Ankara 1. Bölge bağımsız milletvekili adayı Nazmi Ardıç, Meclis’e girmesi halinde siyasi iktidar eliyle ortadan kaldırılan yargı bağımsızlığını yeniden tesis etme adına mücadele edeceğini söylüyor. TBMM’nin en talihsiz dönemini yaşadığına dikkat çeken Ardıç, “Yolsuzlukların hesabını soracağım.” diyor.
17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu gerçekleştiren isimler arasında yer alan ve halen Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, Ankara 1. Bölge'den bağımsız milletvekili adayı. Seçilmesi halinde yolsuzluk yapanların adil mahkemelerde yargılanmaları ve hesap sorma sürecinin etkin bir şekilde gerçekleşmesini sağlayacak çalışmalar yapacağını belirten Ardıç, "Siyasi çıkarların öncelikli gözetilmesine bağlı yürütüldüğü için, milli çıkarlar açısından ihanet denebilecek hususların, milletten gizli bir şekilde ele alınıp yürütülmesine fırsat vermeyecek ve ihanetleri deşifre edeceğim." diyor. Ardıç avukatı aracılığıyla gönderdiğimiz sorulara şu cevapları verdi:
Lidere değil, seçmene sadakat
Türkiye'deki sistemde seçilen milletvekili kendini seçmene değil parti liderine karşı sorumlu hissetmektedir. Dolayısıyla seçmenin değil de, liderin tercihlerini öncelikli gözetmektedir. Bağımsız milletvekili ise direkt olarak aracısız bir şekilde seçen-seçilen ilişkisi sonucunda seçilmektedir. Bu nedenle de seçmenin talep ve tercihlerine duyarlılık gösterme durumu oluşmalıdır. Ben seçmenime şu sözü veriyorum: Asla siyasi ikbal kaygısıyla hareket etmeyeceğim. Vaat ettiğim her şeyi, hiçbir kısıtlamaya bağlı kalmaksızın gerçekleştireceğimi inşallah göreceksiniz.
Meclis en talihsiz dönemini yaşıyor
Bu dönem TBMM döneminin belki de en talihsiz, kara dönemidir. İradelerini liderlerine teslim etmiş ve kukla haline gelmiş iktidar partisi milletvekillerinin, bakanlarının ve liderlerinin yolsuzluklara bulaştığının ortaya çıkması sonucunda, liderlerinin ve destekçisi siyasi kadronun başlattığı kara propaganda, siyasi gücünü yolsuzluklarını örtmek adına kullanma, bunun için de antidemokratik yasalar çıkarma ve otoriterleşme uygulamalarının destekçisi olmuşlardır. Maalesef muhalefet milletvekilleri de istisnaları bir kenara bırakırsak çok etkili muhalefet yapamamıştır. Oysa milletvekillerinin bir çığlık olup gerçekleri halka anlatmaları gerekirdi. Ülkenin uzun yıllara dayalı demokratik kazanımlarının bir siyasi hırs ve linç hareketine kurban verilmesine seyirci kaldılar. Siyasi iktidar, büyük bir algı süreci yürüterek toplumu uydurduğu yalanlara inandırmak için cansiparane mücadele verirken, en azından onlar kadar muhalefetin de gerçeklerin görülür olmasını sağlama ve halka anlatma konusunda çabalarının olması beklenmiştir.
Zenginleşme aracı olarak kullanmayacağım
Bu zamana kadar atandığım her görevime başlarken bir duayla başladım. Nefsime yenilmeden makam-mansıp sevdasına düşmeden vazifemi hakkıyla yapabilmem adına dua ettim. Şimdi de seçilirsem bunun sadece vatanıma, milletime hizmet vesilesi olması, milletvekilliğinin kendime payeler çıkaracağım bir imtihan vesilesi olmaması için dua ediyorum. Bir sıva ustası babanın, ev hanımı annenin oğlu olarak dünyaya geldim. Eşimin ailesinin zaman zaman desteklemesi dışında hep memur maaşıyla hayatımı sürdürdüm. İtibar gördüğüm makamlarda bulunduğum dönemlerde de hiçbir rantçının, çıkarcının, yolsuzun sofrasına oturup yemeğini yemedim. Makamımı kendime meşru yollarla bile olsa imkan elde etmeye yönelik kullanmadım. Bundan sonra da siyaseti zenginleşme aracı olarak kullanmayacağıma, hakkım olmayan hiçbir şeye elimi sürmeyeceğime, siyasetten maddi manevi imkan ve itibar devşirmeyeceğime dair seçmenlerime, vatandaşlarıma taahhütte bulunuyorum.
