İTÜ
Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, geçen yıl "Nautile" adlı özel bir
denizaltıyla
Marmara Denizi’nin derinliklerinde bulunan faya yaptıkları dalışın öyküsünü kitap haline getirdi.
Levent'teki İş Kuleleri'nde yapılan "Bir bilim adamının not defterinden: Fay'a Seyahat" adlı kitabın
tanıtım kokteylinde açıklama yapan Görür, öncelikle kitabın bir anı, belgesel yada edebi bir
roman olmadığını, halkın anlayacağı bir dille gelmekte olan Marmara depreminin ciddiyetini halka ve hükümet yöneticilerine anlatmak olduğunu söyledi.
Görür, 1999
Gölcük depreminden sonra tüm mesaisini adadığı
Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara’daki kolunu gözleriyle görmek için 31
Mayıs 2007 tarihinde özel bir denizaltıyla 1239 metre derine daldı. Deniz dibinde 7 saat süreyle kalarak fayı inceledi. Görür, bu ilginç yolculuğu,
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanan, Marmara’nın derinliklerinden görüntüleri de içeren DVD hediyeli, "Bir bilim adamının not defterinden: Fay’a Seyahat" adlı kitabında anlatt.
İstanbul’u tehdit eden fayı gözleriyle gördüğünü dile getiren Prof. Dr. Naci Görür, "Çok bariz bir
çatlak, belirgin bir kırık. Tıpkı 1999 depremlerindeki o fay hattı gibi. Fay ürkütücü. Bazı noktalarından gaz ve su çıkışı var. Hatta bu yönüyle Marmara'nın altı fokur fokur. Bu özellikleri ile tıpkı 1999 Gölcük depreminden önce Körfez'deki fayın belirtilerini sergiliyor. Günün birinde Marmara'nın altındaki fay da uyanacak. 2029'a kadar herhangibir anda Marmara'yı deprem bekliyor. 1999 depremleri Marmara'nın altındaki fayı tetikledi. Normalde 220 senede birikmesi gereken stresi, 1999'daki
Düzce ve Gölcük depremleri 55 saniyede Marmara'nın altındaki kabuğa yükledi. Dolayısıyla Marmara'nın altındaki kabuk çok stres altında. Bu kabuk bu stres ile daha fazla dayanamaz. Bekleyeceğimiz depremin boyutu 7 ile 7.6 arasında olabilir " dedi.
Görür, tüm bu araştırmalara ve yapı stoğunun yüzde 60'ının kaçak olduğu bir İstanbul'da yöneticilerin ciddi çalışma yapmadıklarını ileri sürd.
Görür, kitabında üç kişilik denizaltıyla daldığı Marmara derinliklerinde gördüklerini şöyle anlatıyor:
KOCAMAN BİR ÇÖPLÜK GİBİ...
"...Penceremden dışarı baktığımda gözlerime inanamadım. Dışarıda sanki lapa lapa kar yağıyordu.
Hani,
tipi esnasında
araba kullandığınızda gözünüzün önünü göremezsin ya, işte ben de aynen öyle önümü göremiyordum. Yağan şey deniz suyunun içerisindeki her türlü süspansiyon malzemeydi. Bu malzemenin bir kısmı herhalde organik madde, bir kısmı ise silt, kil ve kirlilikten ibaret inorganik maddelerdi... Bu arada gözüme sık sık
naylon torba ve yoğurt kabı gibi tanıdık şeyler de çarpıyordu... Marmara sanki kocaman bir çöplük gibiydi.
... Fayla
burun burunaydım. Artık onu gözlerimle görüyordum, aramızdaki mesafe ancak 1-2 m. kadardı. Heyecanlanmamak elde değil. Fay çok belirgindi. Büyük bir çatlak olarak görünüyordu. Marmara’nın karanlığında kıvrılan bir yılan gibiydi. Fay boyunca bazı yerlerde sürtünmelerin olduğunu gördük. Fayın canlı oluşunun belirtisi su ve gaz çıkışlarıydı. Bu su ve gaz çıkışları depremin olduğu derinliklerden geliyordu.
Gördüğümüz eğimli malzeme, olası bir depremde deniz altı göçük ve heyelanları meydana getirebilirlerdi. Bu da Marmara’da tsunamiye neden olabilirdi...Yapılan araştırmalar bugüne kadar Marmara’da çok sayıda tsunaminin gerçekleşmiş olduğunu ortaya koymuştu."