Batı'nın bu konuda şimdiye kadar verdiği sözlü taahhütleri yerine getirmediğini söyleyen Putin, NATO askeri altyapısının Rus topraklarına çok yaklaştığını ve Ukrayna ordusunun Rusya yanlısı milislerin kontrolündeki doğu bölgelerine yığınak yaptığını anlattı. ABD ve NATO'nun yanıtı ise netti: Her egemen ülke hangi ittifakta yer alacağına kendi karar verir. Açık kapı politikamızı sürdürüyoruz. Rusya'nın bir veto hakkı yok.
Peki Batı, Rusya'ya ne tür taahhütlerde bulunmuştu, NATO doğuya fazla mı genişledi ve Rusya'nın tehdit algısında haklılık payı var mı?
Washington'daki George Washington Üniversitesinin arşivleri, güvenlik garantileri konusunun daha Sovyetler Birliği resmen yıkılmadan Rus yetkililerle Batı arasında yapılan üst düzey görüşmelerde masada olduğunu, ilişkilerin nasıl bir çerçeveye oturtulacağı konusunun Batılı ülkeler arasında önemli bir tartışma konusu olduğunu ortaya koyuyor. Konu, 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılması ve Almanya'nın yeniden birleşmesi sürecinde de üst düzey görüşmelerin önemli gündem maddeleri arasında yer aldı.
Belgeler, o dönemde bu konuda ABD yönetimi içinde de görüş ayrılıkları olduğunu gözler önüne seriyor. Devlet arşivlerinden elde edilen gizliliği kaldırılmış belgelere göre 1990 yılında Pentagon, Doğu Avrupa ülkelerinin NATO'ya üyeliği için kapıların açık tutulması görüşünü iletirken Dışişleri Bakanlığı, NATO'nun genişlemesinin gündeme alınmaması, Sovyetler Birliği sınırlarına dayanan Sovyet karşıtı bir ittifak oluşturmanın ABD'nin çıkarına olmayacağı, ayrıca Sovyetler Birliğindeki olumlu eğilimleri tersine çevireceği endişesini paylaşıyor.
Plesch: Rusları aramıza almak için çaba göstermedik
O dönem ABD'li ve Rus yetkililer arasında çok sayıda üst düzey görüşme gerçekleştirildiğine işaret eden Prof.Dr. Plesch, "Ancak hiçbir zaman Rusları aramıza almaya yönelik ciddi bir çaba göstermedik" eleştirisinde bulunuyor.
Güvenceler sözde kaldı
ABD ve Rusya arşivlerinden elde edilen gizliliği kaldırılmış belgelerde ABD'li yetkililerin 1993'te dönemin Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin'i, NATO'nun doğuya genişlemeyeceğine, bunun yerine Doğu Avrupa, Balkan ülkeleri ve eski Sovyet cumhuriyetleri ile Barış için Ortaklık programı kapsamında ilişki kurulacağına inandırmaya çalıştığı görülüyor. Belgelerde diğer yandan Batı'nın, Rusya'da 1996'da yapılacak Devlet Başkanlığı seçimleri sonrasında doğuya genişleme planı yaptıkları, ancak Rusya'ya Rusları Avrupa'da yeni kurulacak sistemden dışlamayacakları güvencesi verdikleri görülüyor. Bu tür güvencelerin çeşitli platformlarda yinelendiği de dikkat çekiyor.
Ancak Batılı yetkililer görüşmelerde bu güvenceleri verirken kamuoyunda genişlemeyi tamamen ihtimal dışı bırakan demeçlerden kaçındılar. Rusya ile bu konuda yazılı herhangi bir belge de imzalanmadı.
Genişleme 1991 sonrasında anlamlı hale geldi
Rusya'da 90'lı yıllara ekonomik ve siyasi istikrarsızlık damgasını vururken NATO'nun doğuya genişlemesi için düğmeye basıldı. 1999'da eski Varşova Paktı üyeleri Polonya, Çekya ve Macaristan İttifak'a katıldı.
Ancak bu dönemde Rusya ile iş birliği konusuna da önem verildiği hep vurgulandı. Rusya, Barış için Ortaklık programına 1994'te dahil edildi. 1997'de NATO ile Rusya arasında "İkili İlişkiler, İşbirliği ve Güvenlik Kurucu Senedi"ne imza atıldı. Bu anlaşmada, eski rekabet döneminin geride bırakılması, Avrupa-Atlantik bölgesinde iş birliği ve istişareye dayalı yeni bir ilişki kurulması hedefi ilan edildi, 2002'de kurulacak NATO-Rusya Konseyi'nin temelleri atıldı. 2010 yılında açıklanan NATO strateji konseptinde İttifak'ın Rusya'ya tehdit oluşturmadığına vurgu yapılarak iki taraf arasında gerçek bir stratejik ortaklık hedefi teyit edildi.
Dev genişleme dalgası ve bardağı taşıran son damla
Rusya'yı tehdit olarak gören Gürcistan ve Ukrayna'nın NATO koruması altına girmek istemesi Moskova'da bardağı taşıran son damla oldu. Ukrayna'da 2004'te Batı yanlısı muhalefetin protestolarıyla gerçekleşen Turuncu Devrim ve 2014'te Rusya yanlısı Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'in devrilmesiyle sonuçlanan Meydan protestoları, Rusya'nın Ukrayna'daki etkisini de tamamen kaybetme tehlikesini beraberinde getirdi.
Peki Batı Rusya'nın güvenlik endişelerini yeterince dikkate aldı mı? ABD'nin eski Berlin büyükelçilerinden James D. Bindenagel'ın DW'ye yaptığı açıklama önemli bir özeleştiri içeriyor: Bindenagel, "NATO'nun hatası mevcut genişlemeden ziyade Rusya'nın ihanete uğramış hissetmesini yeterince ciddiye almamaktı. Bunun üzerinde hiç durmadık, gülünç bir söylem olduğunu düşündük" değerlendirmesinde bulunuyor.