MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, silah ve bombalarıyla dağdan inerek ellerini kollarını sallaya sallaya evleri mesken tutan binlerce teröristin mevzilendiğini söyledi. Bu muazzam yığınak bölgeye yapılırken valinin, kaymakamın, polisin, jandarmanın MİT'in olduğu yerde olmayan şeyin hükümet olduğunu belirten Vural, "Olmayan şey, milli bir iktidardı. Olmayan şey, dik duruş, onurlu bakış ve inançtı. Olmayan şey, vatan şuuru, yüksek ahlak, izan ve idrakti. Biliyorsunuz ve şahitsiniz." dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda, 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin hesap Kanun Tasarısı'nın görüşmelerine başlandı. İsmail Kahraman başkanlığında yapılan görüşmelerde MHP Grubu adına konuşmayı Grup Başkanvekili Oktay Vural yaptı.
Yıkım sürecini övmeye devam eden İçişleri Bakanı'nın Plan ve Bütçe Komisyonunda açıkladığı rakamların dehşetine bakılması gerektiğini ifade eden Vural, "Günlerce ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında Silvan, Varto, Derik, Dargeçit, Sur, Cizre ve Silopi'de yalnızca yedi ilçede kaldırılan veya kapatılan çukur ve barikat sayısı, lütfen dikkat buyurunuz, 2 bin 40 adettir. Bakanın açıklaması böyledir. Bu işi, bugün yapması için bir taşerona verseniz altı ayda sağlayamaz, ama göz yumulan teröristler belediyeleriyle el ele tutuşarak gerçekleştirmiş ve valiler uyutulmuştur. 2 bin 313 bomba düzeneği imha edilmiş. 830 adet uzun namlulu biksi, kanas, kaleşnikof dahil silah ele geçmiştir. Yine sayın bakan, aralık ayının ortasında yaptığı açıklamada ölen terörist sayısının da üç bin olduğunu dahi söylemiştir. Bakan'ın ortaya koyduğu bilanço karşısında; Bu sayıda teröristin bertaraf edilmiş olmasına, bu miktarda mühimmatın ele geçmiş olmasına mı sevinelim; yoksa; dehşet verici sayılara ulaşmış silah ve patlayıcılar bu evlere taşınırken, sayıları binlere ulaşan hendekler kazılırken, PKK terör örgütü memleketimin sokaklarında müstahkem mevziler yaparken hükümetin üç maymunu oynamış olmasına mı üzülelim? İşin içinden çıkamadık. Bugün askerimizle, polisimizle ve korucularımızla ev ev operasyon yaptıklarına bakmayın. Eğer 7 Haziran'da milletin bunlara verdiği ders olmasaydı terörist yapılanmasına göz yuma yuma durmak yok yollarına devam edeceklerdi." açıklamasında bulundu.
Silah ve bombalarıyla dağdan inerek ellerini kollarını sallaya sallaya evleri mesken tutan binlerce teröristin mevzilendiğini vurgulayan MHP Grup Başkanvekili Vural, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Soruyorum sizlere bu yerler Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde miydi? Evet, bizim vatan köşelerimizdi. Bu illerin valileri yok muydu? vardı. Bu ilçelerde kaymakamlar yok muydu? Onlar da vardı. Üstelik bu vali ve kaymakamları bu İçişleri Bakanı atamıştı. Peki, bütün bunlar var idiyse, o halde, yıllarca sürmesi gereken ihanet tahkimatı, ev ev, sokak sokak yapılırken bu saydığımız memurları görmezden getiren sebep ne olabilir? Ben failleri biliyorum. Milletimiz de artık biliyor. Siz de biliyorsunuz. Talimatın kaynağı, açılım denilen yıkımı sürdürmekte kararlı olan AKP hükümetidir, bakanlarıdır. Peki, bu muazzam yığınak bölgeye yapılırken valinin, kaymakamın, polisin, jandarmanın MİT'in olduğu yerde olmayan neydi? Ne yoktu ki bunlar oldu derseniz? Zahmet buyurmayınız sayın iktidar vekilleri, ben sizlerin yerine cevap vereyim. Olmayan şey, hükümetti, arkadaşlarım, hükümet. Olmayan şey, milli bir iktidardı. Olmayan şey, dik duruş, onurlu bakış ve inançtı. Olmayan şey, vatan şuuru, yüksek ahlak, izan ve idrakti. Biliyorsunuz ve şahitsiniz."
Hükümetin dış politikasının içler acısı olduğunu ifade eden Oktay Vural, "Propaganda malzemesi yapılarak övünülen, başarılı ve hükümran bir Türkiye'nin müjdesi diye sunulan sıfır sorunun yerinde yeller esmektedir. Zira, bu zihniyete göre, kendilerinden önce gelen hükümetler, uyguladıkları politikalarla etrafımızda düşmanlık kuşağı oluşturmuşlardı. Oysa AKP, sıfır sorunla etrafımızda dostluk ve barış çemberi kuracaktı. Davutoğlu, 2002 yılında henüz danışmanı iken dış politikamızı belirleyecek prensipleri şöyle sıralıyordu: Güvenlik ve özgürlük arasındaki denge, komşularla sıfır sorun, çok boyutlu dış politika, pro-aktif bölgesel dış politika, yeni bir diplomatik stil ve ritmik diplomasi. Elbette bu saydıklarından hangisinde ne kadar başarılı olduğumuzun ve ne kadarında ayazda kaldığımızı anlatmak bu görüşmenin süresi dışındadır." diye konuştu.
