Anayasa Mahkemesi, Eğitim-Sen’in aldığı karar doğrultusunda okulda "bir ders saatinde anadilin anlam ve önemini belirtecek şekilde ders işleme" eylemine katılan ve bu nedenle disiplin cezası verilen 22 öğretmenin başvurusunda hak ihlali olmadığına karar verdi. Öğretmenlerin görevleri esnasında müfredatta yer almayan bir konuyu, devletin bu alandaki politikalarına ve belirlediği esaslara aykırı olarak derste işledikleri belirtilen kararda, başvuruya konu eylemin öğretmen olan başvuruculara yüklenen sağduyu ve ihtiyat yükümlülüğüne aykırı görülmesinin meşru olduğu savunuldu.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), 19 Şubat 2016 tarihinde, 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü kapsamında çeşitli etkinliklerin yanı sıra şubelerin belirleyeceği biçimde ders işlenmesi yönünde karar aldı. Bunun üzerine Sendika Şubeleri, 22 Şubat 2016’da "ana dillerinde ana dili tarihçesi anlatılmasına ve deftere işlenmesine" karar verdi. 22 öğretmen de sendikanın aldığı karar doğrultusunda bir ders saatinde ana dilinin anlam ve önemini belirtecek şekilde ders işleme eylemine katıldı.
MEB’den öğretmenlere kınama
Soruşturma başlatan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), eylemlerinin sendikal faaliyet kapsamında yer almadığı, eğitim-öğretim faaliyetlerini protesto eder mahiyette olduğu gerekçesiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesi gereğince öğretmenlere kınama veya aylıktan kesme cezaları verdi. Öğretmenlerin buna karşı açtığı davaları ise idare mahkemesi reddetti. Konu, son olarak Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.
AYM "ihlal yok" dedi
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm, bireysel başvurularını görüştüğü 22 öğretmenin ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verdi. Kararın gerekçesinde, öğretmenlerin de diğer kamu görevlileri gibi düşüncelerini ifade etmekte serbest olmakla birlikte öğretmenlerin ifa ettikleri görev gereği diğer kamu görevlilerinden farklı olarak küçük yaştaki bireyleri etkileme ve doğrudan bilgi aktarımında bulunma güçleri bulunduğuna işaret edildi.
Bir öğretmenin ders esnasında kullandığı ifadelerin büyük ölçüde tek taraflı, didaktik bir anlatımdan ibaret olduğu belirtilen kararda, "Bu nedenle devletler eğitim politikalarında belirledikleri bir müfredat tercihiyle aktarılacak bilgi, anlayış ve düşüncelere ilişkin bir çerçeve çizmektedir" denildi.
Kararda, Anayasa'nın 42. maddesinin üçüncü fıkrasına göre okullarda verilecek eğitimin devletin sıkı kontrolü altında olduğu, devletin belirleyeceği esaslara aykırı bir eğitimin mümkün olmadığının ifade edildiği anımsatıldı.
"Devletin politikalarına aykırı ders"
Gerekçeli kararda, ögretmenlerin görevlerini yerine getirirken hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamayacakları, bu eylemlere katılamayacaklarının belirlendiği anlatıldı. Kararda, öğretmenlere verilen disiplin cezası şu ifadelerle savunuldu:
"Mevcut başvuruda öğretmen olan başvurucular, görevleri esnasında müfredatta yer almayan bir konuyu -üstelik devletin bu alandaki politikalarına ve belirlediği esaslara aykırı olarak- derste işlemek suretiyle dile getirmiştir. İdari ve yargısal makamlarca bu eylem biçiminin kamu görevlilerinin tarafsızlığı ve devlete bağlılığı ile bağdaşmadığı değerlendirilmiştir. Ana dilinde eğitim taleplerine ilişkin görüşlerini dile getirme yöntemi olarak seçtikleri başvuruya konu eylemin öğretmen olan başvuruculara yüklenen sağduyu ve ihtiyat yükümlülüğüne aykırı görülmesinin meşru olduğu değerlendirilmiştir.
Başvurucuların bahse konu eylem sırasında açıkladıkları yorumların öğrencileri üzerindeki potansiyel etkisi de gözönüne alındığında kamusal hizmetlerin düzgün bir şekilde işlemesi ve sürekliliğinin sağlanması bakımından başvurucuların müfredat dışına çıkmaları nedeniyle verilen disiplin cezalarının onların demokrasiye katılımını ve düşüncelerini özgürce dile getirmelerini engelleyici veya önemli ölçüde zorlaştırarak etkisini ortadan kaldıracak mahiyette olmadığı da gözetildiğinde demokratik toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiği sonucuna ulaşılmıştır."
"Daha farklı yöntem kullanılabilirdi"
Diğer yandan sendikaların demokratik hayatın yaşamsal bir unsuru olarak kamuoyuna ve kamusal yetki kullanan kişilere seslerini duyurmak ve taleplerini dile getirmek için sayısız fırsatı bulunduğu savunulan kararda, şu görüşler ifade edildi:
"Söz konusu sonucun ağırlaşmasında daha farklı yöntemlerle kamuoyunun yönlendirilmesi ve devlet gücü kullanan kişi ve kurumların etkilenmesi mümkün iken müfredat dışına çıkarak ders işleme biçiminde öğrencileri doğrudan etkileyen bir yöntemi benimseyen sendikanın ve sendika kararları doğrultusunda hareket eden başvurucuların payının büyük olduğu değerlendirilmiştir."
Kararda, başvuruculara verilen kınama veya aylıktan kesme cezalarına ilişkin ise "Başvurucuların eylemleriyle ilgili olarak en ağır ceza yerine daha hafif cezaların tesis edilmesi karşısında orantılı bir müdahalede bulunulduğu sonucuna ulaşılmıştır" denildi.
DW TÜRKÇE