Mektubunda, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu'na da seslenen Güven, Ben kızımın kalbi için korktum ama siz onun kalbini parça parça ettiniz. Kocanızla Türkiye'nin içinde bulunduğu tabloyu Nihal'imizin fotoğrafına bakarak konuşun lütfen! Sadece haber yazdık. Kelimeler… Sadece kelimeler" ifadelerini kullandı.
İşte Cevheri Güven'in yazdığı o mektup:
Bugün 3.5 yaşındaki oğlum Ali, 7 yaşındaki kızım Nihal ve Tubam'dan ayrılma günü.
Bir dergi kapağı ve 2 sayfalık haber nedeniyle 20 yılla yargılanacağım bir soruşturma başladı ve Metris'te tutukluyum…
Hani deniyordu ya “hiçbiri yaptığı haberden dolayı içerde değil…'
Devletin tüm yetkili organlarının ağızbirliği etmişçesine söylediği bu cümle Murat Çapan ve ben Cevheri Güven'in içeri atılmasıyla geçerliliğini kaybetti.
Savcı da hakim de tek delil olarak 2 sayfalık haberi koydular önümüze. Ve bizi tutukladılar.
Artık Türkiye'ye ve dünyaya “haber nedeniyle gazeteci tutuklanmadı” denemez sanırım..
Yüzde 49 oy almış bir iktidarın ilk icraatı bu olmamalıydı..
Suçlandığımız haber, Türkiye'de bir iç savaş çıkabileceğine ilişkin giderek yoğunlaşan tartışmaları ele alan bir dosya. Ve bu dosyaya dikkat çekmek için çarpıcı, hatta fazlasıyla çarpıcı bir kapak tasarımı…
Taha Akyol'un “Türkiye Suriye'den beter olabilir” dediği, bir başkasının “Oluk oluk kan akacak” diye meydanlarda dolaştığı yerli ve yabancı medyada “kaosa” dikkat çeken onlarca makalenin yayınlandığı hatta Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti'nin kaybetmesi halinde “Beyaz Torosların ortaya çıkacağını” vurguladığı bir ortamda girmişti Türkiye seçim haftasına…
Haftalık bir haber dergisinin bu çatışma-kaos-iç savaş vurgularını işlemesinden doğal ne olabilir ki?..
Savcı Bey, bu dosyayı “halkı silahlı isyana teşvik”, “halkı silahlandırarak” isyana teşvik olarak yorumladı ve tutuklanmamızı istedi.
Hakim Bey'in karşısında bu suçlama hakkındaki tüm tezleri tek tek çürüttük.
Suçlanmadığımız, dolayısıyla da savunma yapmadığımız/yapamadığımız bir ithamla tutuklandık.
Yüzde 49 oy almış bir hükümeti 2 sayfalık bir haberle devirmek nasıl olacak bilmiyorum. Üstelik haberde “seçimden sonra hükümet kurulamazsa” olabilecekler üzerine durulurken.
Evet, dergiyi seçimden 2 gün önce baskıya verdik ve seçim sonuçları üzerine tüm anket firmaları “koalisyon” diyordu. Yorumcular ise koalisyonun yine kurulamayacağı ve gerilimin yükseleceğini dile getiriyorlardı…
Durumun fotoğrafını çektik sıcak konunun izini sürdük sadece.
“Sosyal medyada ve forum sitelerinde tartışılan/yazılan “iç savaşa hazırlık seti” gibi dehşet verici bilgileri haberimize kutu yaptık. “Bunları konuşuyor insanlar” diye.
Bu bile suç sayılmış kararda. Devletin resim tarihinde “Şeyh Said İsyanı” olarak geçen olaya “Kürt isyanı” dediğimiz için de suçlanıyoruz. Yasal olarak terör örgütü sayılan PKK'ya “isyancı” demişiz sözde. Oysa Şeyh Sait İsyanında ortada ne PKK var ne de terör örgütü tanımı…
Hasılı hiçbir yerinden tutulamayacak bir kararla tutukluyuz.
Yüreğine güvendiğim Sare Davutoğlu'na seslenmek istiyorum; Kalp hastalığı nükseder diye 7 yaşındaki kızını ağlatmaktan korkan bir babayı 2 sayfalık bir haberle hükümeti devirmekle suçlamak nedir?
Ben kızımın kalbi için korktum ama siz onun kalbini parça parça ettiniz. Kocanızla Türkiye'nin içinde bulunduğu tabloyu Nihal'imizin fotoğrafına bakarak konuşun lütfen!
Sadece haber yazdık. Kelimeler… Sadece kelimeler
Cevheri Güven