Merkez Bankası eski Başkanı Yılmaz, TÜİK’in rakamları nasıl ürettiğini herkesin bilmesi gerektiğini, rakamlarla oynayan başka ülkelerin bunun bedelini ağır ödediğini söyledi.
TÜİK’in açıkladığı rakamları değerlendiren Yılmaz, Türkiye’deki gelir dağılımında düzelme olduğunu, bu düzelmeye şaşırdıklarını söyledi. Yılmaz, “Devletimizin ürettiği rakamların tartışılmasına gönlüm lazım değil. Bu rakamlar devletin itibarı. Ancak, bu rakamların nasıl üretildiğini de herkesin bilmesi gerekiyor. Başka ülkeler rakamlarla oynadı, bedelini de ciddi ödedi” dedi.
Sözcü'den Yurdagül Uygun'un haberine göre, bu rakamların devletin namusu olduğunun altını çizen Yılmaz, “Dolayısıyla bunu tartışma konusu yapmıyorum. Ama yanlışlık varsa da bunu görmezlikten gelmeyelim” diye konuştu.
Açlık ve yoksulluk sınırı verilerini anlatan Yılmaz, şöyle devam etti: “Yoksulluğun üç tanımı var. Belli bir gelirin altına olanlar, milli gelirden aldığı pay ve belli mal ve hizmetlerin tüketiminin o insanlara ulaşıp ulaşmadığı. Mesela beklenmedik harcamaları yerine getirilip getirilmediği soruluyor. Su faturasını ödeyemiyorsan yoksul sayılıyorsun. Haftada iki defa kırmızı et ya da balık yiyemiyorsan, ya da yılda bir hafta tatile gidemiyorsan yoksul kabul ediliyor. Ancak son iki çalışmada ciddi fark var. Sorular da cevaplar da değişmiş. Soruların nerede değiştirildiği bilinseydi iyi olurdu. Mesela su faturasını ödemeyen, bankadan kredi alıp ödüyorsa iyileşme sayılmış, Ya da kamuya ait bir yerde tatile gitmişse iyi sayılmış.”
EKONOMİK BÜYÜME
Ekonomik büyümenin önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Ekonomik büyümenin bileşenlerine baktığımızda şunu görüyoruz. Büyüme muhasebesi diye bir şey var. Ekonomik büyümenin girdisi sermaye, istihdam ve verimlilik. Bunun toplamına baktığımızda ne kadar çok girdi sağlarsanız, çıktınız da öyle oluyor. Ak Parti iktidarı sırasında yapılan reformlar sonucunda verimlilik arttı. Bununla birlikte Türkiye’deki verimliliğin büyümeye katkısı düşük” dedi.
Ak Parti’nin reform yorgunu olduğunu, bu saatten sonra reform yapamayacağını, orta gelir tuzağına çakılıp kalındığını anlatan Yılmaz, “Şu anda kritik eşikteyiz. Bu nedenle 1 Kasım’da mutlaka hükümet kurulmalı. Hükümetin birinci işi de yapısal sorunlara inip, çalışma başlatmalı. Önümüzdeki dönemde yapılması gereken en önemli konu reform” diye konuştu.
Büyüme mi işsizlik mi diye bir ikilemin doğru olmadığını her koşulda büyümenin tercih edildiğini anlatan Yılmaz, fiyat istikrarının, yatırım yapmanın ve düşük faiz oranı sağlamanın önemli olduğunu belirterek, “Eğer vatandaşın cebine koyduğunuz parayı indiriyorsanız, vatandaş eksilen parasını yıl sonunda istiyor. Bu yüzden düşük faiz isteseniz de büyüğe mecbur kalıyorsunuz. Biz cari açığı kontrol altına almak için büyümenin frenine basıyoruz. Bugün açıklanan rakamlara göre ithalat azaldı, cari açık da azaldı. Buna sevinelim mi üzülelim mi? Bunun bedelini işsizlik ve büyümede ödüyoruz” dedi.
“Ekonomik güven endeksi, tüketici güven endeksi verilerine baktığımızda, aşağılarda hepsi. Güven kaybı var. Çünkü insanlar sabah kalktığında hangi hukukla karşılayacağını bilmiyor. ‘Yattığımda güvence altında olan hakkım, sabah kalktığımda duracak mı’ diye düşünüyor. Yani hukuk sorunu var. ‘Sabah beni nasıl bir ekonomi yönetimi bekliyor’ ‘Sabah nasıl bir enflasyonla karşılaşacağım’ belirsizliği var. Bu yüzden insanlar harcama yapmıyor. Üretici üretim yapmıyor. Kredi gelişmelerine baktığımızda onda da daralma var. Böyle bir ortamda biz büyümeyi sağlayamıyoruz. Kısa vadede yapılması gereken bu güveni tesis etmek. Bunun da yolu hukuk sistemini evrensel normalara ulaştırmak, güven vermek. İnsanları harcamaya, üretime yönlendirmek” dedi.Yılmaz, son olarak Merkez Bankası başkanlığı yaptığı sırada baskı yapıldığını, dinlediğini ama etkilenmedğini söyledi.