Bölgede güvenlik kalmayınca özgürlüğe zaten sıra gelmediğini hatırlatan MHP Grup Başkanvekili, şöyle devam etti: "Her komşu ile sorun yaşayınca komşu sıfırlanmıştır. Küresel projelerin bağlacı olununca dış politikada boyut kalmamıştır. Bölgede ön almak isterken kuyruğun sonuna razı olunmuştur. Bir kişinin aklına teslim edilen yeni sitil diplomasi ise yerlerde sürünmektedir. Gelelim ne demekse ritmik diplomasiye. Sizler ortalıkta diplomatik bir ritim görüyor musunuz? Kimin çalıp kimin oynadığının belli olmadığı bu 'curcuna'dan bir ritim bulup çıkartabiliyorsanız, buna vereceğiniz isim 'kıvırtma diplomasisi' olmalıdır. Esat kardeşimden katil Eset'e; dostum Obama'dan Ey Amerika'ya; One minute'den İsrail'e muhtacız'a, Şangay Beşlisine alın dediği Putin'den 'yalancı Putin'e' yalpa yapa yapa duvara toslanmıştır. Bugün Suriye ile düşman, İran'la gergin, Yunanistan'la mayhoş, Irak'la sorunlu, Amerika ile sıkıntılı, Rusya ile kavgalı, İsrail'le platonik, Avrupa ile güvensiz ve tutarsız ilişkiler Türkiye gerçeği olarak karşımızdadır."
"DÜN, BÖLGEYİ KAN GÖLÜNE ÇEVİRMİŞ İŞİD'E ÖFKELİ ÇOCUKLAR DERKEN, BUGÜN SINIRIMIZDAN DEF ETMEK İÇİN MÜTTEFİK ARIYORSUNUZ"
AK Parti'nin siyasi sicilinin tutarsızlıklar üzerine kurulduğunu anlatan Oktay Vural, açıklamalarını şöyle tamamladı: "Dün 2009 yılında, bu salonda mayınları temizletmek için bas bas bağırdığınız Suriye sınırındaki araziye, şimdi kalkmış beton duvar çekmeye çabalıyorsunuz. Düne kadar diz kırarak yan yana oturduğunuz, elini öperek saygıda kusur etmediğiniz yol arkadaşınızı, işler terse dönünce, haşhaşi ve virüs diye suçlayabiliyorsunuz. Dün bir mezarlıkta dikilmiş terörist heykelini sırf çözüm süreci baltalanmasın diyerek 'fiberglastan yapılmış basit bir heykel' olduğunu söyleyip önemsemezken, bugün operasyonların acı sonuçlarını açıklamak durumunda kalıyorsunuz. Dün, büyük bir örgütlü tezgah sonucunda bu ülkenin askerleri, polisleri, gazetecileri, yazarları kelepçelendiği günlerde, Türkiye bağırsaklarını temizliyor derken, bugün bir kumpasın içindeymişiz, aldatıldık diyebiliyorsunuz. Dün Libya'da iç savaş başladığında NATO için 'NATO'nun Libya'da ne işi var' derken, bugün Suriye'ye yana yakıla NATO'dan medet arıyorsunuz. Dün, devletin muhatabı Öcalan değil millet; terör örgütü ile masaya oturduğumuzu söyleyenler şerefsizdir derken; bugün 'memurları İmralı ve Oslo'ya ben gönderdim' diyebiliyorsunuz. Dün, hükümetin bir bakanı Öcalan'ın düşünceleri bizi bağlamaz derken, bir sene sonra yıkım sürecinden sorumlu bakanınız 'Öcalan'ın mesajı bizim de düşüncemizdir' diyebiliyorsunuz. Dün, siyasete girmeleri için refakat ederken, yıkım ortağınız HDP ile saray salonlarında bölünme projeleri üzerinde müzakereler yaparken, bugün yıkımın yöntemi konusunda ayrı düştüğünüz masalardan ağız dalaşı yapıyor, ne işleri var bunların Meclis'te diyebiliyorsunuz. Dün, düzmece belgelerle çok sayıda insan yargılanırken bırakın yargı görevini yapsın derken; yargı ayakkabı kutularınıza dayanınca adalet ve hukuku baltalayıp 'sarmal olduklarınızdan', 'paralel devlet' icat edebiliyorsunuz. Dün, bölgeyi kan gölüne çevirmiş İŞİD'e öfkeli çocuklar derken, bugün sınırımızdan def etmek için müttefik arıyorsunuz. Dün ezber bozuyoruz deyip iç tehdit tespitlerinin eski yönetimlerin sanal korkularının eseri olduğunu iddia ederken, bugün bu tehditlerin bir gerçek olduğunu itiraf ediyorsunuz. Burada şunun cevabını arıyoruz. Bunlardan hangisi sizsiniz? Dünkü mü, bugünkü mü? Dün ne dediyseniz, ne yaptıysanız hepsini yalanladınız. Bugün söylediklerinizi de yarın yalanmayacağınızın garantisi var mı? Ya, o zaman yanlış yapıyordunuz, ya, şimdi yanlış yapıyorsunuz. O zaman yanlış yaptığınızı itiraf ediyorsanız, o halde, o gün yalan söylüyordunuz." CİHAN