Mustafa Ünal: Sulh Ceza Hakimliği'nin kumpasın parçası olduğu belliydi

Mustafa Ünal: Sulh Ceza Hakimliği'nin kumpasın parçası olduğu belliydi

Gerçek çıplak aslında. Görmemek mümkün değil. STV'nin yayın patronu Hidayet Karaca '90 gündür' cezaevinde. Suçlu olduğu için mi? Hayır. Mesele bir televizyon dizisi ve senaryodan ibaret. Ne örgüt, ne silah, ne de eylem. Tutuklu yargılanmasının sebebi delilleri karartmak veya kaçmak mı? Değil. Maksat başka. Gerçeğin herkes farkında.

Silivri hapishanesi polis dolu. İlk operasyonun üzerinden aylar geçti. Henüz iddianamenin 'i'si bile yazılmadı. Gün geçmiyor ki yeni bir operasyon olmasın. Kısa süre önce gazeteci Mehmet Baransu tutuklandı. Suçu haber yazmak. Darbe haberleri yapmak. Balyoz ve Ergenekon gibi. Oysa her haberi askeri vesayeti geriletti. AKP'yi rahatlattı. Hükümetin 'muktedir' olmasını sağladı.

Ergenekon, Balyoz davalarından bütün darbeciler serbest bırakıldı. Haberleri yazan Baransu Silivri'ye kapatıldı. Bugün cezaevlerinde darbenin tek mahkumu var. O da gazeteci Mehmet Baransu. Belki yeni operasyonlar gelecek. İşaretlerini havuz medyasından okuyoruz. Suça karşı adli takibe itirazımız yok. Kim 'hayır' diyebilir. Ama operasyonlar hukukun gereği de değil. Amaç başka.

Sulh Ceza Hakimliği'nin kumpasın parçası olduğu belliydi. Tek hedefi vardı. İktidarın siyasi operasyonlarına imza atmak. Savcılar, hakimler özel seçildi. Olmadı değiştirildi. Son örneği Ankara. Hiçbir kritere uymayan savcı ve hakim kararnameleri yargıyı çökertti. Bir iki savcı ve hakimin değiştirilmesi yargıya müdahale sayılırdı. Şimdi hiçbir ölçü hiçbir sınır kalmadı.

Bu süreçte adalet kavramı en ağır darbeyi aldı. Güven sıfırlandı. Vahim tablo adında 'adalet' geçen bir partinin devr-i iktidarında yaşandı. Adaleti olmayan bir ülkenin geleceğinden söz edilemez. Oysa adalet, özgürlükler, reformlar, evrensel değerler AKP'nin misyonuydu. Hepsi unutuldu. Şimdi kala kala yol, köprü, havaalanı kaldı.

AAKP kendini anlatırken, icraatlarını sıralarken değerlerden söz etmemesi boşuna değil. Eli boş çünkü. Suç üstü yakalanan dört bakanı akladı, pakladı. Acınası bir halde.

Bu uzun girişi dün Zaman'da çıkan bir habere dikkat çekmek için yazdım. Açıklama BBP Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır'dan. Çayır milliyetçi siyasetin eli kalem tutan önemli bir ismi. Söyledikleri 6 ay önce yaşanan bir anekdotu gün yüzüne çıkarması açısından üzerinde durmaya değer. Kayıtlara girmesinde fayda var. Bugünlerin tarihini yazacaklara malzeme olması için.

Anekdot mu? Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olduğunda partileri ziyaret etti. BBP de gittiği partilerden biriydi. Epey de uzun oturdu. Sohbetin sadece seçimle sınırlı olmadığı biliniyordu.  Konuşulanlar az çok kulislere düştü. Bu kadar açık, birinci ağızdan dile getirilmemişti. Çayır da o görüşmede bulunanlardan. BBP'nin cemaat tartışmalarından rahatsızlığı sır değil. Özellikle de Erdoğan'ın üslubundan...

Konu cemaat meselesine gelince Erdoğan şunları söylemiş: 'Sulh Ceza Mahkemeleri ile ilgili düzenleme yaptık. Şu an Abdullah Bey'in önünde. Bir hafta, 10 gün içinde kanun çıktığında bunların defterini düreceğim.' Çayır üstüne basa basa Erdoğan'ın aynen bu ifadeleri kullandığını söylüyor. Şaşırtıcı mı? Hayır. Sürpriz mi? Hayır. Sulh Ceza Hakimliği'nin ihdas edilmesinin tek nedeni bu. Siyaset isteyecek, hakimler gereğini yapacak.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
<< Önceki Haber Mustafa Ünal: Sulh Ceza Hakimliği'nin kumpasın parçası... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER