DSP Genel Başkanı ve Eski Ekonomi Bakanı Masum Türker, Bank Asya'nın BDDK tarafından TMSF'ye devredilmesinin işadamlarına yönelik bir tehdit olduğunu söyledi. Türker, "Cumhurbaşkanı tarağından seçim yasakları ihlal edilerek Ziraat Bankasına ait bir katılım şubesinin açılış töreninin ardından yapılıyorsa bu dünyaya bir mesajdır. Türkiye'de ki iş adamlarına seçime bir hafta kala tehdide yönelik bir mesajdır." dedi.
Bursa'da partisinin il başkanlığında basın toplantısı düzenleyen DSP Genel Başkanı ve Eski Ekonomi Bakanı Masum Türker, Bank Asya'nın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredilmesine tepki gösterdi.
Masum Türker, Türkiye'nin bir hafta sonra gelecek 50 yılını belirleyecek bir genel seçim gerçekleştireceğini belirterek, bu seçime hazırlanırken bütün siyasi partilerin geleceğin Türkiye'sini nasıl düşündüklerini ortaya koyduklarını ifade etti. DSP olarak geleceğin Türkiye'sinde mutlu insan ve güçlü bir Türkiye temasını esas alınarak seçim bildirgesi hazırladıklarını dile getiren Türker, şunları söyledi: "Şu anda Türkiye neoliberal politikaların baskısı altında. Son 12 yıldır özellikle insanların gelir politikasının en dibe vurduğu bir anlayışla yönetildi. Devletin hep gelirlerini yüksek olması hedeflendi ve halkın da gelirinin az olmasına özen gösterildi. Vatandaş bu az gelirle yaşayabilmek için çok fazla borçlanma imkanı sağlandı. Az gelir elde edenler borçlanarak yaşadılar. Borçlanarak yaşarken de 'eğer mevcut iktidar değişirse istikrar bozulur ve bozulursa senin borçlarının faizi artar', borçlarının faizinin artma korkusu ile insanlar artık özgür değil, köleleşen bir süreç içinde yaşamaya başladılar." Bu yapının çok yanlış ve devam edemeyeceğini anlatan Türker, "İşte bu seçim insanların köleleşmeye devam mı? yoksa özgürleşerek yaşam mı kararını verecekleri seçimdir." dedi.
BANK ASYA'YA EL KONULMASI
Seçime giderken Türkiye'de iç politikanın yanlış kullanıldığının altını çizen DSP Genel Başkanı Masum Türker, şunları söyledi: "Sabah aldığımız bütün gazetelerde yeralan ama son bir haftadır iktidara yakın gazeteler tarafından haberi yapılan Bank Asya'ya el konulması haberi var. El konulma gününde olan başka bir etkinlikle beraber ele alındığı zaman Türkiye'de hukuksuzluğun nasıl başını alıp gittiğini ve bu hukuksuzluğun da özellikle ekonomide olması dolayısıyla yurt dışında Türkiye'nin nasıl değerlendirildiğini ortaya koyuyor. Bank Asya'ya Cuma günü, yani dün mesai saatinden sonra TMSF tarafından el konulduğu, devredildiği ve artık yönetiminin bu aşamada ortakları tarafından yapılmayacağı ilan ettiler. Ama bu el konulmanın yapıldığı gün seçim yasaları ihlal edilerek cumhurbaşkanı tarağından Ziraat Bankasına ait bir katılım şubesinin açılış törenine katıldıktan sonra yapılıyorsa bu dünyaya bir mesajdır. Türkiye'de ki iş adamlarına seçime bir hafta kala tehdide yönelik bir mesajdır. Bu nedenle Türkiye'de bu seçime giderken ikinci önemli olan konu; insanların gelirleri artırılırken, hukukun üstünlüğünü kuracak ve insanların hukuk teminatı altında yaşamasını sağlayacak yeni bir düzene ve yapışa ihtiyat vardır."
Türkiye'nin yoksulluk ve işsizlik gibi iki temel ekonomik sorunu olduğunun altını çizen Masum Türker, "Yoksullukla mücadele konusunda ciddi bir ihtiyaç var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın açıklamasına göre nüfusumuzun yüzde 40'ının yoksul olduğu söyleniyor. Bu rakama bakıldığında 31 milyonu buluyor. Oysa bu rakam 2002 kayıtlarına göre 17 milyon civarındaydı. Yaklaşık yüzde 80'e ulaşan bu yoksulluktaki artışın giderebilmenin tek yolu insanlara iş imkanları sağlamaktır." şeklinde konuştu.
HIRSIZLAR POLİS VE SAVCILARI KOVALIYOR
İçeriği belli olmayan barış süreci nedeniyle Güneydoğu'da seçim çalışması dahi yapılamayacak bir duruma gelindiğini belirten DSP lideri Masum Türker, sözlerini şöyle tamamladı: "Biz Demokratik Sol Parti olarak başkanlık sisteminin saltanatı getireceğini ve Cumhuriyetin kuruluş felsefesini yok edeceğini düşünüyoruz. Başkanlık sisteminin geri gelmesi günümüzde herkes akıllı telefondan yararlanıyor, akıllı telefonu bırakıp tekrar eski sisteme, manyetolu telefona dönmeye bakar, çünkü başkanlık sistemi erkler ayrılığı sistemini ortadan kaldırmakta, medyanın özgürlüğü kalkmakta ve Türkiye tek bir kişinin tek bir otoritenin yönetimine girmektedir. Öyle bir noktaya geldi ki hırsızların savcıları ve polisleri kovaladığı bir Türkiye'de yaşıyoruz. Esas hırsızları kovalaması gereken savcı ve polisler şu anda Türkiye'de hırsızların önünde kaçmaya çalışıyor. İşte bu seçim Türkiye'nin gelecek 50 yılını etkileyecektir." CİHAN