönderdiği anlaşılıyor.
Melih Tanrıverdi, Adnan Tanrıverdi'nin başdanışman olarak görev yaparken 2016'dan itibaren askeri okulların Milli Savunma Bakanlığı'na, Jandarma'nın İçişleri Bakanlığı'na bağlanmasını önerdiğini ve kabul gördüğünü aktardı. Tanrıverdi, "terörün kaynağında bitirilme politikası" olarak özetlenecek yeni terörle mücadele konsepti ile Suriye'ye yönelik sınır ötesi harekat planlarının da Adnan Tanrıverdi'nin önerdiğini iddia etti.
SADAT Suriye iç savaşına müdahil oldu mu?
Melih Tanrıverdi, bu sorulara "hayır" yanıtını vererek iddiaları reddediyor. Ancak Tanrıverdi, "SADAT olarak 2012 yılında Türkiye'nin oradaki sınır bölgesinde güvenlik tedbirleri alması gerektiği, sınır ötesi harekat yapması gerektiği ve göçü durdurması yönünde devletin tüm birimlerine rapor gönderdik" ifadesini kullandı.
O dönem "ÖSO'nun da bizden eğitim talebi geldi" diyen Tanrıverdi, "Talep zamanı bunları kapsamlı şekilde raporlaştırdık, 'konuyu yapabilir miyiz' diye devletin ilgili kurumlarına sorduk. Ancak bir yanıt alamadık. Daha sonra da bu tür mahzurlu konulara girmemeyi tercih ettik. Yalnızca ülkelerin silahlı kuvvetlerine hizmet vermeyi uygun bulduk. Daha sonra TSK, ÖSO'ya eğit-donat kapsamında eğitim verdi" açıklamasında bulundu.
SADAT 15 Temmuz'un neresinde?
O tarihte çalışanlarının 4-5 olduğunu iddia eden Tanrıverdi ise "15 Temmuz'u televizyondan öğrendim. Sayın Cumhurbaşkanının çağrısıyla biz de meydanlara indik. Planlı programlı, proje dâhilinde yürüdüğümüz iddiası doğru değil. ASDER üyelerinin sahaya çıkışı da bireysel. O gece tankları durduran arkadaşlarımız oldu. Onlardan biri de emekli bir albaydı" dedi.
SADAT kurucusu Nevzat Tarhan da itiraf etmişti: 15 Temmuz'da bini aşkın ASDER üyesi sokaktaydı
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın başkanlığını yaptığı Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) üyelerinin çoğunluğunu askerlerin oluşturduğu bir dernek. Bu derneğin b,n 600’ün üzerinde üyesi olduğu belirtiliyor. SADAT kurucusu Adnan Tanrıverdi’nin de TSK’dan ayrıldıktan sonra bu derneğin üyesi olduğu biliniyor. 28 Şubat sürecinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) görevli olan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ASDER üyesi binin üzerinde subay ve astsubayın 15 Temmuz gecesi sokağa çıktığını, darbecilerle çatıştığını ve başta tankların durdurulması olmak üzere “önemli görevler” üstlendiklerini açıklamıştı.
Tarhan 15 Temmuz’dan birkaç gün sonra Habertürk Televizyonunda katıldığı bir programda bu iddiayı destekleyen ifadeler kullanmıştı. SADAT’ın psikolojik harp sorumlusu olarak ismi gündeme gelen Tarhan şunları anlattı:
‘HEPSİ O GECE SAHAYA ÇIKTI’
“Tarhan: 28 Şubat’ta YAŞ diye bir mekanizma vardı, yüzlerce, binlerce insanı tasfiye etti. Adaleti Savunanlar Derneği var mesela, 28 Şubat’ta biz bu derneği kurduk. O derneğin üyeleri, bu yaşanan süreçte -1000’in üzerinde subay astsubay- bu kişiler ne yaptılar? Bunlar tankın paletini takozlamayı biliyorlar. Bunlar periskopun üzerine çıkıp köreltmeyi biliyorlar. Bunlar tankın mazot hortumunu kesmeyi biliyorlar. Bunların hepsi o gece sahaya çıktı. Hiç.. Otomatik, kendilerinden. Niye çıktılar? Çünkü geçmiş acıyı yaşadıkları… Ve güvensizlik var. Bunun arkasından ne gelecek biliyor. Şu an mevcut durumu kaybetmekten korkuyorlar insanlar.
‘HEPSİ O GECE SAHAYA ÇIKTI’
“Tarhan: 28 Şubat’ta YAŞ diye bir mekanizma vardı, yüzlerce, binlerce insanı tasfiye etti. Adaleti Savunanlar Derneği var mesela, 28 Şubat’ta biz bu derneği kurduk. O derneğin üyeleri, bu yaşanan süreçte -1000’in üzerinde subay astsubay- bu kişiler ne yaptılar? Bunlar tankın paletini takozlamayı biliyorlar. Bunlar periskopun üzerine çıkıp köreltmeyi biliyorlar. Bunlar tankın mazot hortumunu kesmeyi biliyorlar. Bunların hepsi o gece sahaya çıktı. Hiç.. Otomatik, kendilerinden. Niye çıktılar? Çünkü geçmiş acıyı yaşadıkları… Ve güvensizlik var. Bunun arkasından ne gelecek biliyor. Şu an mevcut durumu kaybetmekten korkuyorlar insanlar.
Sunucu Ece Üner: Peki çok kritik bir şeyden bahsediyorsunuz, bu kişiler o gün sokağa çıktılar, ve darbeyi durdurmakta çok önemli rol oynadılar…
Tarhan: Evet, tankın üstüne çıktılar. Yaralananlar var arasında.
Ece Üner: Tasfiye edilmelerine rağmen orduda edindikleri bilgilere dayanarak yapılması gerekenleri yaptılar…
Tarhan: Evet.”