Suriye'deki iç savaş dolayısıyla Türkiye'ye gelen mültecilerin birçoğu sokaklarda yaşam mücadelesi veriyor. Önemli bir kısmı çocuk ve kadınlardan oluşan sığınmacılar, cadde ve kavşaklarda bir şeyler satarak hayatta tutunmaya çalışıyor. Trafik ışıklarında duran arabalara yanaşıp gözlerinde mutsuzluk ve umutsuzlukla para istiyorlar. Bu tablo kanıksadığı için çoğu kez camlar bile açılmıyor. Sürücüler bir an önce yeşil ışığın yanıp yollarına devam etmek istiyor. Kıyılara vuran cesetleri, soğuktan donan mülteciler toplumu nasıl etkiliyor? Bir takım yardım kampanyaları ile onların yaşantılarını iyileştirme çabaları söz konusu. Ancak genel eğilim 'Durumları kötü ama zaten bizim de iyi değil. Onlara nasıl yardım edeceğiz? Geldikleri yerde düzeni bozuyorlar. Daha ucuza çalışıp iş imkanlarını elimizden alıyorlar. Onlarla birlikte hırsızlık ve soygun olayları artıyor.' düşüncesi giderek yaygınlaşıyor.
Uzman Psikiyatrist Sabri Yurdakul, bu durumun insanlardaki acıma duygusunun giderek görmezden gelinmesine yol açtığını, bir umursamazlığa dönüştüğünü söyledi. "'Kendi başımıza gelse neler yapardık' diye düşündüğümüz durumları maalesef televizyonda yaşadığımız olaylara benzetir olduk." diyen Yurdakul, "Kan, acı var ama duygu yok. Kendimizi onların hayatından ne kadar sorumlu tutuyoruz? Ne kadar yardım etme isteğinde bulunuyoruz ve bunu istesek bile hayata geçiriyoruz? Yoksa onları görmenin vicdanımızı acıtmasının dışında çok fazla etkisi olmuyor ve giderek bunu kanıksıyor muyuz diye düşünüyorum." şeklinde konuştu.
Mülteciler yönünden bakıldığında ise durumun çok daha içler acısı olduğuna dikkat çeken Yurdakul, "Evlerini yurtlarını bırakıp gelmişler. Bir ekmek alabilecek parayı bulamıyorlar. Kış günü incecik kıyafetlerle dilini bilmedikleri bir ülkede yollara dökülüyorlar. Yaşantılarını kurmaya çalışıyorlar ama dilenci konumundan öteye gidemiyorlar." diye konuştu.
Yurdakul, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yapılan araştırmalarda depresyonun, kaygının çok yükseklerde bulunması onların sadece kaçıp hayatlarını kurtarmalarına rağmen ruhlarının acı çektiğini gösteriyor. Giderek dışlandıkları bir ülkede var olmaya çalışıyorlar. Bu durumun her iki taraf içinde bir sınav. Bizler onların acılarına yabancılaştığımız oranda aslında kendimize yabancılaşıyoruz. Görmezden gelmenin sorunu ortadan kaldıracağını düşünüyoruz. Ama geri dönmedikleri sürece bu toprakları onlarla paylaşacağımızı unutmamalıyız. Onları kazandığımız takdirde varlığımızda daha yaşanabilir olacak. Yoksa onların çektikleri hastalıklar, yoksulluklar, hırsızlıklar, gasp olayları ile yaşantımızı zorlaştırdığını göreceğiz." CİHAN