Devlet değil, millet
Önceliğim millet olacak. Devlet, millete hizmet üretmek üzere, milletin üzerinde ittifak ettiği değerler ve kurumlar bütünüdür. Dolayısıyla milletine hizmet veremeyen, milleti mutlu etmeyen devlet anlayışı anlamsızdır. Devletçi değil, milletçi olacağım. Devlet zaten millet karşısında yeterince güçlü.
Siyaseti düşünmüyordum ama...
Siyasetin, özellikle de seçilmem durumunda maddi ve manevi olarak bana yükleyeceği sorumlulukları biliyorum. Vazifemi yapmanın ya da suistimal etmenin bana yükleyeceği manevi mesuliyetten de endişe eden bir anlayışım var. Yaşadığım hukuksuz ve adaletsiz sürece karşı, mesuliyet duygusuyla mücadeleye girmemiş olsam ve bu süreç de beni siyaset mecrasına itmemiş olsa, asla siyaset yapmayı düşünmezdim. 17 Aralık sonrasındaki yaşadığım süreçler beni hak ve adalet mücadelesi vermek, milletin hukukuna sahip çıkmak adına siyaset mecrasına sevk etti.
10 maddede yapacaklarım
1) MUHALEFET BOŞLUĞUNU DOLDURMAYA ÇALIŞACAĞIM
İktidarın icraatlarını toplum yararına denetleyici görev ifa edeceğim. Elbette ki toplum yararına olan ve Anayasa ve yasalara uygun siyasi faaliyetlerinde destekleyici tavır alacağım. Ama daha çok siyasetimizde eksikliği görülen muhalefet boşluğunu doldurmak adına çaba göstereceğim.
2) YARGI BAĞIMSIZLIĞININ YENİDEN TESİSİ İÇİN ÇABA SARF EDECEĞİM
Ülkede kanun hakimiyetini sağlamak adına, son dönemde siyasi iktidar eliyle ortadan kaldırılan yargı bağımsızlığını yeniden tesis etme adına mücadele vereceğim. Şu anda bağımlı bir yargının varlığının millet ve devlet olarak bedelini ödüyoruz. İktidar yandaşları rahat rahat devlet imkanlarını sömürmekte, yolsuzluklar yapmakta, işledikleri hiçbir suçtan dolayı da yargılanamamaktadırlar. İktidarın yandaşı olmayanlar ise bizzat yargı gücü kullanılarak baskılanmakta ya da cezalandırılmaktadır. Adalete olan inanç bitmiş durumdadır. Devletin bekası, milletin istikbali adına acilen Anayasa’mızdaki erkler ayrılığı ilkesine işlerlik kazandırılarak, yargının bağımsız olarak işleyebileceği şartlar oluşturulmalıdır.
3) AYRIŞTIRICI DEĞİL BÜTÜNLEŞTİRİCİ OLACAĞIM
Toplumu kutuplaştırıcı siyaset üreten siyasilerin bu siyasetlerini değişik izah yolları getirerek maskelemelerine fırsat vermeden, kutuplaştırıcı siyaseti deşifre edip reddederek, bütünleştirici siyaseti ise teşvik edip uygulayarak görev ifa etmeye çalışacağım. Kutuplaştırma siyasetinde o kadar ileriye gidildi ki, düşmanlaştırma boyutlarına ulaştı. Toplum içerisinde aile fertlerinin, akrabaların, dostların birbirleriyle karşıtlığının derinleşmesine bağlı olarak ilişkilerin yok olduğu süreçler yaşıyoruz. Bu durum toplumsal bütünlüğümüzü tehdit eder boyutlara geldi.
