Karar yazarları Elif Çakır ve Yıldıray Oğur’un konuğu olan ilahiyatçı yazar Mustafa İslamoğlu, Türkiye’de İslami hareketin geldiği noktayı anlattı.
İslamoğlu, “Ben kendi adıma tevbe etmeye çalışıyorum, benim tevbem fiili oluyor tabi” dedi. Bu sözleri üzerine, “En çok pişman olduğunuz şey ne oldu” şeklinde bir soru yöneltilince, şu cevabı verdi İslamoğlu: “Bir dönemimi İslamcı olarak geçirmek! 90’lı, 80’li ve hatta 70’li yıllarımı İslamcı olarak geçirdim. Çünkü ben kökten geliyorum. Milli Talebe Birliği, Akıncılar vesaire.”
İslamoğlu, İslamcılıktan dolayı duyduğu pişmanlığı ve tevbesine dair hislerini, kendisiyle aynı durumda olan bir arkadaşına söylediği düşüncelerini aktararak ifade etti: “Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz…”
İslamoğlu, bu tespitini yaptıktan sonra hislendi, gözyaşlarına hakim olamadı, canlı yayında ağladı.
Programın sunucularından Elif Çakır ise o esnada “Hepimizin durumu biraz böyle galiba” diyerek İslamoğlu’nu teselli etmeye çalıştı.
Olivier Roy’un meşhur kitabı Siyasal İslam’ın İflası’nda bahsettiği üzere, “Siyasal İslamcılık” Türkiye’yi bir harabe haline getirerek final yaparken, İslamoğlu da pişmanlık ve tevbesini gözyaşlarıyla yaptı.
Ali Bulaç’ın yıllar önce yaptığı “AK Parti Çanakkale Savaşı’ndan beri en büyük felakettir” şeklindeki tespitinden sonra, İslamoğlu’nun tevbesi ve gözyaşları da tarihe geçmiş oldu.
Kim bilir daha kimler gözyaşları içinde pişmanlığını ifade edecek ve tevbe edecek!
Ancak dervişin dediği gibi;
Bad-el harab-ül Basra…
Mustafa İslamoğlu, Karar TV yayınında şunları söyledi:
AKP iktidarının 20 yıldır iktidarda olmasının dindar kesim için aydınlanması, kendisiyle yüzleşmesi açısından önemli olduğuna vurgu yapan İslamoğlu, “Ben çok faydalı olduğunu düşünüyorum ne olmamamız ve ne yapmamamız gerektiği öğrendik, içimizdeki canavarı gördük. Çok yararlı oldu manzarayı gördük, içimizde saklı olan dışımıza çıktı. Şu geldiğim noktaya nasıl gelirdim yoksa, kendime inandırdığım bir yalandı bu. Yalanı görmüş olmamız bile kazanımdır. Bunun maliyeti çok ağır ve daha da ağırlaşacak çünkü daha dibi görmedik daha. Akli fren sistemleri iflas etmiştir. Bu trenin imdat freni yok maalesef üzüyorum ama yok.” düşüncesini dile getirdi.
“GERÇEĞİ GÖRMÜŞ OLMANIN BEDELİNİ ÖDEYELİM”
Gençler arasında deizmin yaygınlaşması normal ve olumlu bir gelişme olarak gördüğünü belirten İslamoğlu, “Zira ondan evvel inanıyormuş gibi yapma olayı felaketti. Hiçbir şeyi inancı yok aslında ne kitabı, ne dini, ne imanı ama Allah’ı da, dini de, imanı da her şeye çaya çorbaya sıkan bir tip düşünün bu kime yarar. Dolayısıyla bu bir kazanım, sorgulayan bir akıl en büyük kazanımdır. Gerçek acıtıcı olsa da iyidir. Gerçeği görmüş olmanın bedeli varsa bu bedeli ödeyelim derim. Ağırsa olsun, çünkü sonsuza kadar uyuyamayız. Uyku ne kadar derinse uyandırmanın sarsıntısı da o kadar büyük olmalı. Şuanda bir şok durumu yaşıyoruz” dedi.
AĞLAYARAK ANLATTI: BİR ÇÜRÜK İPLİĞE HÜLYA DİZMİŞİZ
İslamoğlu, bir dönem İslamcı olmasından dolayı büyük pişmanlık duyduğunu da gözleri yaşararak şu sözlerle anlattı: “Ben kendi adıma tövbe etmeye çalışıyorum. Benim tövbe etmem tabi fiili oluyor. Dün hata ettiğimiz noktaları tespit ediyorum, kendimi sorguluyorum, fikirlerimin kölesi değilim efendisiyim. Yanlış olanları düzelttiğim, yanlış olduğuna inandığım an onu doğrudan her araçla ulaştırabileceğim herkese ulaştırıyorum. Bu benim tövbem, tövbe böyledir. En çok pişman olduğum şey bir dönemimi İslamcı olarak geçirmek. Bu 70-80-90’lı dönemler, çünkü ben kökten geliyorum. Milli Türk Talebe Birliği, Akıncılar gibi. Türkiye’nin düşünce dünyasına hatırı sayılır katkılarda bulunmuş bir dostla dertleştik. O da dokunsan ağlayacak gibiydi bende öyleydim. Gerçi 84 milyonun sırtını sıvazlasak hüngür hüngür ağlarız. Kulağına eğilip “Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz” dedim. Kişi sınanmadığı günahın masumu değildir.”