İSTANBUL (CİHAN)- Gazeteci Nazlı Ilıcak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı yıllar boyunca başörtüsü ve imam hatip konularını istismar etmekle suçladı. Erdoğan'ın Kabataş olayında başörtüsü üzerinden kin ve düşmanlık oluşturduğunu söyleyen Ilıcak, "Demek ki amaç başörtülü bacım değilmiş. Amaç; başörtülü bacım üzerinden bir takım istismarlar, bir takım yerlere gelmekmiş. 'Benim imam hatiplim' üzerinden belirli noktalara gelmekmiş." dedi.
Özgürlük ve Demokrasi Platformu, Polat Otel'de 'Darbe Dönemlerinin Ortak Noktaları' konulu panel düzenlendi. Erkam Tufan Aytav'ın moderatörlüğünü yaptığı panele; gazeteci Nazlı Ilıcak, hukukçu ve köşe yazarı Orhan Kemal Cengiz ile Sosyolog Prof. Dr. Ferhat Kentel katıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ilk tanıdığı günleri anlatan Nazlı Ilıcak, "Ben Tayyip Erdoğan'ı ilk tanıdığımda bir iftardı belediye başkanı. Fakir evleri geziyor, ben öyle etkilendim. Bağdaş kurmuş bir çorbayla iftarını açıyor. Dedim ne muazzam adam. Ben kendim öyle olamam ama olana hayranlık duyarım. Adam o kadar aç açına gidiyor bir çorba fukara sofrasını paylaşıyor. Eşini gördüğümde aynen böyleydi. Gidiyor böyle nerede fakir fukaranın olduğu yer varsa, hastanın olduğu yer varsa hepsine sarılıyor, hayranlık duydum. O kadar yardımsever o kadar mütevazı insanlar.
İlk senelerinde Erdoğan iktidardayken gerçekten imam hatiplinin, başı örtülü kadının daha mağdur dar gelirlinin temsilcisi oldu. Ve o bildiğimiz merkez burjuvazi bilinen klasik burjuvanın yanı sıra zaten Özal'ın da bir devamı olarak daha Anadolu sermayesini ön plana çıkardı. Ama bunu yaparken illaki böyle bir müstebit yapı içerisinde olması gerekmezdi. Meşruiyetini tabii ki halkın oyundan alıyordu, gelip hukuk dairesinde bunu zaten yapabilirdi. Teşvik verebilir, diğerlerinin Anadolu sermayesinin başka türlü önünü açabilir, hatta kayırabilir. Bu mertebede kalsaydı kimse söz söylemeyecekti. Şimdi onun yaptığı öyle değil. O böyle bir devrim yaptığı için bir düzen değişikliği yaptığı için hukuksuz bir düzene geçmedi." diye konuştu.
'İFTAR SOFRASI VE AKSARAY'DAKİ KADEH VURGUSU'
Erdoğan ve AK Parti'nin yaşadığı değişime değinen Ilıcak, "Yani şu değişim, şu Aksaray artık herkes bunu görsün. Bin liralık kadehler. Yani demek ki içlerinde böyle bir duygu var. Yani kendileri için bir gayret söz konusu. Aman benim zavallı Anadolu burjuvazimin önün açılsın, aman zavallı imam hatiplimim önü açılsın bu değil. Bunlar gerekçe olarak kullanılıyor. Biz Gezi'de de bunu gördük. Yani bir başörtüsü üzerinden nasıl bir kin ve düşmanlık yarattığını gördük ve yalanında ısrar ediyor. Yani orada ben bunu anladım. Demek ki amaç başörtülü bacım değilmiş, amaç başörtülü bacım üzerinden bir takım istismarlar, bir takım yerlere gelmekmiş. Benim imam hatiplim üzerinden belirli noktalara gelmekmiş. Bunları görünce zaten ben çok üzüldüm." şeklinde konuştu.
Erdoğan'ın yolsuzluk soruşturmalarını bastırmak için bir düzen kurduğunu ifade eden Ilıcak, "17 Aralık'ta muazzam bir yolsuzluk ortaya çıkınca, maalesef iktidarda yuvalanmış bir çete meydana çıkınca bütün bu iddiaları bastırmak için böyle bir düzen kurdu. Mesela Bolşevik devrim, bir Fransız ihtilali yani bir takım şeylerini benzetebilirsiniz ama onlarda bir idealizm var. Kendilerine göre yanlış, doğru. Ama burada hiçbir idealizm yok. Burada 'ben aman Anadolu sermayesini ön plana çıkarayım' gayreti yok. Burada 'aman kimse benim yolsuzluklarımın hesabını sormasın' gayreti var. Bunu çok iyi ayırmak lazım. Şu anda Cemaat'e yakın olan Anadolu sermayesinin ve üstelik nasıl ezildiğini görüyoruz." ifadelerini kullandı.
