İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlumder), Mavi Marmara saldırısının ardından Türkiye - İsrail ilişkilerinin normalleşmesi için atılan adımlara tepki gösterdi. Saldırıda 10 kişinin hayatını kaybettiğini hatırlatan dernek yetkilileri, "Dışişleri bürokrasisi marifetiyle tıkanan Mavi Marmara yargı sürecinin ne pahasına olursa olsun hiçbir pazarlığa konu olamayacağını ve adaletin ulusal, ekonomik veya başka bir çıkar karşılığı pazarlık nesnesi haline getirilemeyeceğini beyan ediyor, böyle bir anlaşmaya en sert şekilde muhalefet edeceğimizi kamuoyu önünde ilan ediyoruz." dedi.
Mazlumder'den yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Bu, ne evrensel hukuk kurallarıyla ne anayasanın kendisiyle ne de ceza hukukunun temel ilkeleriyle bağdaşmaktadır. Bilinmelidir ki, Mavi Marmara baskını sırasında saldırganların gerçekleştirdiği fiiller, Türkiye'nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve yine Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre insanlığa karşı suç niteliğindedir.
Bu anlaşma öncelikle "kişiye özel ya da belli bir meseleye özel ceza ya da ceza bağışıklığı" hükmü TCK'nın kanun önünde eşitliği düzenleyen 3. Maddesine açıkça aykırıdır. Bununla beraber ceza hukuku "kişinin değil fiilin" suç tanımına uyup uymadığıyla ilgilenir. Fiilin suç olarak nitelendirilebilmesi hukuka aykırılık unsurunu taşıması ile ilgilidir. Hukuka aykırılığı ortadan kaldıran hiç bir sebep ise failin şahsı ile ilgili değildir. Saldırı sorumlularının Türkiye'de yasama ya da diplomatik dokunulmazlıkları da bulunmamaktadır.
Böyle olduğu kabul edilse dahi kişilerin insanlığa karşı suç anlamındaki eylemlerinin dokunulmazlık zırhı sayesinde cezasız kalamayacağı hususu TCK'nın ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin gereğidir. Ayrıca Türkiye'nin taraf olduğu pek çok sözleşmede, yaşam hakkı ve kötü muamele yasağı kapsamında devletin üzerine pozitif yükümlülük yüklenmiştir.
Saldırganlar için âdem-i mesuliyet anlamı taşıyacak herhangi bir uluslararası anlaşma, iddia edildiği gibi Anayasa'nın 90. Maddesi gereği Türkiye mahkemelerinin elini bağlamayacak, bilakis 90. Madde amir hükmü temel haklara dair sözleşmelere öncelik tanıdığı için mahkemelerin söz konusu sözleşmelere tabi çalışma zorunluluğu kalmaya devam edecektir; yani imzalanacağı iddia edilen böylesi bir anlaşma ne hukukun evrensel ilkelerine, ne uluslararası sözleşmelere ne de yürürlükteki anayasaya uyacağı için abesle iştigal dışında bir anlam taşımayacaktır.
'BÖYLE BİR ANLAŞMAYA EN SERT ŞEKİLDE MUHALEFET EDECEĞİZ'
Bu bağlamda Mazlumder olarak Dışişleri bürokrasisi marifetiyle tıkanan Mavi Marmara yargı sürecinin ne pahasına olursa olsun hiçbir pazarlığa konu olamayacağını ve adeletin ulusal, ekonomik veya başka bir çıkar karşılığı pazarlık nesnesi haline getirilemeyeceğini beyan ediyor, böyle bir anlaşmaya en sert şekilde muhalefet edeceğimizi kamuoyu önünde ilan ediyoruz.
Türkiye hükümeti ne Mavi Marmara mağdurlarının ne de Filistin Halkı'nın haklarına halel getirecek bir konu üzerine pazarlık etme hakkına sahiptir!" CİHAN