Seçim dönemi öncesinde MİT’in kendisiyle de görüştüğünü açıklayan Talat, Türkiye’nin tercihinin Ersin Tatar’dan yana olacağının kendisine de söylendiği iki görüşme yapıldığını belirtti. Yeni Düzen'e konuşan Talat, bu görüşmeleri bizzat Türkiye Büyükelçiliğinin organize ettiğini ve gelen ekibin yüksek ihtimalle MİT ekibi olduğunu anlattı.
Muhaliflerinin özellikle Annan Planı döneminde Türkiye’nin müdahalesini bizzat çağırdığına ilişkin eleştirileri yönündeki soruya Talat Böyle bir çağrıya da gerek olmadığını, o dönemin görüş ve isteklerinin, Türkiye’deki iktidarla örtüştüğünü ifade etti.
“CTP hükümete gelmeden önce Davos’ta Erdoğan, Birleşmiş Milletler’e Türkiye her zaman bir adım önde olacak diye söz verdi. Kıbrıs sorunu her zaman Türkiye’nin en büyük sorunu oldu. Bu bir iç mesele değil. Bu sadece Kıbrıslı Türklerin değil, bölgenin sorunudur. Yunanistan’ın, İngiltere’nin sorunudur. Türkiye’nin Kıbrıs sorununun çözümünde bir taraf olması garantör anlaşmalar gereği. Bizim dönemimizde Türkiye, Kıbrıs sorununun çözümünden yanaydı. Ben de Kıbrıs sorununun çözümünden yanaydım, dolayısıyla Türkiye beni destekliyordu. Mesele budur."”
Kendisinin o dönemde Türkiye yönetimiyle ilişkilerinin çok iyi olduğunu da anlatan Talat, “zaten aynı görüşleri savunduğunuz takdirde, ilişkilerinizin iyi olmaması için bir neden yok, sorun farklı görüşlerdedir. Farklı görüşlerde öyle diyaloglar kurmalısınız ki, doğruyu, bu Türkiye bile olsa anlatabilmelisiniz” dedi.
Türkiye’nin Kıbrıs’la her zaman ilgilendiğini, 1954’de ilk defa taraf olduğunu anlatan Talat, zaman zaman da müdahalelerde bulunduğunu belirtti.Talat geçmişten bugüne Türkiye yönetimlerinin Kıbrıs’a karşı yaptıkları hiçbir müdahale ile son Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yapılan müdahalenin aynı noktada değerlendirilemeyeceğinin özellikle altını çizdi.
“Örneğin 73’de Türkiye müdahale etti açıkça ve Berberoğlu’nun adaylığını çektirdi. Dr. Küçük’ün ekarte edilmesinde de Türkiye müdahale etti. Kritik aşamalarda Türkiye hep müdahale etti. Daha sonraki yıllarda hükümet bozulması, kurulmasında da müdahale etti. CTP’nin hükümette olmasını istemedi örneğin Erbakan, UBP-DP hükümetinin kurulması için DP ve UBP ile görüştü. Ama tüm bunlar son seçimle aynı değil.
Çok büyük fark var. Son seçimlerde, ev ev, sokak sokak gezdiler. Baskı yaptılar, tehditte bulundular. Sayın Akıncı da anlattı. Bir sürü açık ve sert müdahalede bulundular. Bu yaşananlarla, Erbakan’ın UBP ve DP Genel Başkanıyla görüşüp işi pişirmesi ve başka hükümet kurdurması aynı kategoride değil.”
Kendi döneminde Türkiye’nin içişlerine karışmasının hiç yaşanmadığını da söyleyen Talat, Türkiye’nin sadece bir kez müdahale ettiğini, onun da başarısızlıkla sonuçlandığını anlatıp şunları söyledi;
“Taşınmaz Mal Yasası’nı meclisten geçirdik. Ben Cumhurbaşkanıydım. UBP Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğini söyledi. O noktada Türkiye’den birileri, UBP Genel Başkanı Tahsin Ertuğruloğlu’nu aradı ve Türkiye’nin bu yasaya çok önem verdiğini ve bunu Anayasa Mahkemesi’ne götürmemesini istedi. Ama başarısız oldu. Bu müdahale mi, evet ama bununla seçimin olduğu gibi kaderini değiştiren bir müdahale ile kıyaslayamazsınız.”
