Tanrıkulu, "Bu durumu, gerçekten hem evrensel insan hakları yönünden, hem de Türkiye'de Anayasa ve yasalar yönünden bir hak ihlali doğurabilecek uygulama olarak görüyorum. Seçimlerin serbest yapılmasını da, demokrasinin gereği olan sandık hürriyetini de engellemek noktasında bir girişim olarak görüyorum." dedi.
Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosu Savcısı Serdar Coşkun'un, Ulaştırma Bakanlığı'na 'muhalif medyayı susturma' talimatı gönderdiği iddiası, muhalefet partilerini ayağa kaldırdı. İddiayı değerlendiren MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, Türkiye'de uzun bir süredir basın hürriyetinin ciddi şekilde engellendiğini dile getirerek, şu ifadeleri kullandı: "Gerçek anlamda yazılı ve görsel basın serbest çalışma imkanına kavuşmamıştı. Hatta bu konuda, yabancı kuruluşlar ve yurt dışında bir takım basın yayın meslek örgütleri Türkiye'yi devamlı uyarıyordu. Avrupa Birliği normlarına bakıldığında Türkiye maalesef basın özgürlüğünde dünyada sonuncu ülkelerinden biri. Bu kadar darbe almış, bu kadar ciddi sıkıntı içerisinde faaliyet yürütmeye çalışan ve iktidar güdümünde olmayan hür basın, zor şartlar altında seçim sürecini devam ettirirken, birden böyle bir uygulamayla karşı karşıya kalınmış durumda."
SERBEST SEÇİMLERİN YAPILMASINI ENGELLEYEN BİR ŞEY
İddianın iki tarafı bulunduğunu savunan Tanrıkulu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Aslında işin iki tarafı var. Bir tarafı demokrasinin yara alması noktasında serbest seçimlerin yapılabilmesini engelleyen bir şey. Çünkü vatandaşlarımızın, seçmenlerimizin haber alma hürriyetini de engelliyor bu. İkincisi bu bir anayasal suç aynı zamanda. Çünkü Anayasa ile teminat altına alınmış birtakım kişisel hak ve hürriyetler var. Bunu da engellemiş oluyorlar. Seçim süreci içerisinde bizim gibi muhalefet partilerinin sesini duyurabilen, görüşlerini, fikirlerini, projelerini aktaran basın organları da zaten sınırlı. Diğerleri iktidar güdümünde çalışan medya grupları. Onlar zaten muhalefetin görüş ve düşüncelerine asla yer vermiyorlar veya saptırarak veriyorlar. Bu durumu, hem evrensel insan hakları yönünden, hem de Türkiye'de Anayasa ve yasalar yönünden bir hak ihlali doğurabilecek bir uygulama olarak görüyorum. Seçimlerin serbest yapılmasını da, demokrasinin gereği olan sandık hürriyetinin de engellemek noktasında bir girişim olarak görüyorum."