Mesleğinize, varoluş felsefenize ihanet etmeyin

Ankara Emniyeti Terörle Mücadele (TEM) şubede gözaltında bulunanlara işkence yapıldığına dair raporun gizlenmesine tepkiler büyüyor. Samanyoluhaber.com Yazarı Gazeteci Ethem Çelebi bu konuda bir analiz kaleme aldı

SHABER3.COM

ETHEM ÇELEBİ- SAMANYOLUHABER.COM

Ankara Barosu bilmeli ki;

İşkenceyi sansürlemek insanlık suçuna ortak olmaktır

Ankara’nın göbeğinde, emniyet müdürlüğünde, tüm dünyanın gözleri önünde, mazlumlara ağır işkenceler yapılıyor. 

Ancak insanlık ölüler gibi sessiz, görmezden geliyor.

Kimsenin umurunda değil.

Filistin askıları, tacizler, üzerini soyup  soğuk su basmalar, hakaretler, copla tehdit etmeler, tekme tokat dövmeler ve daha envai çeşit işkenceler…

Şu an halen Ankara emniyet müdürlüğünde Gülen Hareketi mensubu oldukları iddiasıyla gözaltına alınan onlarca insan, işkencelere maruz kalıyor.

Evet, işkenceler insanlığı kanatıyor, Türkiye’de vicdan kalıntısı olup olmadığına dair son umutları da tüketiyor.

Ancak en az işkenceler kadar ağır bir insanlık suçu daha işleniyor Ankara’da.

Sessizliğin de ötesinde ağır bir suç ve son derece ürpertici bir vebal.

Sansür…

Ankara Barosu günler süren sessizliğin ardından emniyet müdürlüğündeki işkencelere dair bir açıklama yayınladı.

Açıklamada “Tüm iddiaların kayıt altına alındığını ve suç duyurusunda bulunulduğunu ifade etmek isteriz” denildi.

Ankara Barosu’nun açıklamasını işkence raporunu hazırlayan avukat Gizay Dulkadir’in twitter paylaşımları takip etti.

Dulkadir paylaşımlarında, Ankara Barosu’nun açıklamasına işaret ederek şu ifadeleri kullandı: “Kamuoyuna yansıyan sonucun ben ve arkadaşlarımın ortaya koymak istediğimin çok gerisinde olduğunu bilmenizi isterim. Herkesin sorduğu “hep rapor açıklardınız bu sefer neden açıklamadınız” “rapor ne zaman açıklanacak” sorusunun cevabını emin olun ben de bilmiyorum. Açıklanması gerektiğini düşünüyorum ve açıklanacağını umuyorum.” 


Baronun açıklamasının hazırladıkları raporun çok gerisinde olduğunu belirtti avukat Gizay Dulkadir. 

Raporun neden açıklanmadığı sorusunun cevabını kendisinin de bilmediğini kaydetti.

Şimdi herkes bu soruların cevabını merak ediyor:

Ankara Barosu işkence raporunu neden açıklamıyor? Raporu neden sansürledi?

Neden bir iki muğlak cümleyle geçiştiriyor işkenceleri?

Erdoğan’ın şerrinden mi korkuyor?

Yoksa bir umursamazlık, ehemmiyet vermeme durumu mu söz konusu?

Gözleri önünde cereyan eden işkencelere karşı üç maymunu oynuyor hür dünya.

Türkiye’deki siyaset, sivil toplum ve yargı mekanizmasının insan hakları ihlallerine karşı hassasiyet göstereceğine dair umutlar çoktan tükenmişti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ne yazık ki Erdoğan’ın mülteci tehditlerine boyun eğip Avrupa siyasetine paralel bir sessizliğe bürünmüştü.

Lakin en azından vazifesi ve varlık sebebi mazlumları, mağdurları, hakları gasp edilenleri savunmak olan avukatlar, barolar ses vermeli değil miydi işkencelere?

Ankara Barosu bugüne kadar insan hakları ihlalleri ve işkenceler konusunda son derece hassas bir yaklaşım göstermişti.

Ankara Barosu’na bağlı Avukat Hakları Merkezi ile Cezaevi Kurulu ve İnsan Hakları Merkezi, Ankara emniyetinde yapılan işkencelerle ilgili raporlarla dünyaya işkencelerin duyurulmasında önemli katkı sağlamıştı.

MİT personeli olduğu iddia edilen kişilerce, gözaltındaki Dışişleri Bakanlığı mensuplarına yapılan bayılıncaya kadar dövme, taciz ve işkenceye maruz kalanları izletme gibi işkenceler Ankara Barosu’nun raporu sayesinde kamuoyuna duyurulabilmişti.

Şimdi ise derin bir sessizlik içinde baro.

Ankara Barosu’nun hazırlanan raporu sansürlemesine kimse anlam veremedi.

Nedir bu sessizlik? Neden bu umursamazlık? Niçin bu sansür?

İnsanlık toptan sükut etmiş. Öyle görünüyor ki, bitkisel hayata girmiş.

Mazlumların ahları sadece insanlıktan çıkmış işkencecilerinin değil, sessiz kalarak ve hatta işkence raporunu sansürleyerek işkenceye ortak olanların da peşlerini bırakmayacak.

Zira sessiz kalmak ve sansürlemek, işkenceye ortak olmaktır.

Neyse ki Kulüp var.

Akşam eve döndüklerinde Kulüp izlerler; üstüne bir de Piyanist’i seyrederler. 

Faşistlere, nazilere, zalimlere küfrederler, zulme ses vermiş olurlar.

Vicdanlarını rahatlatmış olurlar bu sayede.

Geçmişteki zulümlere vereceğiniz taktik ve konforlu tepkiler vicdanlarınızın sesini kısa bir süre bastırmanızı sağlasa da sizi rahatlatmaya yetmez.

Ankara Barosu bilmeli ki, zulmün ve vicdanın tarihi yazılırken, ki şu an dakika dakika yazılıyor, adlarınızın vicdan safında olmasını istiyorsanız, Ankara’nın göbeğindeki işkencelere ses verin.

İşkencelere karşı gösterdiğiniz duyarlılık nedeniyle size umut bağlayan mazlumları hayal kırıklığına uğratmayın.

Baro üyesi avukatların hazırladığı raporu sansürlemeyin. 

İşkence raporunu zaman kaybetmeden kamuoyuna açıklayın.

Avukatlık mesleğine, varoluş felsefenize ihanet etmeyin!

GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN  
Twitter: @EthemCelebiDe
<< Önceki Haber Mesleğinize, varoluş felsefenize ihanet etmeyin Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER