İnsan hakları dernekleri, düzenleme ile Türkiye'nin temel hak ve özgürlüklerde geriye gittiğine işaret etti. Dernek başkanları, genelgenin hukuk devletini yok edeceği ve ülkeyi polis devletine dönüştüreceği uyarısında bulundu.
Devlet memurlarının örgüt bağlantısı olduğu bahane edilerek işine son verebilecek Başbakanlık genelgesine insan hakları dernekleri de sert tepki gösterdi. Genelge ile amirlere, ‘terör örgütleri veya legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılarla ilişki kuran veya eylem birlikteliği içerisinde olan' suçlaması ile kamu görevlileri hakkında idari işlem yapma talimatı veriliyor.
Genelgede ‘legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapı' ifadesinin yer almasını eleştiren Mazlumder Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, “Bu ifadeyle bütün dernekleri, sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını hukuken bir öngörülemezlik parantezine almış oluyorsunuz. İdarenin ya da siyasal iktidarın karar verebileceği bir keyfilik söz konusu. Bu açıdan bu tanımın bir genelgeye girmesini fevkalade yanlış buluyoruz.” dedi. İnsan Hakları Gündemi Derneği Başkanı Günal Kurşun da genelgenin İdare Hukuku'nun temel ilkelerine aykırı olduğunu belirtti. Kurşun, “Bütün bunların hepsi Türkiye'nin temel hak ve özgürlükler anlamında ne kadar geriye gittiğini gösteriyor.” diye konuştu. Genelgeyi 28 Şubat uygulamalarına benzeten İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ise “Cumhuriyet savcıları ve mahkemelerin yetkisini kendisinde zanneden, kendisini mahkeme yerine koyan, aslında ceza hukukunun konusu olan bir konuda idari bir tasarrufta bulunarak kamu çalışanları üzerinde bir baskı oluşturulmasını sağlayan bir genelge. Burada ciddi bir yetki aşımı var.” ifadelerini kullandı.
Danıştay'a başvuracağız
Ahmet Faruk Ünsal (Mazlumder Başkanı): Genelgede sorunlu alanlardan biri legal görünümlü illegal yapı tanımlaması. Bu ifadeler ilk defa resmî olarak genelgelere girmiş yaklaşım. Böyle dediğiniz zaman bütün dernekleri, sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını hukuken bir öngörülemezlik parantezine almış oluyorsunuz. İdarenin ya da siyasal iktidarın karar verebileceği bir keyfilik söz konusu. Bu tanımın bir genelgeye girmesi fevkalade yanlış. Genelgede legal görünümlü illegal yapılarla ilişkili faaliyet göstermek kategorisinde ‘derneklere katılamaz ve onlara yardım ve yataklık edilemez' şeklinde bir ifade var. Zaten bir dernek hukukun dışında bir konuda kurulamaz. Peşinen bazı dernekler legal görünümlü illegal yapı kategorisine alınarak, ne olduğunu da tam olarak kimsenin bilmediği, hukukî olarak bir öngörülemezlik var. Mesai dışında devlet memurlarının, memurluğuna uygun davranma zorunluluğu getiriliyor. Bu da memurlara örgütlenme ve ifade özgürlüğünü keyfi şekilde kısıtlayan bir uygulamayı dayatabilir. Bu konularla ilgili Danıştay'a yürütmenin durdurulmasıyla ilgili başvuruda bulunmak istiyoruz.
AK Parti kendisiyle çelişiyor
Öztürk Türkdoğan (İnsan Hakları Derneği -İHD Başkanı): Aklıma 28 Şubat süreci geldi. 28 Şubat sürecinde de irticacı ve bölücü memur takip formu vardı. O süreç içerisinde çok sayıda kamu çalışanı irticacı, bölücü diye soruşturma geçirmiş, sürgün edilmişti. AK Parti iktidarı 28 Şubat sürecinde özellikle başörtüsünden dolayı mağdur olan kamu çalışanları için af kanunları çıkardı. Şimdi oluşturduğu statükoya teslim oldu. Aynı şeyi bölücülük adı altında kamu çalışanlarına reva görüyor. AK Parti bu genelgeyle kendi kendisiyle çelişmiş oldu. O güvenlikçi politikaya o kadar çok teslim olmuş ki, bu çok vahim bir durum. Çok büyük haksızlıklara sebep olacaktır. Bununla ilgili çok ciddi davalar olacaktır. Türkiye İLO'ya şikâyet edilecektir. Uluslararası Sendikalar Birliği bu konuda Türkiye'yi sürekli gündem yapacaklardır. Bu davalar er ya da geç Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne ve Avrupa Sosyal Komitesi'ne gidecektir. Orada yeni mahkûmiyetler çıkacaktır.
Türkiye hukuk devleti olmaktan uzaklaşıyor
Günal Kurşun (İnsan Hakları Gündemi Derneği Başkanı): İdari yargıyı başlı başına boşa çıkartan, ‘idarede belirlilik' ilkesini boşa çıkaran bir uygulama. Bütün bunların hepsi Türkiye'nin temel hak ve özgürlükler anlamında ne kadar geriye gittiğini gösteriyor. Türkiye git gide hukuk devleti olmaktan uzaklaşıyor, polis devleti oluyor. Dolayısıyla polis devletlerinde hukuk küçük bir ayrıntıdır. Türkiye küçük bir Ortaçağ ülkesi olma yönünde hızlıca ilerliyor.