“Direnen birisi olunca, diyalog da olmayınca, müdahale çok daha açık çok daha sert bir hale geldi. Benim dönemimde Türkiye’nin müdahale etmesini gerektiren birşey yoktu” diye konuşan Talat, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Devletlerarası ilişkilerde telkinler ve tartışmalar hep olur. Ama bu dönem çok farklı oldu. Başbakanı da Türkiye seçtirdi. UBP Kongresine müdahale etti ve seçilmesi muhtemel kişiyi geri çektirdi, kendi istediği veya ehveni şer gördüğü birisini Başbakan yaptırdı. Herşeye müdahale etmeye başladı. Tarih eğitimine bile müdahale etmeye başladı. Büyükelçilik adeta buranın yeniden yöneticisi haline geldi.”
Talat geçmişten de örnek vererek sözlerini şöyle sürdürdü.
“1983 öncesinde Kıbrıs Türk Federe Devleti döneminde, Bakanlar Kurulu’nda bir elçilik mensubu otururdu. Önemli konu olursa, elçinin kendisi gelir ve son sözü O söylerdi. O günlere getirdi bizi bu gerginliğin, çatışmanın sonucu.”
Yaşananlarda Mustafa Akıncı’nın yaptığı bazı hataların da rol oynadığına işaret eden Talat, bütün bu müdahalelere rağmen Akıncı’nın seçilmesi durumunda ne olabileceğini hayal edemeyeceğini belirtti.
Talat, seçim sürecinde Türkiye’nin tercihinin Ersin Tatar’dan yana olacağının kendisine de söylendiği iki görüşme gerçekleştiğini, bu görüşmeleri bizzat Türkiye Büyükelçiliğinin organize ettiğini ve gelen ekibin yüksek ihtimalle MİT ekibi olduğunu anlattı.
“Seçimden önce beni de Türkiye’den ziyaret ettiler. Ben kendilerine çok açık, net ve gayet kararlı olarak Türkiye ile Kıbrıs Türkü’nün arasını açıyorsunuz. Sizin Kıbrıs Türkü’nün iradesine müdahale hakkınız yoktur. Kim seçilirse seçilsin onunla çalışmak zorundasınız dedim.
”Görüşmenin bir görüş alışverişi başlığı altında yapıldığını belirten Talat, bu görüşmeler konusunda CTP’yi de bilgilendirdiğini ve verdiği mesajlar dolayısıyla da vicdanının rahat olduğunu vurguladı.
“Görüşlerimi almak istediler. Bana talimat verecek halleri yok. Büyükelçilik ayarladı, Türkiye’den bir ekip geldi. Büyük ihtimalle MİT ekibiydi. Ben tanımıyordum. Beni ziyaret ettiler, Büyükelçilik gönderdiği için de görüşlerimi aldılar. Benim referansım Büyükelçilikti. Zaten Sayın Akıncı’nın anlattıklarından sonra da MİT ekibi olduğunu düşünüyorum. Vicdanım rahattır çünkü onları uyardım, halkımın iradesini savundum.”
“En azından benim yaşamımda gördüğüm böylesi bir müdahale olmadı” ifadelerini kullanan Mehmet Ali Talat, seçimden sonra hayatın her alanına müdahale olduğuna işaret ederken, son olarak tarih kitaplarının değiştirilmesi konusunun gündeme geldiğini söyleyerek, “Kıbrıs Türk toplumu buna karşı direnmek zorundadır” diyerek ekledi;
“Her alanda direnecek halkımız, kabul etmeyecek. Seçimlerde UBP’yi seçmeyecek, seçeceği partiyi hükümete getirirken düşünecek. Seçim yaparken kimin hükümete geleceğini düşünecek.
”Barış isteyen, ılımlı kişilerin gerginlikte kaybedeceğine vurgu yapan Talat, gerginlik bu noktaya tırmanmasaydı Tatar’ın kazanamayacağını söylüyor ve gerginliği yaratanın da bizzat Tatar’ı destekleyenler olduğunun altını çiziyor."
Seçim sonucunu değiştirebilecek bir hamle yapılıp yapılamayacağı konusunda da görüşlerini paylaşan Mehmet Ali Talat, Tufan Erhürman’ın etrafında birleşmek gerektiğine vurgu yaptı;
“Bu en başından görülseydi, bugün Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman olacaktı ve çok büyük bir ihtimalle hiçbir şansı olmayan bu tuhaf politika bu noktada olmayacaktı.”
Seçimler sonrasında devam eden müdahalelerle gerek hayat tarzı, gerek eğitim, din ya da imam hatiplerin çoğaltılması gibi konularda Kıbrıslı Türklerin baskı altına alındığına işaret eden Talat, toplumda bu baskılara karşı da büyük bir direnç gücü olduğunun özellikle altını çizdi.