HUKUK DEVLETİNİN DÜŞTÜĞÜNÜN RESMİ MİDİR?
Kamuoyunda Mavi Marmara olarak bilinen olayla ilgili açılan dava sonuçlandı. İsrail askerlerinin sanık olarak yargılandığı davada İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi "düşme" kararı verdi. Katılan/müşteki vekilleri duruşmadan çıkartılarak, sadece bir kısım sanık müdafileri duruşmaya alınmak sureti ile Mahkeme kararını açıkladı.
Mahkemenin Gerekçesinde ne var?
Mahkeme kararına gerekçe olarak, 6743 Sayılı Yasa ile onaylanan iki ülke arasında yapılan anlaşmanın 4. maddesinin 2. cümlesinde yer aldığı belirtilen " .... bu anlaşma, .....Türkiye de yapılmış ve yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmasını sağlayacaktır." hükmü gösterilmiştir. Yine mahkemece belirtilen anlaşma hükmünün "kovuşturmaya engel şart getirildiği ve bu şartın gerçekleşmeyeceği belirtilerek davasının CMK' nın 223/8 maddesi gereğince düşürülmesine karar verildiği" belirtilmiştir.
Mahkemenin Gerekçesi Hukuka Uygun mudur?
Türkiye yargı tarihinden böyle bir kararın bir örneği mevcut değildir. Evrensel batılı hukuk sistemlerinde de bir örneğinin olması mümkün değildir. Uluslararası bir anlaşmanın şikayete bağlı olmayan ceza davasında "kovuşturma şartı" getirdiği belirtilerek, "düşme" kararı verilmesi tam anlamıyla bir hukuk skandalıdır. Anayasamızda yer alan Kuvvetler ayrılığı ilkesine tamamen aykırıdır. İsrailli askerleri kurtarmak için "yargı" yetkisine açık müdahaleye bizzat yargının kendisi izin vermiştir.
Uluslararası anlaşma ile yabancı Devlet vatandaşının Türk vatandaşına karşı işlediği suçtan "muaf" tutulduğu yorumu, yargı yetkisinin ortadan kaldırılması ve egemenlik yetkisine aykırılık gibi önemli sonuçları beraberinde getirebilir. Normlar hiyeşarşisi içinde böyle bir yorumu haklı kılacak bir düzenleme mevcut değildir. Olması da mümkün değildir.
6743 Sayılı Yasa "Türkiye Cumhuriyeti ile İsrail Devleti Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunmasına Dair Kanun" 01.09.2016 Tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun 3 maddeden ibarettir. İki ülke arasında yapılan anlaşmanın içeriği Resmi Gazetede yayımlanmış değildir. Uluslararası Anlaşmalar, bir kısım hükümlerinin gizlilik taşıması halinde, bazen yayımlanmayabiliyor. Mahkeme "Tazminata ilişkin Usul Anlaşması" olan, hiç bir yerde yayımlanmayan iki Devlet arasındaki anlaşmanın içeriğine nasıl vakıf olmuştur? Mahkeme sadece tazminata ilişkin olduğu başlığından belli anlaşmayı istemiş ise neden isteme gereği duymuştur? Mahkemenin iradesini yönlendiren "başka bir irade" mi mevcuttur? Böyle bir yönlendirme varsa, açıklanmayan anlaşma içeriğini bilen bir irade mi devreye girmiştir? Karar vermekte neden acele edilmiştir? Sorular çoğaltılabilir...
ANAYASAYI İHLAL EDEREK...
Anlaşmanın içeriği vatandaşlarımızı şehit eden İsrail askerlerine "af" niteliğinde deniliyorsa; Anayasanın 87/2 Maddesine göre, af yasalarının TBMM de 3/5 oranında nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi zorunludur. 6743 sayılı Yasa nitelikli çoğunluk olan 330 oyla mı kabul edilmiştir?! Böyle olmağını biliyoruz. Bu açıdan, anlaşma af yasası olarak değerlendirilip buna göre de uygulama yapılamaz.
Karara İmza Atan Mahkeme Başkanı Nerden Koşmaktadır? Kimle yakınlığı vardır?
Mavi Marmara Davasının görüldüğü Mahkemenin ilk Başkanı Ümit KAPTAN' dır. İsrailli sanıklar hakkında yakalama kararı ve kırmızı bülten çıkartılmasından sonra isteği dışında, Mahkeme Başkanlığı görevinden alınarak Bakırköy Adliyesine Asliye Ceza Hakimi olarak atanmıştır. Bu karara imza atan, heyette yer alan diğer Hakimler de istekleri dışında başka yerlere atanmışlar, bir anlamda sürülmüşlerdir! Sanıklar hakkında çıkartılan kırmızı bülten Adalet Bakanlığı tarafından işleme konulmamıştır.
Mahkemenin daha sonraki başkanı Sadık ÖZKAN ise yeni kurulan Bölge Adliye Mahkemelerine atanmış, bu şekilde Mahkeme Başkanlığının özellikle boşaltılması sağlanmıştır.
Boşalan Mahkeme Başkanlığına bu yıl Temmuz ayında İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimi olan Maksut KARAKULAK atanmıştır. Sulh Ceza Hakimlerinin yürütmeye yakın isimlerden özel olarak seçildikleri iddiası her zaman gündemde olmuştur. Yapılan anlaşmadan hemen önce Mahkeme Başkanın değiştirilmesi ne kadar olağandır? Tabii hakim ilkesi ile ne kadar bağdaşır?
Mahkeme Başkanlığına getirilen Maksut KARAKULAK kimdir?
Rize ili Çayeli İlçesinden olduğunu internet sorgulamasından öğrenmek mümkün.İstanbul' a gelmeden önce Artvin ve Akhisar ilçelerinde görev yapmış. Maksut KARAKULAK 'ı iyi tanıyan adliye kaynakları, aynı ilçeden olan hemşerisi Fahri KASIRGA ile olan yakın ilişkisine dikkat çekiyorlar.
Kendisine meslek yaşamı boyunca sürekli yardım eden, önce Sulh Ceza Hakimliğine ardından İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkmesi
Başkanlığına atanması için devreye giren kişi hemşerisi Fahri KASIRGA mıdır acaba? Özellikle "Mavi Marmara davası" için mi 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görevlendirilmiştir? Yoksa Mahkeme Başkanlığına atanarak yürütmenin güdümünde olan YBP' nin ateşli savunuculuğunun ödülünü mü almıştır? Bu kişi Kasırga'nın Çağlayan Adliyesini ziyaretlerinde, sürekli olarak yanında bulunup kadraja da girmiş midir?
Yok canım! Bu sorular da nerden çıkıyor şimdi... Yargı bağımsız değil midir ülkemizde? Öyle şey mi olur?
"Şehitler şehit olurken bize mi sordular da Mahkeme kararını verirken Genel Sekreterimize sorsun..." Sormamıştır değil mi?
Haber/Analiz