VOA'dan Yıldız Yazıcıoğlu'nun haberine göre, TBMM Genel Kurulu'nda 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmeleri, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın, “yeni diriliş destanı” gibi tuhaf ifadeler kullandığı sunuşuyla başladı.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Aralık ayı başında yıllık enflasyonu yüzde 84,39 olarak açıklamasına karşın Oktay, “Enflasyonun peyder pey gerileyeceği öngörülmektedir” diye konuştu.
“Sanayide çarkları durdurmadan üretime ve ihracata hızla devam edilmesi ile firmalar ve hane halkına verilen desteklerin etkisiyle ekonomimiz yüzde 11,4 büyüyerek son elli yılın en yüksek büyüme hızına ulaşarak kesintisiz büyümesini sürdürmüştür” diyen Oktay, Türkiye’nin dış ticareti ve cari dengesine yönelik olumsuzluğun “küresel jeopolitik gerilimlerden” kaynaklandığını söyledi.
Bunun yılın ilk dokuz ayında yaklaşık 41,2 milyar dolarlık olumsuz bir yansıması olduğunu belirten Oktay, “Sonuç itibarıyla küresel enerji fiyatlarındaki bu olumsuz yansıma olmasaydı cari işlemler dengemiz fazla verecekti” diye konuştu.
Şırnak’ta ve Çukurova bölgesinde petrol rezervleri bulunduğu gibi enerji alanındaki bazı haberleri yineleyen Oktay, Türkiye’de küresel enerji fiyatlarında yaşanan önemli artışa karşı yurttaşlara devlet desteğiyle enerji tüketimi sağlandığını da açıkladı.
“Mevcut fiyatlar çerçevesinde vatandaşlarımıza doğalgazda yüzde 75, elektrikte ise birinci kademede yüzde 50 sübvansiyon sağlıyoruz” diyen Oktay, “2023 yılında; doğalgaz ve elektrik sübvansiyonları için 530 milyar lira, asgari ücretin vergi dışı tutulmasıyla 300 milyar lira; yaşlı, engelli, emekli, dul ve yetimler gibi toplum kesimlerini korumak amacıyla yapılan vergi indirimleri kapsamında 51 milyar lira kaynak sağlanması öngörülmektedir” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, “2023 yılı bütçemizin giderleri 4 trilyon 469,6 milyar lira, gelirleri 3 trilyon 810,1 milyar lira, açığı 659,4 milyar lira olarak öngörülmüştür” bilgisini yineledi.
Kılıçdaroğlu: “Zekata muhtacız”?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulu’nda bütçe konuşmasında, Cumhurbaşkanı ve AKP Lideri Erdoğan'ın yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi nedeniyle “işlevsiz parlamento” vurgusuyla AKP’li vekilleri hedef aldı.
Kılıçdaroğlu, bütçe geneline ilişkin “Sayın Oktay'ı dinleyince aklıma Erzurumlu esnafın muhasebeci ile yaptığı konuşma geldi. Erzurumlu esnaf muhasebeciye ‘hesaba bakirem hac farz olmuş, cüzdana bakirem zekata muhtacız” benzetmesini kullandı.
Devamında Kılıçdaroğlu, “Bütçe dediğimiz belge maliye açısından, bir ülkenin ekonomisi açısından en temel yasadır. Bütçe tasarısının yasalaşması için de özel bir prosedür vardır. Başbakan kendi bütçesini özgüvenle anlatırdı. Şimdi başkan soruyor: Komisyon nerede? Komisyon burada. Hükümet nerede? Hükümet yok. Mehmet Uçum. Cumhurbaşkanı danışmanı. 'Bu tek kişilik hükümettir' diyor. Tek kişilik hükümetse gelecek buraya bütçesini savunacak. Halkın oy vermediği atanmışların gelip bizden oy istemesini kabul etmiyoruz. Atanmışlar gelmişler buraya, bütçeyi sunuyorlar. Talimat almadan hiçbir bakan parmağını kaldıramaz. Seçilen bir cumhurbaşkanının gelip bütçesini savunmaması parlamentoya saygısızlıktır. 1 Ekim'de geldi, meclisi açtı. Açtı da ne oldu? Kimsenin konuşmadığı ortamda konuştu. Biz konuşunca gelmiyor. Bu sistem sizi siyaset yapmaktan alıkoydu. Yapamıyorsunuz, siyaset” diye konuştu. AKP sıralarından laf atmalar üzerine “ağlamayın” diyen Kılıçdaroğlu, “Parlamentoyu itibarsız hale getirdiniz MHP ile birlikte. Önce uygulamayı yapıyorlar” diye seslendi.
Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanlığı idaresine ilişkin yönetmelikler yayımlanmadığı için personel maaşları, yurt dışı harcırahları gibi pek çok konuyu ne Meclis’in ne halkın bildiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “İkili bir yapı oluştu ülkede. Artık iki Türkiye var. Biri saray ve şürekasının, beşli çetelerin yaşadığı Türkiye. O Türkiye'de her şey var. Masalar dolup taşıyor. Ejder meyveleri var. Evlatların vakıfları var. Evlatlar birbirlerine çekirdek yollar gibi para gönderiyorlar. Bu Türkiye, diğer Türkiye'nin 481 milyarını hortumlamış durumda. Pudracılar var, baronlar var” dedi.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a hitaben ise “Halktan kopuşu öyle sert oldu ki. Halkı anlamak için enerjiden yoksun. Ne yapacak? Savaş ve din kisvesine daha çok bürünüyor. Bakmayın vatan, millet nidalarına. Saray ahalisinden ideolojik hiçbir şey yok. Vatansever olsa dün küfrettiklerinin bugün elini öpmeye gitmezdi. Tiranlar hep böyle davranırlar. Krizleri reddederler. O da Türkiye'den koptu. Açlığı reddediyor, işsizliği reddediyor, getirdiği göçmenlerin bir sorun olduğunu reddediyor. Onun reddetmeyeceği bir gerçeği söyleyeyim: Tiranlar, zorbalar hep giderler. O da altı ay içinde gidecek” ifadelerini kullandı.
Mafya ile ilgili sorular sorduğu Soylu “iftira” diyerek gerçekleri örtmeye çalıştı
Türkiye’ye getirilecek nakit paraya ilişkin kaynağını sorgulamamak için yasa çıkartıldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, “Koca Türk devletini mafya bozuntularına çamaşırhane yapanların Allah bin belasını versin. Bu ülkeye sadece para mı girdi? Hayır. Uyuşturucu parası sahibini de getirdi” sözleriyle uyuşturucu ticareti üzerinden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu da hedef aldı.
Soylu için “fotoromancı” ifadesini kullanarak, “Mafya lideri geliyor yurt dışından hesaplaşıyorlar. Baronlar burada at koştururken; araya fotoroman malzemesi giriyor. Emniyet güçleri paralize edildi. Emniyet güçlerine baskı yapılıyor. Mert emniyetçilerimiz bu fotoromancıdan bıkmış vaziyette” diyen Kılıçdaroğlu, Soylu’ya sorular da yöneltti ve AKP’li vekillere de eğer millet iradesi adına meclistelerse bu soruları bakana sormaları gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu dediği operasyonda nasıl oldu da herkes serbest kaldı? İddianameden çıkarılan sanıkların Soylu'nun oğlu ile ne bağlantısı var?” sorularını gündeme taşıdı.
TBMM’de Kılıçdaroğlu’nun hedef aldığı Soylu ise, sosyal medya aracılığıyla kendisiyle ilgili soruları yanıtlamadı ancak CHP Lideri’ni kolluk güçlerine iftira atmakla suçladı. Soylu, “Kılıçdaroğlu; Polise, Jandarmaya, Mehmetçiğe, devlete 'Cari açık uyuşturucuyla kapatılıyor' iftirasını ispat edemeyip lafın altında kalınca Jeremy Rifkin de tutmayınca bayatlamış iftira/dedikodularla gündem değiştirme çabasında. İftirasını ispat etmezse Kılıçdaroğlu şerefsizdir” paylaşımında bulundu.
Numan Kurtulmuş’un konuşmasına sloganlarla müdahale
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun konuşmasına Meclis teamüllerine aykırı şekilde AKP’li vekillerin sıkça laf atarak müdahale etmesine tepki amacıyla CHP Grubu ise, sonrasında AKP adına kürsüde olan Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un konuşmasına sloganlarla müdahale etti.
AKP Genel Başkanvekili Kurtulmuş’un, AKP’ye katılmadan önce “Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceğim” sözünü anımsatmak üzere CHP’li milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak, "Harun Burada, Karun Nerede?" diye slogan attı.
CHP’liler, “Zindaşti kim, Zindaşti’yi anlat? Rıza Sarraf kim? Ödül verdiğin Reza Zarrab'ı söyle! Aliye Uzun kim?” diye bağırdı. Bunun üzerine bütçe sunuş oturumunu yöneten TBMM Başkanı Mustafa Şentop, milletvekillerini sıkça uyardı. Gerginlik artınca AKP ve CHP’li milletvekilleri ayakta birbirlerine yönelik fiziki müdahalede bulundu. Şentop’un verdiği beş dakikalık arada salondaki atmosfer yatıştı.
CHP grubunca “AKP’nin iktidardan gittiği” mesajı olarak el salladığı Kurtulmuş’un ise Erdoğan tarafından Mısır’da Sisi yönetimine karşı kullandığı “Rabia işareti” ile karşılık verdiği görüldü.
