Farklı kesimlerde milletvekili olmaya dönük son dönemlerde görülmemiş ölçüde bir istek var...
Bu arada bazı meslektaşlarımızın da milletvekili
aday adayı olmak üzere okurlarına
veda edip, gazetelerdeki köşelerini kapattıklarına
tanık olmaktayız.
Değişik mesleklerden bu kadar çok insanın milletvekili olmak için yaşamlarının yönünü değiştirmeyi düşünmeleri, Türkiye'de çok partili
demokrasinin kalıcılığına olan güvenin ne kadar yüksek düzeyde olduğunun kanıtı değil midir?
Neticede seçilmişlerin aşağılandığı, atanmışların kutsandığı, siyasetçilerin hor görüldüğü bir kültürel ve medyatik bir geleneğimiz var.
Sivil demokrasinin var olduğu dönemlerde gerçekleştirilen
hizmetler ve eserler pek görülmez.
Köprüler tuzak, barajlar çevre tehdidi, oto-yollar para tuzağı olarak görülür.
Askeri
darbelerin ve geçiş dönemlerinin Türkiye'nin geri kalmışlığının nedeni olduğu hiç düşünülmez.
Buna karşı kendilerini "Seçkin" veya "Aydın" olarak gören kesimin sözcüleri "Tek Parti"nin, içe kapalılığın ve yoksulluğun
egemen olduğu 1930'lara dönük özlemleri seslendirirler.
Resmi ideolojinin tabuları
O dönemden
miras kalan "Vesayetçi" sistemin başta "
Kürt Sorunu" olmak üzere sayısız problemi çözümsüzlüğe mahkûm ettiği, "Resmi ideoloji"nin tabular listesi yüzünden hiçbir temel meseleye
yurt ve dünya gerçeklerinin ışığında yaklaşılamadığı görmezden gelinir.
Bu katı çember nihayet kırılıyor.
Artık pek kimsenin askeri darbe bekleyecek hali kalmadı.
"Halk"ın her seçiminin yanlış olduğunu düşünen "Vatandaşlar" da artık bu
halkın oyları ile seçilmekten başka yönetime katılmak için yol olmadığını görmek durumundalar.
Tabii ki eski alışkanlıkları ve tekerlemeleri bir anda terk etmek pek mümkün değil.
Nitekim bazı aday adayları, milletvekili olmayı "Özgürlük mücadelesi"ne katılmak için istediklerini falan yazıp, söylüyorlar.
Özgürlük mücadelesi mi?
Tabii bunların "Halka hizmet etmek için milletvekili olmak istiyorum" demelerini beklemek pek mümkün değil.
Bu kesim mensuplarının
özgürlük mücadelesine dönük gerçek niyetlerini de zaten geçen yılın 12 Eylül'ündeki
Anayasa referandumuna dönük "
Hayır" kampanyalarında görmüştük.
Bu kesim mensuplarının "
Kürt Açılımı" nı da günlük siyasetin polemikleri çerçevesinde ele alıp nasıl sabote etmeye çalıştıkları da herhalde hatırımızda.
Avrupa Birliği üyeliğimiz yolundaki en büyük engel olan Kıbrıs'taki çözümsüzlüğü çözmeye dönük bir projeyi seslendirdiklerini de duymadık.
Ayrıca
Ergenekon ve
Balyoz gibi "Derin Devlet" esintili meselelerin aydınlatılması da, bunlar için "Özgürlük mücadelesi" kapsamına pek girmiyor.
Hazirandaki
genel seçimler ertesinde "Özgürlükçü ve eksiksiz demokrasi" yolunda yeni bir Anayasa yapımı ile en büyük adımın atılacağını bilmemiz gerekiyor.
Başarı dilekleri
Bu bakımdan, özgürlük mücadelesi yapmak için milletvekili olmak istediklerini söyleyenlerin, şimdiden yeni Anayasa'ya dönük önerilerini hazırlamaları en akılcı tutum olacaktır.
Tabii ki bu
hazırlık onların milletvekili olmalarını sağlamayabilir.
Çünkü kimlerin milletvekili olacağını önce
parti liderleri, sonra da seçmenler belirleyecektir.
Bu gerçeklerin ışığında milletvekili aday adaylarının tümüne başarılar diliyorum.