Guardian gazetesinde yer alan bir haberde, Türkiye'de yaşayan Dilara adlı bir Uygur kadını ve ailesinin başına gelenler üzerinden, Çin'in 'model vatandaş' kriterlerine uyan Uygurların bile toplama kamplarından kurtulamadığı belirtildi.
Evelyn Chao imzalı haberde, Dilara'nın başörtüsü takmadığı, bira içtiği ve genelde Çinli arkadaşlarıyla sosyalleştiği belirtiliyor.
Son derece iyi Çince konuşan Dilara ve tüm ailesinin "model vatandaşlar" oldukları kaydediliyor.
Anne ve babasının da çok iyi Çince konuştukları ve bunun onların kuşaklarında çok sık görülen bir durum olmadığı söyleniyor.
Sincan bölgesinin başkenti Urumçi'deki bir devlet kuruluşunda çalışan Dilara'nın annesinin, neredeyse tamamen Han Çinlilerinden oluşan okulda birinci gelerek bu işe girebildiği belirtiliyor.
Dilara da, ülkenin hakim etnik grubu olan Han Çinlilerinin arasında, kentin gözde bir yerindeki apartmanda büyüdü.
Annesi gibi o da okulunda birinci oldu ve Çin'in doğu kıyısındaki prestijli bir üniversitede okudu.
Ancak habere göre, Dilara daha sonra bir hata yaptı.
Torununa bakmak için Türkiye'ye giden anne kampa atıldı
2015'te eşiyle birlikte Türkiye'ye taşındı. Annesi gelip, bir yıl boyunca yeni doğan torununa bakmak için kızının yanında kaldı.
Ama 2018 başlarında Çin'e geri döndüğünde "eğitilmesi" gerektiği söylendi. Pasaportuna el konuldu ve yaklaşık bir yıl boyunca bir kampta tutuldu.
Dilara, "Türkiye'deki tüm Uygur arkadaşlarımın kamplarda aile üyeleri var" diyor.
Gazeteye konuşan araştırmacı Adrian Zenz, 2017'den bu yana yaklaşık 1,8 milyon Uygur ve diğer Müslüman nüfusun kamplarda tutulmasını "Belki de Yahudi soykırımından bu yana bir etnik-dini azınlıktan en çok sayıda kişinin gözaltında tutulması" diye tanımlıyor.
Birçoğu başörtüsü takmak veya uzun sakal bırakmak, domuz eti yemeyi reddetmek ya da Dilara'nın annesinin yaşadığı gibi ülke dışına çıkmak gibi nedenlerle tululuyorlar. Dilara'ya göre birçoğunun varlıklarına da el konuluyor.