4) YOLSUZLUKLARIN HESABININ SORULMASI
Millete ve devlete ait maddi değerleri pervasızca zimmetine geçiren, yolsuzluk yapanları bu zamana kadar nasıl ortaya çıkarıp mücadele ettiysem, bundan sonra da edeceğim. Millete ait olanların, millete, devlete ait olanların da devlete iadesini sağlayacak hukuki ve siyasi mücadeleyi yapacağım. Yolsuzluk yapanların adil mahkemelerde yargılanmalarını sağlayacak ve hesap sorma sürecinin en etkin bir şekilde gerçekleşmesini sağlayacak çalışmalar yapacağım.
5) HER ZAMAN MAĞDURUN YANINDA OLACAĞIM
Nerede mağdur edilen kişi ya da kurum olursa, mağduriyetlerine sebep olan her kim ise onun karşısında duracağım. Ayrımcılıkla etkin mücadele edeceğim. Hiç kimsenin din, dil, ırk, mezhep, cinsiyet v.s gibi değerlerinden hareketle ayrımcılığa maruz kalmaması için mücadele edeceğim.
6) BARIŞ SÜRECİNİ BOZMADAN MİLLİ PERSPEKTİFE HİZMET
Yıllardır gizli pazarlıklar şeklinde yürüyen, ancak siyasi iktidarın milli çıkarlardan daha çok kendi siyasi çıkarlarının aracı haline getirdiği, adını çözüm süreci koydukları sürecin, örtülü ve gizli pazarlıklarda suistimal edilmesinin karşısında duracağım. Barış sürecinin suiistimal edilmeye fırsat verilmeyecek şekilde, toplumsal kabule dayalı olarak, milli çıkarların öncelikli tutulduğu bir perspektifle yürütülmesini sağlayacak çalışmalar yapacağım.
7) REFAH DÜZEYİNİ GELİŞTİRİCİ PROJELER
Halkın refah düzeyini geliştirici projeler üzerinde çalışacağım. Uygulanabilir projelerin üretilmesine muvaffak olduğum anda da kanun teklifleri vererek bu hususların yasalaşmasını sağlayacağım.
8) ÖZGÜR BASIN
Medyanın halkın haber alma ihtiyacını sağlayan bir unsur olmanın ötesine geçerek, ekonomik çıkarlarını temin, siyasi ihtiraslarını gerçekleştirme gibi anlayışlarla bir silah gibi kullanılması, halkın algısını manipülatif bir anlayış içinde yönlendirme ve toplumu kutuplaştırma aracı olarak kullanılması için hukuk dışı yollarla medyanın kullanılmasını temine yönelik baskı, cebir uygulayanların karşısında olacağım. Bağımsız ve özgür medya ortamının teminine yönelik çalışacağım.
9) VESAYETLE MÜCADELE
Halkın iradesi üzerinde vesayet olarak duran bütün vesayet kurumlarının iptali ve özgürlük alanlarının genişletilmesi için çalışma yapacağım. Tüm vesayet kurum ve uygulamalarına karşı bir duruş göstermenin yanında, siyasi iradenin de halkın iradesini ipotek altına alan tüm uygulamalarına karşı mücadele edeceğim.
10) SİYASİ OYUNLARI DEŞİFRE
Gerek taraftar ve yandaş kitle oluşturmak adına kamu imkan ve kaynaklarını yandaşlarına açarak muhaliflerini mağdur etme yaklaşımıyla, gerekse halkı kandırmaya çalışan tüm siyasi oyunları deşifre edeceğim.
Nazmi Ardıç kimdir?
Nazmi Ardıç 1994 yılında Polis Akademisi'nden mezun oldu. Mesleğe İzmir'de başladı ve uzun yıllar İzmir'de birçok şube müdürlüklerinde görev yaptı. Son olarak İzmir Organize Suçlarla Mücadele Şube müdürü iken dönemin İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın isteğiyle 2009 yılında İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'ne atandı. İstanbul'da görev yaptığı 4 yıl gibi kısa bir sürede Türkiye tarihinde ses getirici birçok operasyonu yönetti. Bunlardan bazıları; futbolda şike operasyonu, Ergenekon, Oda TV, askeri casusluk, mafya operasyonları. Son olarak ise 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yaptıktan bir gün sonra dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler tarafından görevden alındı. Ardından Mayıs 2014 tarihinde açığa alındı ve ağustos ayında meslekten ihraç edildi. 14 Nisan 2015 tarihinde ise gözaltına alınıp tutuklandı.
ZAMAN