"Açığa almalar tedbir amaçlı"
DW Türkçe’nin görüşüne başvurduğu Kocaeli Üniversitesi’nden çalışma hayatı uzmanı Doçent Aziz Çelik, aradaki farkı şöyle açıklıyor: “Açığa almalar tedbir amaçlıdır. Dolayısıyla, tedbir geçici bir işlem olduğu için, bu kişiler haklarında açılan soruşturmada aklanırlarsa görevlerine dönebilir. Bu süreçte maaşlarının üçte ikisini de almaya devam ederler. Göreve döndüklerinde maaş farkları ve diğer hakları da iade edilir.”
Geçen hafta 11 bin 200’den fazla öğretmenin açığa alınması, okulların açılmasının neredeyse 10 gün öncesine rastladı. CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bu uygulamanın bölgede zaten var olan fırsat eşitsizliğini arttıracağını söyledi. Diyarbakır’daki öğretmenlerin dörtte birinin, Tunceli’dekilerin yarıya yakınının görevden alındığını belirten Tanrıkulu, DW Türkçe’nin sorularını yanıtlarken, hükümetin atama bekleyen yeni mezun öğretmenler arasından yapacağı atamaların da eğitimdeki kalite açısından sorunlu olacağını kaydetti.
"Görevden almaların demokrasiyle ilgisi yok"
Doğu ve Güneydoğu’da açığa alınan öğretmenlerin büyük çoğunluğu sol görüşlü olarak bilinen Eğitim-Sen üyesi. CHP milletvekili Tanrıkulu, bu görevden almaların 15 Temmuz darbe girişimiyle mücadele ya da demokrasiyle ilgili olmadığı görüşünde. “Darbe girişimiyle alakası olmayan ve bu darbe girişimcilerinin hedefi olmuş bu öğretmenleri görevden almak, siyasi ahlakla da bağdaşmaz” diyor.
Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) çerçevesinde düzenlenen kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) görevden alınan on binlerce kişinin hukuki durumlarıyla ilgili tartışmalar, yoğunluğu artarak sürüyor.
Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) geçen hafta bazı KHK’ların iptali için anayasa mahkemesine gideceğini duyururken, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti de hata sonucu görevden alınanların iadesi için yeni KHK’lar düzenleyebileceğini bildirdi.
AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın geçen Cuma günü yaptığı açıklamaya göre, 15 Temmuz’dan bu yana 70 binden fazla kişi görevden alındı. Bu rakamın 100 bini geçtiği yolunda tahminler de var. Bunun 40 bine yakınını öğretmenler oluşturuyor. 9 bin 500’e yakın emniyet görevlisi, 4 bin 500’den fazla asker, 3 bin 400’e yakın hakim ve savcı, 2 bin 300’den fazla akademisyen görevden alınanlar arasında.
KHK'lar yoluyla görevden almalar iki şekilde yapılıyor. Birincisi, kamu görevinden çıkarma; ikincisi açığa alma. Kamu görevinden çıkarılanlar, KHK’lar uyarınca bir daha devlet memurluğu görevi yapamadığı gibi, kamuyla alakalı işlerde de çalışamıyor. Yargıya gitme yolları da kapalı. Örneğin, 1 Eylül’de yayınlanan KHK ile resmi olarak görevden alınan 40 binden fazla kişi bu çerçevede. Geçen Perşembe günü Doğu ve Güneydoğu’da PKK ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle görevden alınan 11 bin 200’den fazla öğretmen ise, açığa alınanlar kapsamında.
Doçent Aziz Çelik’e göre, hem kamu görevinden çıkarmalar, hem de açığa almalar hukuka ve anayasaya aykırı. Bu görüşü paylaşan pek çok hukukçu da var. İşten çıkarmalar konusunda temel görüş, KHK’ların yalnızca OHAL dönemlerinde uygulanabileceği ve olağan dönemlere yansıyan kalıcı sonuçları olamayacağı yönünde. Ancak, adalet için önerdikleri yöntemler farklı. Bazı hukukçular, KHK’ların anayasaya göre yok hükmünde olduğunu söylüyor ve görevden alınanları normal süreçlerde olduğu gibi, en geç 60 gün içinde Danıştay’a dava açmaya çağırıyor. Burada sonuç alınamazsa, bir sonraki adres Anayasa Mahkemesi (AYM). Diğer görüş, doğrudan AYM’ye başvurulması.
AİHM yolu açık
Ankara Üniversitesi’nden insan hakları hukuku uzmanı Yardımcı Doçent Kerem Altıparmak’a göre ise, doğrudan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitme yolu şimdiden açık. KHK’lar hakkında anayasaya aykırılık ileri sürülemediği için, tüketilecek iç hukuk yolu kalmadığı kanaatinde. Altıparmak, DW Türkçe’nin sorularını yanıtlarken, şöyle devam ediyor: “AİHM bu başvuruları kabul edilebilir bulursa, yani iç hukuku tüketmeyi sorun etmezse, yüzde yüz ihlal bulur. Çünkü içtihatlarından biliyoruz ki mahkeme, adil yargılama olmaksızın insanların bu şekilde kamu hizmetlerinden çıkarılmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı buluyor.”
AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu eski üyelerinden ve Anayasa Mahkemesi eski raportörü Profesör Osman Can ise, 15 Temmuz’dan bu yana çıkarılmış KHK’larda, hem AYM içtihadı açısından, hem de akademik açıdan pek çok tartışmalı nokta olduğunu söylüyor. Ancak, normal koşullarda OHAL döneminde çıkarılan KHK’ların yargısal denetiminin mümkün olmadığını belirtiyor.
Profesör Can’ın bu konuda DW Türkçe’ye aktardığı görüşü şöyle: “AYM, OHAL’in gerektirdiği ölçülerin dışına taşma durumunda bir denetim yapabileceğini kabul ediyor. OHAL yetkilerini aşan durumlar, tedbirler ya da düzenlemeler söz konusuysa, bu durumda ‘Ben bakarım, gerekiyorsa iptal ederim’ diyor. Onun dışında açık bir hüküm, açık bir fıkra yok.”
DW