'TÜRK OKULLARINI KAPATIN' DEMEK, NORMAL BİR DİMAĞIN TAVRI MI?
Recep Tayyip Erdoğan'ın yurt dışındaki Türk okullarını kapatma gayretini eleştiren Ilıcak, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ama Şimdi bakın ne yapıyor. Olacak iş mi? Dolaşıyor Avrupalara gidiyor. 'Bu okulları kapatınız' diyor. Bu normal bir dimağın tavrı mı? İşte aman bu muhafazakâr okuyan nesillerin önü açılsın gayretimi bu? Hayır. Çocuğunuzu göndermeyin diyor. Fatih Koleji'ne göndermeyin, yok Cemaate yakın okullara göndermeyin bu nedir? Bu düşmanlık. Sadece bir devrimin düşmanlarını yenmesi mi? Yoksa yolsuzluk 17 Aralık'ta ortaya çıktı, 25 Aralık geliyor bunu haber aldık. Şimdi biz ne yapalım da bu yolsuzluğun üzerini örtelim? Tamam, hemen bir düşman belirleyelim. Hemen ertesi gün Takvim gazetesi vaiz lobisi diye manşet attı. Ve hemen sanki bu bir düzmeceymiş gibi daha hiç araştırmadan 17 Aralık'ta olay ortaya çıkıyor. O ilişkiler o polislerin Cemaatle ilişkisi mi var? O savcıların, o hakimlerin hiç böyle araştırma yapmadan, paçasını kurtarabilmek için bütün o kadronun böyle bir düşman belirlemek suretiyle her şeyin altında bu Cemaat var' diyor. Dolayısıyla orada devrim içinde bir çatışma gibi bir görüş ayrılığı filan maalesef görmüyorum. Yüce duygular görmüyorum. Yani ben yakalanmışım nasıl ben kendi paçamı kurtarırım öyle bir şey. Ona devrimci falan demek inanın çok fazla yüceltmek gibi geliyor. Nasıl gördüğümü burada söylemek istemiyorum. Bir devrimci gibi görmüyorum."
28 Şubat'ta daha özgürlük var diye şahsen düşünüyorum. Çünkü medya patronları askerle bir düşünüyordu. O bakımdan orada yazanlar da böyle düşünüyordu. Ama bugün kuvvetli bir oto sansür uygulaması var."
ORHAN KEMAL CENGİZ: ERDOĞAN PARALEL SİSTEM KURMUŞTUR
Erdoğan'ı paralel sistem kurmakla suçlayan hukukçu ve köşe yazarı Orhan Kemal Cengiz de, "Bugün her ne kadar Erdoğan, Gülen cemaatini 'paralel devlet kurma'kla suçlasa da aslında kendisi bir paralel sistem kurmuştur. Yani görünürde adil seçimlerin olduğu, piyasa anlamında serbest rekabetin olduğu falan bir sistem var. Bir de perde arkasında bir sistem var. Nedir o? Sadece belli insanların ihale alabildiği, sadece biat eden medyanın desteklendiği, muazzam bir sistem var. Bir taraftan işte saadet zinciri var. Sadece benim iş adamlarım ihale alabiliyorlar. O ihale alanlar bir şekilde havuza daha aktarmak durumundalar. O havuzdan siyasetin finanse edildiğini bir taraftan görüyoruz. Öbür taraftan medya kontrol altına alınıyor. Yani paralel evrende bambaşka bir sistem yürüyor. Paralel sistem yürüyor. 17-25 Aralık bu perdeyi ortadan kaldırdı. Bunu görünür hale getirdi. Ve arkasından da iktidar tarafından çok büyük bir hırçınlaşma söz konusu oldu." şeklinde konuştu.
FERHAT KENTEL: HEPİMİZ CEMAATÇİYİZ
Sosyolog- Yazar Prof. Dr. Ferhat Kentel ise, "Bugün bol bol konuşmakta olduğumuz kardeş kardeşe düşman. İhanet söylemi. İnanılmaz bir ihanet söylemi. Herkes herkese göre hain neredeyse. Devrim zamanlarında değil miydi bu? İhbar edersiniz yanınızdakini. Devrim komiserleri, ideoloji komiserleri, parti komiserleri gelirler sizi işte medya önünde linç ederler. Yok, siz Fethullahçı olursunuz. Ben buraya geldiğim için muhtemelen bir kere daha öyle bir şey olacağım. Hâlbuki bunu hepimiz biliyoruz ki bu toplum zaten cemaatlerden oluşuyor. Hepimiz cemaatçiyiz. Hepimiz kendi cemaatimizden başka bir gerçeklik tanımıyoruz. AK Parti'de bugün bir cemaattir. Bütün etrafında oluşturduğu şeyde cemaattir. Bu cemaat dışında başka bir gerçeklik tanımayan yeni bir sınıfın, yeni bir iktidarın cemaatidir." ifadelerini kullandı.
CİHAN