Meslektaşları, tutuklu gazeteciler için 30 adım yürüdü

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Cumartesi, Aralık 26 2015
Gazeteciler, tutuklu olan meslektaşlarının serbest bırakılması için Beyoğlu'nda bir araya gelip '30 adım eylemi' yaptı. Eylemde, Can Dündar'ın "Çamurdan bir havuzda olmaktansa onurlu bir tecritte sizlerle yoldaş olmayı tercih ediyoruz." diye seslendiği mektubu da okundu. Erdem Gül de mektubunda, şu ifadelere yer verdi: "Ben de aynı saatlerde burada size doğru adım atıyor olacağım. Adım adım da olsa hep beraber yol almak dileğiyle."
Gazeteciler, tutuklu olan meslektaşlarının serbest bırakılması için Beyoğlu'nda bir araya gelip '30 adım eylemi' yaptı. Eylemde, Can Dündar'ın "Çamurdan bir havuzda olmaktansa onurlu bir tecritte sizlerle yoldaş olmayı tercih ediyoruz." diye seslendiği mektubu da okundu. Erdem Gül de mektubunda, şu ifadelere yer verdi: "Ben de aynı saatlerde burada size doğru adım atıyor olacağım. Adım adım da olsa hep beraber yol almak dileğiyle."

Beyoğlu Tünel Meydanı'nda bir araya gelen gazeteciler ve milletvekilleri, tutuklu gazeteciler için '30 adım eylemi' yaptı. 'Özgür Basın Susturulamaz' sloganıyla yürüyen gazeteciler, 'Yansak da dokunacağız' yazılı dövizlerle tutuklu meslektaşlarının serbest kalmasını istedi. Yürüme eyleminden sonra gazeteci Erdem Gül'ün eşi Aslı Gül, eşinin cezaevinden yazdığı mektubu okudu. Gül mektubunda şöyle seslendi: "Ben size adımlarınızı dikkatli atın desem ahkam kesmek olur. Çünkü burada adım atarken dikkatli olmak gibi bir sorun yok. Bir, iki, üç, dört, beş duvar. Ama orası öyle mi? Sizi uyaracak bir suvarınız bile yok. Öyle görünüyor ki uyarı falan dinleyeceğiniz yok. Adımlarınızı atacaksınız. O halde ben de aynı saatlerde burada size doğru adım atıyor olacağım. Adım adım da olsa hep beraber yol almak dileğiyle."

Dilek Dündar da eşi Can Dündar'ın mektubunda yazdıklarını gazeteci arkadaşlarıyla paylaştı. Dündar, mektubunda şu ifadelere yer verdi: "Sevgili dostlar. 5 yıl önce ben sizlerle, ağzımda bir siyah bantla Nedim Şener, Ahmet Şık için, özgür medya için yürümüştüm. Elimizde 'bugün Ahmet, Nedim yarın kim' yazılı pankartlar taşıyorduk. Cevap benmişim. Hapishane nöbetini onlardan devraldık. Senaryo o günküyle aynı. İftira, tehdit, adaletsiz yargı, hapis. Cevabımız da o günüyle aynı. Kararlılık, cesaret, direnç, inadına gazetecilik. Bizi sindirmeye korkutmaya çalışıyorlar. Sinmiyoruz, korkmuyoruz. İnadına yazıyor, söylüyoruz. Mesele bizim tutsak olmamız değil, haberin tutsak edilmesi. Mesele bizim tutukluluğumuz değil, halkın bilgiden, haberden, gerçekten mahrum edilişi. Ya

Bu haberler de ilginizi çekebilir