Almanya'da Federal Meclis'te kurulan NSU Araştırma Komisyonu dün kamuya açık ilk oturumunu gerçekleştirdi. Aralarında Ombudsman Barbara John'un da bulunduğu bilirkişi heyeti durum değerlendirmesinde bulundu. Komisyon Başkanı Clemens Binninger, aşırı sağın tehlikelerine karşı duyarlılık kazandırmanın kalıcı görevleri olduğunu söyledi. Uzmanlar ise aşırı sağcı terör tehlikesinin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.
Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) adlı Neonazi terör örgütünün işlediği cinayetlerin aydınlatılması, emniyet birimleri ve özellikle istihbaratın hatalarının ortaya çıkartılması için Federal Meclis'te kurulan 2. Araştırma Komisyonu işbaşı yaptı. Kamuya açık yapılan ilk oturumda NSU kurban ve yakınlarıyla ilgilenmek için görevlendirilen Ombudsman Barbara John, Mecklenburg-Vorpommern İçişleri Bakanı Frank Niehörster, Kuzey Ren Vestfalya (KRV) İçişleri Bakanlığı'nda Anayasayı Koruma Teşkilatı Dairesi Başkanı Burkhard Freier, NSU terör örgütü ve aşırı sağcı çevreler üzerinde araştırma yaparak kitap yayınlayan Andrea Röpke ile Dirk Laabs'ın görüşlerine başvuruldu.
Komisyon Başkanı Clemens Binninger, oturum arasında yaptığı basın açıklamasında, "Aşırı sağın tehlikelerine karşı duyarlılık kazandırmak kalıcı görevimizdir. Bu alanda şimdilik az şey yapıldı." dedi ve polis, istihbarat elemanı ve savcı eğitiminde de bu konuya ağırlık verilmesi gerektiğini vurguladı. Federal Meclis Komisyonu'nun kendi gündemi ve görevleri olduğunun altını çizen Binninger, Münih'te devam eden NSU davasındaki baş sanıkların verdiği ifadelerin komisyona yeni bilgi sunmadığını belirtti.
NEONAZİ TERÖRÜ TEHLİKESİ GÖZ ARDI EDİLMEMELİ
Aşırı sağ alanında uzman Andrea Röpke, ülkede yeni aşırı sağcı terör tehlikesinin mevcut olduğunu söyledi. İslam ve yabancı düşmanı Pegida hareketi ve mültecilere karşı yapılan diğer gösterileri göz önünde bulundurarak 2014'den bu yana aşır sağcı şiddetin yeni bir boyut kazandığına dikkat çeken Röpke, görünürde dağınık olan bu yapılanmaların arkasında aşırı sağcı parti ve grupların olduğunu iddia etti. Sol Partili Komisyon Üyesi Petra Pau, "Uzmanları dinledikten sonra biz komisyonda sadece geçmişi aydınlatma ile değil, günümüzdeki yaşananları ve gelecekle meşgul olmamız gerektiğimiz kanaati kesinleşti. Günümüzde ülkemizde ırkçı şiddet dalgasıyla karşı karşıyayız." ifadesine yer verdi. Pau, "Başka aşırı sağcı terör örgütlerin oluşma tehlikesi bertaraf edilmiş değil. Bundan dolayı böyle yapılanmaların oluşma sebepleri, faaliyetleri ile ve bunlara karşı strateji üretimi ile meşgul olmalıyız." dedi.
İSTİHBARATIN ROLÜ AYDINLATILMALI
Yeşiller Partili Komisyon Üyesi İrene Mihalic istihbaratın muhbirlik uygulaması ve NSU çevresindeki muhbirlerin faaliyetleri ile ilgili sorulara cevaplar aranması gerektiğini söyledi. Araştırmacı gazeteci, yazar Dirk Laabs ise kod ismi Tarif olan muhbirin dosyasını incelenmesini komisyona önerdi. Dava sanıkları ve aşırı sağcı çevredekilerin suçlarını kabul etmemeleri veya yeterince aydınlatıcı ifade vermemelerini anlayışla karşılanabileceğini belirten Laabs, "Ama diğer taraftan resmi makamlardan da net cevap yok." diye konuştu. Laabs, hata ve ihmallerden dolayı ilgili yetkililere ceza kesilmemesi gibi eleştirilerini dile getirdi.
ZSCHAEPE'DEN SONRA WOHLLEBEN DE KONUŞTU
NSU davasında Beate Zschaepe'den sonra Ralf Wohlleben de sessizliğini bozdu. Dokuz cinayette kullanılan Ceska markalı silahı tedarik ettiği, örgüte yardım ve yataklık yaptığı suçlamasını reddeden Wohlleben, silahı bulma işini Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos'un Carsten S.'e verdiğini iddia etti. Wohlleben ayrıca NSU cinayetlerini medyadan öğrendiğini ileri sürdü. CİHAN