Erdoğan 'Açık Pencere',
CHP lideri Kılıçdaroğlu 'Özgürlükçülük' yaklaşımlarıyla ideolojik kalıpları kırıp merkeze açılma niyetinde.
Bir süre önce kapalı bir parti toplantısında
Başbakan Tayyip Erdoğan seçimlerde gösterilecek milletvekili
adayları açıklandığında etrafındakilere “Pencereleri açın da biraz dışarı bakın” demiş.
Erdoğan’ın bundan amacının, 2007 seçimlerinde alınan yüzde 47, ardından 2009 yerel seçimlerinde alınan yüzde 39 sonuçlardan yola çıkarak 2011 seçimlerinde yüzde 50 eşiğini yakalamak olduğu yorumu yapılıyor
AK Parti çevrelerinde.
Bu açıdan bakılınca Erdoğan’ın dün İl Başkanları’na hitap ederken “Öyle adaylar çıkaracağız ki” diye söze başladı, her şehirde her bir vatandaşın “Ben de olsaydım onu aday gösterirdim” diyeceği isimler olacaktı. Ama bu adayların yüzde yüz AK Partili olmasının gerekmeyeceğini birkaç cümle sonraki şu yakınmadan çıkarmak mümkündü: “Eğer her önüne gelen arkadaşımız ‘Ben adayım’ derse o zaman seçimi kim götürecek?”
Başbakan’ın bu sözlerle daha önceki seçimlerde karşı karşıya kalınan durumu, özellikle bu defa Erdoğan’ın önüne yüzde 50 hedefi koymasıyla partide bir adaylığa hücum yaş
anması ihtimaline karşı söylediği açık. Yine de bir parti yetkilisi, “Tersini söylese, teşkilatı cesaretlendirseydi, daha bugün bir tek il, ilçe başkanı kalmaz, herkes
istifa eder, adaylığa koşardı” diye işi şakaya vurdu.
Yalnız örgütsel değil
Tabii bu ‘Açık Pencere’ yaklaşımının yalnız örgütsel değil, siyasi çerçevesi de var.
1950 seçimlerinde tek parti CHP’sinin toplumu tek tipleştireceği endişesi içinde
Demokrat Parti hareketini çıkarıp iktidara taşıyan Türkiye’nin
batı illeri, sahilleri, bugün AK Parti’nin önderliğinde gidilen bir anayasa referandumunda CHP önderliğindeki ‘
Hayır’ kervanına katıldı.
Erdoğan’ın, AK Parti üzerindeki İslami merkezli ideolojik önyargıları kırmak amacıyla da merkeze
açılım sağlama niyetinde olduğu anlaşılabiliyor. Bunda belki ufuktaki
Cumhurbaşkanlığı seçimi izlerini bulmak da mümkün.
Her iki lider için de bunu
itiraf etmek zor, bu zorluk da anlaşılabilir; ama Erdoğan’ın AK Parti için ihtiyaç duyduğu ‘eksen ayarına’, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da CHP için ihtiyaç duyduğu görülüyor.
‘Yeni CHP’nin amacı
Adını koymakta yarar var: Kılıçdaroğlu CHP’yi son yıllarda (kısmen AK Parti’nin tüm cüssesiyle yüklenmesine tepki olarak) içine kapandığı Cumhuriyeti-Kemalist çekirdeğin hem soluna, hem sağına doğru açmak istiyor. Bülent Ecevit’in halkçılığını canlandırmaya çalışması bundan.
Ama işi kolay değil. Çünkü Erdoğan’ın aksine, Kılıçdaroğlu’nun “Özgürlükçü” yaklaşımına direnen bir ‘çelik çekirdek’ var parti içinde. Bakarsanız, son MYK içinde kendi dışında yalnızca 3 ismin 101 kişilik
Meclis grubundan gelmesi bir sorun, çünkü o MYK’nın kurulduğu gün içinden çıkmak zorunda olduğu 80 kişilik Parti Meclisi’nde 60 kişi
Önder Sav’dan yanaydı.
Bu nedenle Kılıçdaroğlu için
12 Haziran 2011 seçimi yeni CHP için yeni bir Meclis grubu kurması bakımından önemli.
Bu nedenle Yüzde 40 olarak ilan ettiği hedefini daha gerçekçi yüzde 30 bantına çekebilir. Sadece bu nedenle bile partisini o çelik çekirdeğin hem soluna hem sağına açmak zorunda olduğunu biliyor.
Dolayısıyla Ecevit’in ölümünün dördüncü yılı münasebetiyle anma toplantısını CHP’de düzenleyip, sözlerine “Yoldaşlar” diye aynı gün
iletişim çağının yeniliklerinden twitter’da ‘başı örtülü Atatürkçüye’ ithafen ‘Herkesin inancına saygılıyız’ demesi, “Özgürlükçü” olarak adlandırdığı “Yeni CHP” çerçevesinde yer bulabilabiliyor. O toplantıyla DSP tabanıyla bir köğrü kurmaya çalıştığı da ortada.
Bir gün sonra, dün bu kez İstanbul’da bir başka sosyal demokrat
siyasetçi,
Erdal İnönü’yü anma toplantısına giderken eski SHP’liler dahil merkez soldaki CHP küskünü aydınlara “Geçmişteki kavgaları, küskünlükleri bir tarafa bırakıyoruz” diye seslendi. Aynı gün yaklaşan
Kurban Bayramı münasebetiyle yalnızca sendikacılaara değil, il ve ilçe
müftü, vaiz ve imamlarına da
kutlama gönderdi.
Yapmak istediklerinin özetini “Halkla iç içe olacağız. Tarlalarda, fabrikalarda, merdiven altı atölyelerde olacağız. Herkesi kucaklayacağız ve Türkiye’yi aydınlığa çıkaracağız” ifadesi veriyor. Her iki parti de merkeze doğru büyümek isterken MHP boş durmuyor. O konu bir başka yazıya kaldı ama, hem MHP’de, hem BDP’de ciddi hareketlenme var. Seçime doğru siyaset daha da ısınacak.