Adem Yavuz Arslan, yazısında Cemaat'le ilgili çeşitli iftira ve karalamaların ortaya atıldığını belirterek "Dershane konusunda demokratik mekanizmaları kullanarak, kamuoyu oluşturarak haklılığını topluma izah eden Cemaat’ten intikam “kaset iftirası” şeklindeki kolay yolla alınmaya çalışılıyor. " ifadesini kullandı.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Hocaefendi ya da kişilere yönelik iftira, yalan, karalama olduğunda, hukuk önünde akla karanın ortaya çıkması için çalışıyor.
Cümlenin başına “Cemaat” yazıp geri kalanında her türlü iftirayı akla hayale gelmez komplo teorilerini yazdığınızda ise “hukuk önünde ispat” gibi bir yükümlülüğünüz olmuyor. İftira ve komplolarda bunu tercih edenlerin sayısı hayli fazla.
Mesela geçen bir Ankara temsilcisi, Cemaat’in AK Parti karşıtlarına ‘ev, araba, arsa’ verdiğini bile yazdı. Atışın serbest olduğu bir alan
Kaset iftirası da böyle. Dershane konusunda demokratik mekanizmaları kullanarak, kamuoyu oluşturarak haklılığını topluma izah eden Cemaat’ten intikam “kaset iftirası” şeklindeki kolay yolla alınmaya çalışılıyor.
“Cemaat’in elinde kaset var” dediğinizde nasıl olsa size dava açılıp, hukuk önünde bu iddiayı ispatlamak zorunda kalma gibi bir durum söz konusu olmuyor. Atış bu yüzden serbest.
İsimsiz bir kaynağa dayandırılıyor
Muhafazakâr insanlarla Cemaat’in arasını açmak için yapılan bu iftiranın benzeri geçmişte, liberallerle Cemaat’in arasını açmak için yapılmıştı.(Daha önce bu köşede o operasyonu yazmıştım)
“Cemaat, Cengiz Çandar, Ahmet Hakan, Ferhat Kentel gibi bir dizi yazar ve akademisyeni tutuklayacak” şeklindeydi o iftira. 2012 model bu iftiraya ilişkin kimse ortaya ne bir delil ne somut bir veri koydu. Bu iddiayı ortaya ilk atan Ali Bayramoğlu da “isimsiz bir kaynağa” dayandırıyordu bilgiyi, şimdi tekrar gündeme getiren Hayko Bağdat da “isimsiz bir kaynağa” dayandırıyor.
Gerçekten de Ankara’da ismini açıklamak istemeyen biri, bu psikolojik harp mamulünü pompalıyor olabilir. Tıpkı şimdi kaset olayında olduğu gibi.
İlkinde bir taşla iki kuş vurulmak istendi. Liberallerden kendilerinin duyduğu rahatsızlığı, Cemaat’le karşı karşıya getirerek bir “kırdırma” taktiğiyle halletmek istediler.
Ancak zaman en iyi ilaç oldu ve iddia edilen “tutuklamaya” ait hiç kimse ortaya tek bir delil parçası, somut veri koyamadı. Sonunda Cengiz Çandar, Hasan Cemal gibi liberal isimlerin kimin nasıl hedefi olduğunu, köşelerden nasıl boy hedefi haline getirildiğini, bazı gazetelerde adeta üzerlerine çarpı konulduğunu gördük.
Kaset mevzusunda da ortada bir heyula dolaştırılıyor. Geçmişte yayınlanan Baykal kasetinde de MHP kasetlerinde de bu kasetlerden fayda sağlayanlara bakmak yeterli. Bahçeli ve Baykal’ın konuyla ilgili beyanları da ortada.
“Yok sayıldığı” ifade edilen 2004 MGK Kararı’nda “Cemaat’i bitirmeye yönelik alınacak tedbirler arasında ‘psikolojik harp unsurlarına’ özel önem verilmesi” isteniyordu.
Liberallerle Cemaat’in arasını açmak için uydurulan “tutuklanacaklar” propagandası ile muhafa-zakârlarla Cemaat’in arasını açmak için uydurulan “kaset” propagandası hangi psikolojik harp mahfili tarafından üretilmiş olabilir? Bu kaset şayiasını ortaya atanların canhıraş biçimde savundukları kurumlara bakılabilir.
Hiçbir gerçekliği ve geçerliliği olmaz
Zaman her şeyin ilacıdır. Akla karayı ortaya çıkarır. Dün yapılan iftira boş çıktığı gibi bugün yapılan iftira da boş çıkacaktır. Emin Çölaşan, Aydınlık ve ODA TV gibi yerlerden kaset imaları ile camia ile AK Parti’nin arasının geriye dönüşü mümkün olmayacak şekilde açılmasını temin etmeye matuf iftira nitelikli imaları karşısında vakıf açıklamasında bunun lanetlik olduğunu ifade etmiş ve iftira olduğunu ortay koymuştu. Bu açıklama sonrasında bu imaların benzerini onların ağzıyla “kaset” diye diye Hizmet’e saldıran arkadaşlar ancak karanlık odaklarla söylem paralelliği oluşturur. Hiçbir gerçekliği de geçerliliği de olmaz. Hizmet’in bu konudaki duruşu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın konuyla ilgili açıklamasında sabittir.
Dershane meselesi bir eğitim ve teşebbüs hürriyeti meselesidir. Bu çerçevedeki argümanlarla kamuoyunu ikna edemeyenlerin, psikolojik harp argümanlarıyla toplumsal kanaat inşası çabaları çokça tekrarlanan “eski Türkiye”nin tipik bir uygulamasından ibarettir.
Yeniden ısıtılan tutuklanacaklar iftirasına konunun muhatabı Ahmet Hakan’ın verdiği cevap yeterince açıklayıcı. Kaset iftirasına da zaman en iyi cevabı verecek. Hizmet’in tertemiz alnına bu çamurlar yapışmaz.