“ABD ve Batı güdümlü” yanlış Irak ve Suriye politikaları hem bölgenin hem de Türkiye’nin başına yeni yeni belalar açmaya devam ediyor. Her yeni gelişmenin İsrail’in ve batının bölgedeki pozisyonunu güçlendirdiği ama Müslümanların daha büyük açmazlara düştüğü süreçte Ankara ise “bocalama diplomasisi”nin ötesine geçemiyor. Bir taraftan IŞİD’ın yeniden sınırımıza dayanması, öbür taraftan PKK’nın Suriye Kolu PYD/YPG’nin sınırımızda oluşturduğu hat “Türkiye ve savaş” tartışmalarını yeniden alevlendirdi. TSK ile Hükümet arasındaki görüş ayrılıkları ise çarşaf çarşaf gazete sütunlarına düştü. “Suriye çok büyük bir bataklık” diyen Prof. Dr. Sedat Laçiner, “Bu
bataklık sizin burnunuzun dibinde; bu bataklıktan uzak durmanız mümkün
değil. Kimse size burayla ilgilenmeyin demiyor. Doğru araç ve gereçlerle
doğru politikalarla bunu yapmanız gerekiyor, Türkiye bugüne kadar bunu
yapamadı. Ortadoğu’da mezhepler üzerinden, etnik kimlikler üzerinden
Müslümanı Müslümana kırdırtmak için bir proje yürütülüyor. Askeri
müdahaleden çok dolaylı araçlarla bu işi götürmeliyiz” dedi. Prof. Dr.
Celalettin Yavuz da, “Türkiye Suriye’de paradigma değiştirmeli. Orada
güvenli bir bölge şart. Ancak bu çok uluslu bir yapıda olmalı ve Esad
rejimiyle uzlaştıktan sonra gerçekleştirilmeli. Şu durumda Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin Suriye’ye girmesi zarar getirir” değerlendirmesinde bulundu.
TÜRKİYE BİRÇOK SORUYA CEVAP BULMAK ZORUNDA
Türkiye, Suriye’de bir güvenlik şeridi açmak istiyor. Bu şeritle hem PYD’nin Afrin’e ilerlemesi engellenmiş olacak hem de IŞİD gibi örgütlerden gelecek tehdidin önüne geçilecek. Telabyad’ı ele geçiren PYD özerkliğini ilan etmişti. Şimdiki hedef Celabrus’la Afrin arasında kalan bölgeyi ele geçirip Kobani ile birleştirmek. PYD bunu gerçekleştirirse Irak’ın kuzeyi ile Akdeniz arasında bir koridor açmış olacak. Hükümet tarafından bu kuşağın önünü kesmek için gündeme getirilen güvenlik koridoru IŞİD ve Nusra gibi örgütlerle de çatışma riski doğurabilir. Bu tabloya bakıldığında Türkiye endişeli. PYD’nin Afrin’e ilerlemesi nasıl önlenebilir? IŞİD tehdidinden nasıl korunabilir? Türkiye bu sorulara cevap arıyor.
ORDU SOĞUK BAKIYOR
Hükümet’in güvenli bölge planına, TSK’nın çekimser kaldığı iddialarının yaklaşan Yüksek Askeri Şura’da belirlenecek yeni komuta kademesinin karar vermesini istemesi ile hala hükümetin kurulmamış olması ve erken seçim ihtimalleriyle ilgili olabileceği belirtiliyor.
Yapılan yanlışlar başka yanlışlarla düzeltimeye kalkışılmasın. Neyin hayır, neyin şer olduğunu bilecek ve olayların arka planını görebilecek ferasete ihtiyaç var!
TSK’nın Suriye’de PYD kuvvetlerini birleşmesini engelleyecek koridor girişimini gazetemize değerlendiren Dış Politika ve Güvenlik Uzmanı Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Türkiye’nin büyük bir tehdit altında olduğunu söyledi.
BU ŞEKİLDE SURİYE’YE GİRMEK RİSKLİ
Türkiye’nin Suriye krizinden çıkışının yeni bir paradigmayla olacağının altını çizen Prof. Yavuz, “PYD ve IŞİD tehdidinin büyümesi en çok Esad rejimini rahatsız eder. Türkiye paradigma değiştirmeli ve Esad’la işbirliğine gitmelidir. Aksi halde Türkiye’nin Suriye’ye girmesi başta Esad rejimi ve İran’ı rahatsız edeceği gibi Batılı ülkelerin de dikkatini çekecektir. Suriye’de bir güvenlik bölgesi şart. Ancak bu çok uluslu bir yapıda olmalı ve Esad rejimiyle uzlaştıktan sonra gerçekleştirilmelidir” ifadelerini kullandı. Prof. Yavuz, “Batı, ilk başta Esad rejimini devirmeye istekliydi. Ama şu an bu fikrinden vazgeçmiş gözüküyor. IŞİD, el-Kaide’nin yerini alacak kadar güç kazandı. Dolayısıyla Batı, IŞİD tehdidiyle karşı karşıya. IŞİD, el Kaide’den farklı olarak gittiği yerde devlet modeliyle ortaya çıkıyor. Şu an Batı’nın önceliği IŞİD olmuştur. Bunu bastırmak için her şeyi yapacaklardır. Türkiye ile PYD arasında bir çatışma yaşanması durumunda da Batı’nın, PYD safında yer alması güçlü ihtimal. Suriye’nin bu hale gelmesi AKP’nin kişisel kinle politika yapmasının bir sonucudur. Sonuç olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu şekilde Suriye’ye girmelerini tasvip etmiyorum” diye konuştu.
ASKERİ MÜDAHALEDEN ÇOK DOLAYLI ARAÇLARLA BU İŞİ GÖTÜRMELİYİZ
Suriye’ye olası bir askeri hareket kararının kurulacak yeni hükümet tarafından verilmesinin öneminde değinen Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Sedat Laçiner, bu kadar kritik bir kararın arkasında toplumsal desteğin bulunması gerektiğinin altını çizdi. “Suriye çok büyük bir bataklık” diyen Laçiner “Bu bataklık sizin burnunuzun dibinde; bu bataklıktan uzak durmanız mümkün değil. Kimse size burayla ilgilenmeyin demiyor. Doğru araç ve gereçlerle doğru politikalarla bunu yapmanız gerekiyor, Türkiye bugüne kadar bunu yapamadı. Suriye ve Irak, Vietnam’dan daha beter bir çatışma bölgesi. Ortadoğu’da mezhepler üzerinden etnik kimlikler üzerinden Müslümanı Müslümana kırdırtmak için bir proje yürütülüyor. Bunu görmek lazım. Türkiye çok dikkatli olmalı bu çatışma ortamının Türkiye’ye sıçraması için her türlü zemin mevcut. Askeri müdahaleden çok dolaylı araçlarla bu işi götürmeliyiz. Ne yazık ki uluslararası enstrümanları iyi kullanmıyoruz. Türkiye biran önce Suriye de taraf olmaktan çıkıp tarafları uzlaştırıcı bir rol üstlenerek, bu yıkıcı gücün etkilerini ve şiddetini azaltabilir. Tekrar altını çiziyorum bölgede Müslümanı Müslümana kırdırtma gibi küresel bir çalışama var” değerlendirmesinde bulundu.
TİMUÇİN MERCANOĞLU - MİLLİ GAZETE