Yürürlükteki Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) mimarlarından Ceza Hukukçusu Prof. Dr. İzzet Özgenç, kamuda cadı avına izin veren genelgeyle ilgili önemli uyarılarda bulundu.
Prof. Dr. İzzet Özgenç'ten ‘cadı avı' genelgesiyle ilgili önemli uyarılar
Genelgede ‘terör örgütü' ve ‘legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılar' olmak üzere iki ibare kullanıldığını belirten Prof. Dr. İzzet Özgenç, ‘terör örgütü' konusuyla ilgili mevzuatın olduğunu belirterek, genelgeye konu edilmesinin gereksiz olduğunu belirtti.
İzzet Özgenç, ‘Legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılar' ibaresinin ilk kez bir genelgeye konu olduğunu söyledi. Genelgede, ‘suç örgütü' ibaresi kullanılmakta iken, ayrıca bu ibareye yer verilmesinin, kafa karışıklığından başka bir sonuç doğurmayacağının altını çizdi.
Prof. Özgenç, kamu çalışanlarının bu tür örgütlerle ilişki içinde olduklarının anlaşılması halinde nasıl bir yol izleneceği de mevzuatta belirlendiğini anlattı. “Buna rağmen, hukuken herhangi bir anlamı olmayan söz konusu ibareye, idari otorite tarafından vaz'edilen bir genel düzenleyici işlemde yer verilmesi, keyfi uygulamalara sebebiyet vermekten ve ortaya yeni suç vakıaları çıkarmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.” uyarısı yaptı.
İşte Ceza Hukukçusu Prof. Dr. İzzet Özgenç'in Twitter hesabından yaptığı o açıklama:
‘2 TEMEL İBARE'
17 Şubat 2016 tarihli ve 29627 sayılı resmi gazetede yayımlanan 2016/4 sayılı başbakanlık genelgesinin konusunu “Milli güvenliği tehdit eden örgüt ve yapılarla irtibatlı kamu çalışanları” oluşturmaktadır. Söz konusu genelgede iki temel ibare kullanılmaktadır. Bunlardan biri, “terör örgütü”, diğeri ise “legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılar” ibaresidir.
‘GENELGE GEREKSİZ'
“Terör örgütü” ibaresinden hukuken ne anlaşılması gerektiği, bilinen bir durumdur. Terör örgütleri ile irtibatının bulunmasına rağmen her nasılsa kamuda görev üstlenmiş olan kişilerle ilgili olarak alınması gereken tedbirler, bu genelgeye konu edilmiştir. Bu hususun genelge konusu yapılması gereksizdir ve doğru da değildir. Çünkü mevzuatımızda, bu kişilerle ilgili olarak idari ve adli yönden nasıl bir yol izlenmesi gerektiği doğru veya yanlış, ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.
‘LEGAL GÖRÜNÜM ALTINDA İLLEGAL FAALİYET YÜRÜTEN YAPILAR'
Asıl sorun, “legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılar” ibaresindedir. Bu ibare, hukuk literatürüne ilk defa bu genelge ile girmiş oldu. Genelgede yer verilen bu ibareden ne anlatılmak istendiğine ve ne anlaşılması gerektiğine açıklık getirmek gerekir. Genelgede bu ibareye, “terör örgütü” ibaresinden sonra bazen “ve” bazen de “veya” bağlacı kullanılarak yer verilmektedir.
‘HUKUKEN HERHANGİ BİR ANLAMI OLMAYAN İBARE…'
Genelgede bu ibareden neyin anlatılmak istendiği hususunda ipucu görevi görecek bir ifadeye yer verilmiştir: “Kanunların suç saydığı eylemleri işlemek amacıyla kurulan örgüt veya yapılar”. Bu ifadeden, söz konusu “yapı”nın suç işlemek amacıyla, yani “kanunların suç saydığı eylemleri işlemek amacıyla” oluşturulmuş olması gerektiği sonucunu çıkarabiliriz. Bu durumda ancak “suç örgütü”nden söz edilebilir. Hukuk literatüründe suç örgütü ibaresi kullanılmakta iken, genelgede ayrıca bu ibareye yer verilmesi bir kafa karışıklığı meydana getirmekten başka bir sonuç doğurmaz. Terör örgütü gibi, suç örgütünün de ne anlama geldiği, bu örgütlere ilişkin ölçütler doğru veya yanlış, mevzuatımızda ayrıntılı bir şekilde belirlenmiştir. Kamu çalışanlarının bu tür örgütlerle ilişki içinde olduklarının anlaşılması halinde nasıl bir yol izleneceği de doğru veya yanlış, mevzuatımızda belirlenmiştir. Buna rağmen, hukuken herhangi bir anlamı olmayan söz konusu ibareye, idari otorite tarafından vaz'edilen bir genel düzenleyici işlemde yer verilmesi, keyfi uygulamalara sebebiyet vermekten ve ortaya yeni suç vakıaları çıkarmaktan başka bir sonuç doğurmayacaktır.