Bir parti için ‘beka sorunu' lafı yadırgatıcı olabilir. Daha çok devletlerin, ülkelerin beka probleminden söz edilmesine aşinayız.
AK Parti ile ‘beka sorununu' yan yana getiren Ali Babacan. Sıradan bir isim değil. Partinin kurucularından. 13 yıldır aralıksız bakanlık yaptı. 7 Haziran'da 3 dönem kuralına takıldı, seçim hükümetinde yer almadı. Siyasete veda etmeyi düşünüyordu. 1 Kasım için adaylık için başvuru yapmadı. Davutoğlu son dakikada aradı, “Aday olarak yazıyorum.” dedi. ‘Hayır' diyemedi. Siyasette uzatmaları oynayan oyuncu gibi.
Babacan kendisinden beklenen cesur çıkışları yapamadı kem küm etti. Son dönem politikalarından hoşnut olmadığını herkes biliyor. Her aklı başındaki AK Partili gibi o da fena halde rahatsız. Birkaç kez istifanın eşiğinden döndü. Her defasında ikna edildi. Hatta Gül'ün devreye girdiği oldu. Daha sonra istifadan vazgeçirdiğine pişman da oldu ya… Babacan'ın ne kadar içeriden bir isim olduğunu hatırlatmak için yazıyorum bu ayrıntıları. Partinin ve hükümetin önemli birkaç isminden biri. Bir televizyon programında ‘yolsuzluk' sorusu soruldu. Kitabın ortasından konuşamadı. Temkin insanı çünkü, ihtiyatı elinden bırakmayan biri. Buna rağmen biraz dolaylı, biraz ima yoluyla da olsa söyledikleri o kadar çok şey anlatıyor ki… Anlayana da anlamak istemeyene de. Başlığa koyduğum ‘AK Parti'nin beka sorunu'nu yolsuzluk sorusuna cevap verirken dile getirdi. Babacan'ın sözleri aynen şöyle: “AK Parti ne demek? AK yani beyaz lekesiz. Yolsuzluk meselesi parti için bir beka meselesidir. Partinin adına ‘ak' deyip de şeffaflık ve yolsuzluklarla mücadele konusunda belli bir duruş ortaya koyamazsanız bu bir beka meselesi haline gelir.”