Nazlı Ilıcak'tan Başbakan Davutoğlu'na açık çağrı

Başbakan Ahmet Davutoğlu 1 Kasım seçimleri sonrası Balkon konuşmasında ‘herkesi kucaklayacağız’ dedi ancak sonrasında yaşanan gelişmelere bakıldığında eylem ve söylemlerin tezatlığı dikkat çekiyor.

Nazlı Ilıcak'tan Başbakan Davutoğlu'na açık çağrı

Konuya ilişkin Aktifhaber.com’a konuşan Gazeteci Yazar Nazlı Ilıcak, hem Davutoğlu’nun balkon konuşmasını hem de yeniden gündeme gelen yeni Anayasa çalışmalarını değerlendirdi.

Aktifhaber'den Tuğba Karagülle'nin röportajına göre, Davutoğlu’nun balkon konuşmasını dinlediğinde de hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşündüğünü söyleyen Ilıcak, bu durumun Davutoğlu’nun iradesine bağlı olmadığını, kendisinin AK Saray’dan yönetilen bir Başbakan olduğunu ifade etti.

Demokratik Anayasa’nın önündeki engelleri açıklayan Ilıcak, yeni Anayasa’nın şimdi hiç mümkün olmadığını belirterek, öncesinde kaldırılması gereken Sulh Ceza Hakimlikleri, Makul Şüphe Yasası gibi antidemokratik yasaları ve uygulamaları hatırlattı.

İŞTE O AÇIKLAMALAR:

DAVUTOĞLU KARAR MERCİ OLSAYDI BAŞIMIZA BUNLAR GELMEZDİ
Ben zaten Davutoğlu’nun ‘herkesi kucaklayacağız’ dediği balkon konuşmasını duyunca da hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünmüştüm. Çünkü bu Davutoğlu’nun iradesine bağlı bir durum değil. Tamamen AK Saray’dan yönetilen bir Başbakan’la karşı karşıyayız. Dolayısıyla söylem ve eylem farklılığı bundan kaynaklanıyor. Davutoğlu karar merci olsaydı daha önce de başımıza gelen bu gelişmeler hiçbir zaman gelmeyecekti. Seçim öncesi de gazetecilerin işten çıkartılması gibi bir durumla karşı karşıya kalınmayacaktı. Bence seçim sonrası da daha öncekiler gibi aynı şekilde yola devam edecek AK Parti. Ben henüz aydınlık görmüyorum.

DEMOKRATİK ANASAYA’NIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Mesela hemen tartışma zeminine yeniden Başkanlık sistemi oturuyor. Yine onun gerginliğini yaşayacağız. Davutoğlu demokratik Anayasa diyor ama nasıl demokratik Anayasa yapacaksınız. Önce bir kere çok antidemokratik yasalar var belirgin. Sulh Ceza Hakimlikleri mesela, Makul Şüphe Yasası..

Bugün Gazetesi’ne, Millet Gazetesi’ne, Kanaltürk ve Bugün Televizyonu’na el konuşmuş, sürekli onların yandaşları diğer gazetelere yönelik tehdit savurmaya hala devam ediyor. Bu kucaklayıcı bir tavır değil ki. Belli ki öyle bir hava esiyor Türkiye’de. Keşke söylediğini uygulamaya muktedir olsa, ama ben sanmıyorum.

YENİ ANAYASA ŞİMDİ HİÇ MÜMKÜN DEĞİL ÇÜNKÜ ÇOK ANTİDEMOKRATİK YASALAR VAR
Anayasa değişikliği zaten çok zor mesele. Zaten ilk Anayasa da bu Başkanlık konusunda gelip tıkandı. Bu tartışmalara biz kurban ettik Anayasa değişikliğini. Şimdi hiç mümkün değil çünkü çok antidemokratik yasalar var.

Anayasa’dan önce o yasaları değiştirse herkes rahatlayacak. Mesela HSYK seçimleri yenilense, herkesin güvenebileceği bir yargı oluşsa, bu Sulh Ceza Hakimlikleri’ne son verilse, yargının bağımsızlığı tanınsa herkes rahat edecek o zaman daha güvenli ve huzurlu Türkiye olacak. Ama hiç sanmıyorum.

7 HAZİRAN’DAN SONRA HALKIN SAĞLIKLI DÜŞÜNMESİ ENGELLENDİ
7 Haziran’dan sonra serbestçe muhalefet yapılamadı. Halkın sağlıklı düşünmesi engellendi. Mesela birden bire bu terör eylemlerinin artırılması ve bunun yükünün HDP’ye yüklenmesi aslında bir algı operasyonuydu. Doğan medyaya ‘Siz teröre destek verdiniz’ denilmesi, sadece denilmekle kalınmaması ve terör soruşturması açılması, mesela Selahattin Demirtaş hiç çıkamadı onların programlarına. Böyle serbest bir propaganda yapılamadı. Tam tersine 100 kişi öldürülüyor Ankara’da bunu PKK’ya yüklüyorlar. Halbuki savcı açıklıyor ama bunu çok yakından takip edenler izleyebiliyor.

TRT de dahil olmak üzere ellerinde bir sürü kanal var. Hep bunun aksini savunuyorlar. Hükümete karşı fikirlerini etkili bir şekilde savunabilecek insanlar o kanallara çıkmıyorlar. Ulaşabilecekleri kişilerin sayısı azaltılıyor böylece.

KENDİ KİTLELERİNİ KİLİTLEYEREK, FARKLI DÜŞÜNMELERİNİ ENGELLEYEREK BÖYLE BİR SEÇİM SONUCUNA VARABİLDİLER
Digitürk’ten Bugün’ün çıkarılması, TİVİBU’dan Samanyolu da dahil olmak üzere çıkarılması, insanların düşmanlaştırılması, ötekileştirilip hedef haline getirilmesi, bu bir manada onların söylediği sözlerin de itibarsızlaştırılması anlamına geliyor. Yani ben şimdi ağzımı açtım mı, polisin tetikçisi, cemaatin sözcüsü, kaseti olan bir kişi, böyle damgalamak suretiyle, veya Aydın Doğan zaten bir sürü yolsuzluk yapmış, hükümet kurmuş, hükümet yıkmış sadece kendi menfaatini düşünen işadamı gibi takdim ediliyor. Dolayısıyla onların yaptıkları yayın da itibarsızlaştırılıyor.

Serbest bir ortamda özgürce fikirler tartışıldı da bu oy sonucu alındı diyemeyeceğim. Bu susturma, düşmanlaştırma operasyonlarına devam edecekler. Onlar sayesinde çünkü kendi kitlelerini kilitleyerek, farklı düşünmesini engelleyerek böyle bir sonuca varabildiler. Bu tehdit, baskı, sindirme devam ediyor.

HESAP VERMEKTEN KORKAN BİR HÜKÜMET VAR BU YÜZDEN SUSKUN TÜRKİYE OLUŞTURUYOR
Bütün bu yapılanların amacı iktidarı güçlendirmek. Netice itibariyle hesap vermekten korkan bir hükümet var karşı karşıya olduğumuz. Adalete intikal etmesi gereken olayları aklamayı arzu ediyor ve bunu bu şekilde gerçekleştirdiğini sanıyor. Bu yüzden suskun bir Türkiye oluşturuyor. Herkesi kendine göre susturuyor parça parça. Ne TÜSİAD mensupları konuşabiliyor ne üniversite üyeleri konuşabiliyor, medyanın çok çok büyük bir bölümü suskun, hiçbiri konuşamıyor. Büyük bir kitle suskun, çaresiz, ezilmiş, sindirilmiş, korku içinde.
<< Önceki Haber Nazlı Ilıcak'tan Başbakan Davutoğlu'na açık çağrı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER