Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, bazı medya organları ile aralarında gazetecilerin de olduğu 200 kişiye yönelik operasyon yapılacağı iddialarına ilişkin konuştu. Bekaroğlu, "Bunlar iyice şaşırdı. Ben buna ihtimal vermiyorum, vermek istemiyorum. Seçime yakın bu kadar kapsamlı bir tutuklama yapacaklarsa, iyice ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bunlara siyaseten karar verildiğini de biliyoruz. Hukukla çok ilgili olmadığını da çok iyi biliyoruz." dedi.
Mehmet Bekaroğlu, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'yı gazete binasında ziyaret etti. Aralarında gazeteci, polis ve yargı mensuplarının da bulunduğu 200 kişiye yönelik operasyon olacağına, bazı yayın organlarına el konacağına yönelik iddiaları değerlendirdi.
Seçim öncesi böyle bir operasyona kalkışmanın amacını sorgulayan Bekaroğlu, "Seçim öncesi yapılmasının amacı ne? Gerginleştirmek ve oy kazanmak mı? Adalet ve Kalkınma Partisi, -Başbakan sözünü geçirmeyeceğim, çünkü yok ortada- Cumhurbaşkanı'nın, öteden beri bildiği bir gerginlik siyaseti var. Muhalefet liderlerini bir yere çağırıyor, onlara cevap vermeye çalışıyor ve oradan puan kazanmaya çalışıyor. Toplumda var olan klasik fay hatlarını kaşıyor. Dindar, dindar olmayan, Sünni- Alevi gibi oraları kaşıyarak buradan puan devşiriyor. Bu seçimde bütün partiler, özellikle CHP bu alana girmedi. Sayın Erdoğan'ın ezbere bildiği siyasetin dışında bir siyaset yaptı. Kimlik siyasetinin, yaşam tarzı siyasetinin dışında bir siyaset yapıyor. Kendi projelerini anlatıyor." ifadelerini kullandı.
'ÇARESİZ ÇIRPINIYORLAR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştiren Bekaroğlu, şunları söyledi: "Erdoğan hiçbir şey bulamadı. Her gün bir slogan değiştiriyorlar. Her gün yeni bir mesaj, kendisi gidiyor geliyor ama olmuyor. Eğer burada böyle bir tutuklama olacaksa ve muhalefetten de tepki gelecekse Ahmet Davutoğlu'nun da söylediği beşken, altıgen… İnsanlar diyecekler ki bunlar böyle. 'Hepsi düşman, hepsi bir arada'. Fakat kime diyecekler? Kendi tabanına, yüzde 30'luk tabanına diyecekse bundan da bir şey çıkmayacak. Çaresiz çırpınıyorlar. Yapacakları çok fazla bir şey yok. Eğer seçim için yapıyorlarsa, ben şimdiden ilan ediyorum; 6 gün sonra Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidar olamayacaktır. Eriyip gidiyor, bunun anlamı budur."
'BÖYLESİNİ KADDAFİ BİLE YAPMIYORDU'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cumhuriyet gazetesi ve Gazeteci Can Dündar'a yönelik tehditlerini de değerlendiren Bekaroğlu, şöyle devam etti: "Cumhurbaşkanı televizyona çıkıp 'ben bunun arkasını bırakmayacağım, ben şöyle yapacağım, hesap soracağım' demesini Kaddafi bile demiyordu. Olağanüstü dönemlerde bile uyduruk da olsa mahkemeler kurulur, edilirdi. Ama 'ben hesap soracağım' demesi anlaşılır bir şey değil. Bu sağlıklı bir ruh hali ve sağlıklı siyasetçi görüntüsü değil. Kabul edilebilir bir şey değil. Ama bu siyaseten, erimekte olduğunu, tükenmekte olduğunu görüyor ve kaybedeceklerinden korkuyor. Panik hali. Ama bu panik hali sadece Erdoğan'la ilgili değil. Türkiye, Erdoğan'ın direksiyonunda yokuştan aşağı giden bir kamyon, fireni patlamış, gidiyor durumda. Herkes de kamyonda. Dolayısıyla bu ateşe odun taşımamak gerekiyor. Herkesin aklını başına alması, provokasyonlara karşı dikkatli olması gerekiyor."
'İLKESEL DAVRANMAK GEREKİR'
İddia edilen operasyonlara ve baskıya karşı ilkesel davranmak gerektiğini kaydeden Bekaroğlu, "Benim bugün Zaman Gazetesi'ne gelmem ilkesel davranmanın ifadesidir. Geçmişte bir PKK'lının annesine hak ihlali varsa ona gitmişimdir. DHKP-C'li, Roman, kadın, erkek, eşcinsel bakmadan bu hukukun, adaletin herkese bir gün yarayacağını hesap etmeliyiz. Ve her zaman ilkesel davranmak gerekiyor. Bugün 'Zaman Gazetesi falan beni ilgilendirmez' dün, 'zaten bu küçük bir grup, bizi ilgilendirmez' dersek iş gelir önce haftada yüz tane, 5 yüz tane şu örgütün gazetesine yapılır. Ondan sonra milyonluk Zaman Gazetesi'ne sıra gelir. Bu süreçte bence hepimiz bir şey öğreniyoruz ama büyük de bedeller ödüyoruz." şeklinde konuştu.
'28 ŞUBAT'TAN HİÇBİR FARKIMIZ KALMADI'
Yaşanan süreci, Bank Asya'ya el konmasını ve hukuki durumu değerlendiren Bekaroğlu, "Vesayetin bütün araçlarını iktidarlarını sürdürmek için kullanıyorlar. Bankaya da el koyuyor, başka şeyler de yapıyor. Bank Asya'ya el konmasını ben ekonomik sebeplerden dolayı olduğuna inanmıyorum, siyasi sebeplerden dolayı. Hiyerarşinin dışında bir şeyler olmuştur, suç işleyenler vardır, olabilir bilmiyorum. Ama bunu ortaya çıkaracak olan mahkemelerdir. Suç da muhakeme de ceza da bireyseldir. 28 Şubat'tan hiçbir farkımız kalmadı. Orada da böyle yapıyorlardı. Niyet okuyarak hareket edip, yediden yetmişe, holdingden manava, kaba kadar, genel müdürden profesörden ilkokul öğretmenine kadar herkesi fişlediler, baskı yaptılar, zulmettiler. Bunların yaptıkları da aynıdır. Herkesin sesini çıkarması gerekiyor. 'Paralelin yanında yer alırım, dikdörtgenin yanında yer alırım, öyle gözükürüm falan'; böyle bakmamak gerekiyor. O ayrı bir konu. Hukukun dışında hak ihlalleri yapılıyorsa çıkıp bir şey söylememiz gerekiyor. 'Bu yaptığınız yanlıştır, bu kurumu ortadan kaldırır, güveni ortadan kaldırır, hukuk ortadan kaldırır. Hukuk ortadan kalktıktan sonra kim kime niye güvenecek. Kendi çocuklarını yargılatmadı, bakanları yargılatmadı. Özel mahkemeler kurdu, aklattı. 'Biz medeniyet mücadelesi veriyoruz' diyorlar. Hakkın, hukukun, adaletin olmadığı yerde, yalanın, iftiranın, israfın olduğu yerde nasıl bir medeniyet olur. Yaptığınız işte kullandığınız araçlar önemlidir. Yanlış araçlarla doğru işler yapamazsınız. Haksızlıkla, yalanla, iftirayla, zulümle medeniyet kuracaksanız, batsın böyle medeniyet." açıklamasında bulundu.
CİHAN