(...)
Alt tarafı her zaman beklendiği üzere iktidar partisi değişecek; ne Türkiye iktidarsız kalacak ne de iktidar olanlar ülkeyi satılığa çıkartacak. "Başka iktidar yok!" anlamına gelen "başka Türkiye yok!" sloganının tehditlerle, düşmanlarla değil sadece demokrasiyle sorunu vardır. Bunlar beceremedi demek ki, bırakın yeni bir iktidar baş etsin o zaman düşmanlarla, işgal lobileriyle. Muhalefeti düşman ilan ediyorsanız o zaman size dikta heveslisi demekten başka çaremiz kalmaz; çünkü muhalefet ancak dikta rejimlerinde düşman ilan edilir.
Birçok Türkiye var. Mesele zaten teke indirgemek yerine çoğulculuğa ve farklılığa saygı göstermekti. Marifet hepsini bir arada tutmak ve adaleti tesis etmekti, uçurumdan aşağıya yuvarlanırken vura vura kırdığınız ellerin sizi tutmasını nasıl beklersiniz? Hem neden tutsunlar? Kafalarını da kırmanız için mi?
Yeni Şafak'ın ilk mektep müsamerelerini andıran "Başka Türkiye yok!" kampanyası, üstü kapatılamayan, gizlenemeyen başka türden bir aykırılığı ele veriyor: İktidar cephesindeki farklılıkları. Anlaşılan bu mevzilerde "uzlaşma" ve "kutuplaşma" yanlıları savaş içinde aynı cephenin gerisinde başka bir savaş yürütüyor. Çok gecikmiş bir uzlaşma çağrısı bile kavgadan yana olanları çileden çıkartıyor. Karagül'ün çağrısına hışımla saldıran AK Partili troller, gariptir iktidarın ana çekirdeğini yani Saray çevresini temsil ediyor.
Faruk Çelik'in eseri olan "Oyuna gelme kardeşim" reklam filminin bir başka Çelik tarafından yasaklanması, basit ve sıradan bir parti içi kişisel çekişmeyi değil, hiyerarşinin ve disiplinin artık işlemediğini gösteriyor. Bülent Arınç'ın "400 vekil isteyen kişi"yi "dilenci" ilan etmesi, iktidar blokunu hücrelerine kadar sarsması gereken bir aşağılama değil mi? Abdullah Gül'e yönelik eleştirilerin patlama yapması da hayra alamet değil. Bu hengamede şahinler ve güvercinler arasındaki itişmenin daha esaslı bir ayrışmaya yol açması doğal. Uzlaşma arayışı legal parti düzeni ile kavga ve kutuplaşma ise Saray çevresi ile özdeşlik kazanıyor. İktidar savaşı AK Parti ile diğer partiler arasında değil, öncelikle iktidar partisinin kendi içinde tırmanıyor. Ayrışmadan rahatsız olanlar da muhtemelen birbirlerine "Başka AK Parti yok!" diye sesleniyorlar. Kavga, gürültü, kutuplaşma, ötekileştirme, gerilim siyaseti şayet çoğunluk desteği sağlıyorsa sürdürülebilir. Yoksa, iktidara tutunmaktan başka çaresi olmayan, her şeyini kaybetme korkusu yaşayanların kendine çekidüzen vermesi gerekir. "Başka Türkiye yok!" sloganı, işte bu çekidüzen ihtiyacını dile getiren naif bir barış çağrısı olarak okunabilir. Bugünde değil ama seçim sonrasında iktidar bloku içinde bir karşılığı var. Şahinlerin işsiz kalması ve yerini güvercinlerin alması için bir seçim hezimetine ihtiyacı var. Başka Türkiye var mı? AK Parti'siz bir Türkiye için erken, ama içinde hukukun geri döndüğü, mafya teknikleriyle iş görenlerin barınamadığı bir Türkiye inşa etmek pekâlâ mümkün.