HDP'den “savaş politikası” vurgusu
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ise bütçe değerlendirmesinde, Erdoğan'ın “Ekonominin kitabını yazdık” sözlerini hatırlatarak, “Geçen yıl ekonominin kitabını yazıyordunuz. Buyrun şimdi faizin kitabını yazın. Faizcilik, tefecilik nasıl yapılır dünya alem görsün. Faiziniz tek hane olabilir ama zamlarınız, vergileriniz, cezalarınız, enflasyonunuz üç hanedir” ifadelerini kullandı.
Buldan’ın muhalefet cephesindeki altılı masaya yönelik “AKP-MHP iktidar düzenini değiştirme iddiasında olanların, mesele savaş politikaları olduğunda iktidarın arkasında saf tutarak 8’li masaya dönüşmemesi gerektiğinin altını önemli çizmek istiyorum. Bu tüm toplumun çıkarınadır” sözleri de dikkat çekti.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da “Bu bütçe, bir seçim bütçesidir. Seçim yatırımı olarak yapılacak harcamalar bütçeye bir açık kalemi olarak önceden konulmuş durumda. Bu iktidar 2023 bütçesini seçim bütçesi yapmaya çalışsa da bu kaynaklarla ayakta tutmaya ve varlığını sürdürmeye çalışsa da hayır, bu mümkün değil. Bu bütçe, sizlerin son bütçesidir. Sizlerin tabelaları depolara inecek, çürümeye terk edilecek. Bu bütçe, bu iktidarın veda bütçesidir. Küçük ortağının da değersiz yalnızlığının müjdecisi bir bütçe olacaktır” dedi.
İyi Parti: “Bir dış güç yönetseydi en fazla sizin kadar zarar verirdi”
İyi Parti adına Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu ise, 2023 yılı bütçesine ilişkin değerlendirmesinde, “Dış güçlerin kuvveti, içerideki iktidarın acziyetinden gelir” ifadesiyle Türkiye’nin dış güçlerden dahi kötü yöneltildiği görüşünü anlattı. Dervişoğlu, “Bir dış güç iktidara gelse bu ülkeye en fazla sizin kadar zarar verirdi” sözleriyle AKP ve Erdoğan’a tepki gösterdi.
Dervişoğlu, “Dış güçler ve karanlık lobiler Türkiye’yi yönetseydi; Türk lirasının değerini düşürmek ve ekonomimizi çökertmek için inatla akıl dışı ekonomi politikaları uygulardı. Dış güçler Türkiye’yi yönetiyor olsaydı; Milletimizin alım gücünü azaltmak ve vatandaşlarımızı yoksulluğa, yoksunluğa mahkum etmek için elinden geleni yapardı.
Memleketteki emek değerini ucuzlatır, neyimiz var neyimiz yok yabancılara peşkeş çekerdi değil mi? Türkiye’yi çevre ülkelerin ucuz AVM'si haline getirirdi değil mi? Cumhuriyetin bütün birikimlerini ya satar ya da Varlık Fonu üzerinden uluslararası piyasalara teminat göstererek borçlanır, Türkiye’nin yalnızca bugününü değil geleceğini de çalardı değil mi? Bilinçli olarak doları patlatmadan önce dolar cinsinden borçlanırdı değil mi?
Dış güçler Türkiye’yi yönetseydi 565 milyar lira faiz öder, 100 milyar lirayı yandaş sermayelere aktarır Türk milletinin kamu kaynaklarını sömürürdü değil mi? Vergiyi 85 milyondan toplayıp, refahı 5 yandaşa dağıtırdı değil mi? Mesela samanı, buğdayı, tohumu ithal ederdi, şeker fabrikalarını satardı. Tank Palet Fabrikası’nı peşkeş çekerdi, telekomünikasyonu özelleştirirdi değil mi?
Eğer dış güçler ve karanlık lobiler Türkiye’yi yönetseydi, ‘Hudut namustur’ ilkesini derhal terk eder, sınırlarımızı yol geçen hanına çevirir, Türkiye’yi dünyada en fazla sığınmacı ve kaçak bulunduran hendek ülke konumuna getirirdi değil mi?
Sözlerimi yanlış anlamayınız. Sizin bize attığınız iftiraları atmayacağım. Ben iktidar partisine ‘dış güçlerin maşası’ ya da ‘karanlık lobilerin piyonu’ imasında bulunmuyorum. Ben diyorum ki bir dış güç iktidara gelse bu memlekete ancak sizin verebildiğiniz kadar zarar verebilirdi. Biz gaflet ve dalalet diyoruz, kararı ise tarihe ve millete bırakıyoruz” dedi.