Moğolistan bozkırları ile başlamıştı gurbet hayatımız. Hayat çok zor oralarda Ama Tatlı ailesi gibi fedakar insanlar vardı o bozkırlarda. Rızayı ilahiden başka ne götürebilirdi ki oralara insanı.
Yaşananlar çileli ama tatlı idi. Apandist ameliyatına narkozsuz yatırdıklarında hemen kalkmıştım. Ölürüm de bu ameliyatı olmam diye. Kış aylarında soğuk -40 larda idi. İki yıl sonunda sağlık durumum el vermeyince mecburen Türkiye’ye döndüm.
Memlekete geldiğimde tekrar sınava hazırlanıp bir üniversite daha kazanmıştım.
Sonrasında gönlüme göre bir hayat arkadaşım da oldu. Güneydoğuya tayinimiz çıktı. İlk evlendiğimiz zaman ben çalışmıyordum.
Eşim sözleşmeli öğretmendi borç harç derken üç dört yıl bayağı maddi sıkıntılar çektik.
Bu arada bebeğimiz oldu. Babam iflas etti. Evi arabası herşeyi gitti sadece emekli maaşı kaldı. Güneydoğu'nun o bize tatlı gelen ikliminde bir ilçede sekiz yıl nasıl geçti anlatamam.
Güzel dostluklar ve onlarca sahip çıkılan kız çocuklarının topluma, vatana ve millete kazandırılması her şeyi unutturuyordu.
Sonrasında yıllar akıp gitti. İkinci bebeğimiz dünyaya geldi.
Ta ki 15 Temmuz denen şeytani oyuna kadar kendi yağımızla kavruluyorduk. Sonrasında on binlerce mağdurun arasına katıldık.
Çok sevdiğimiz yerden ayrılmak zorundaydık. Eşim ihraç edilmişti, kiralar çok yüksekti. Mecburen ailelerimizin yanına dönmek zorunda kaldık.
Benim ailemin elinde maddi hiçbir şey kalmamıştı. Eşimin ailesi sinelerini açtılar, sahip çıktılar.
Eşim iş arıyordu ama kimse çalıştırmıyordu. Üniversiteyi kazanmadan önce çalıştığı bir iş yeri varmış. Günlük 25 TL yevmiye ile çalışmaya başladı. Kızım babasına “Baba beni okuluna götür çok merak ediyorum.” dediğinde eşim kızıma “Yavrum sen dua et tekrar araba alalım. O zaman seni götüreceğim. Şimdiki görev yaptığım yer çok uzak sen yorulursun.” deyip gözleri dolarak evden çıktığı o gün bende kahrolmuştum.
Bir ay sonra polis hayatında askerlikten başka eline silah almamış eşimin pesine düşmüşlerdi. Suçu terör örgütü üyeliği, eldeki delil ise, dişimizden tırnağımızdan arttırdığımız bir miktar parayı bankaya yatırmaktı.
Bu durum AKP'li olan eşimin ailesini daha da çileden çıkarmıştı. Kayınvalidem “Emek emek okuttuğumuz evladımızı işinden attınız, yurdundan yuvasından ettiniz daha ne istiyorsunuz.” demiş gelen ekiplere.
Gelen ekiplerden bir polis memuru kayınvalideme “Oğluna söyle, gelsin teslim olsun. Yoksa bir daha ki gelmemize seni götüreceğiz.” demiş. Annesi de “Oğlum şimdi götürün o zaman, benim evladım ne yaptı da sen böyle konuşuyorsun.” demiş. Tabi bu arada fenalık geçirerek bayılmış kadıncağız.
Umursamazca köy evini didik aramışlar.
Şimdi kendi halimizde bir evde sattığımız eski model arabanın parasını azar azar kullanarak hayatımızı devam ettirmeye çalışıyoruz.
Rabbim ne olur kimseye muhtaç etmeden bu süreci bitir.
magduriyetler.com