Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Marmara Denizi'nde görülen deniz salyasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Deniz salyasının yoğun olarak 2008 yılında da gözüktüğünü ve okyanuslarda da görülen deniz salyasının bir hafta gibi bir süre sonra ortadan kalktığını belirten Öztürk bu seferki salyanın 4 aydan beri İstanbul'da ciddi şekilde görüldüğünü söyledi.
Öztürk, bunun ana sebebinin ise denizin altından denize boşaltılan evsel ve endüstriyel atıklar olduğunu belirtti:
"Ana sebebi özellikle Marmara Denizi'ne deşarj edilen evsel ve endüstriyel atık. Sulardaki azot kirliliği çok yüksek değerlerde. Bu aşırı derecede azot, fosforlar, fitoplankton üretiyor. Bu fitoplanktonlarda deniz salyasının çoğalmasını, salgılanmasına neden oluyor. Bu değerlerin yüksek olmasının bir sebebi de sıcaklık. Güneş ışığı gibi etkenlerde bu biyolojik reaksiyonu hızlandırıyor."
‘Derelerin çoğu açık kanalizasyon sistemi gibi’
Marmara Denizi'nde yoğun olarak görülen deniz salyasının yapılan yoğun deşarjın neden olduğunu belirten Öztürk, şunları kaydetti:
"Özellikle derin deniz deşarjı ile Marmara Denizi'nin çevresinde ciddi deşarjlar yapılıyor. Yani fiziksel ve ön arıtma dediğimiz arıtmayla Marmara Denizi'ne atık sular deşarj ediliyor. Ayrıca tarımsal atık sular, yani dereler, akarsular yoluyla gelen hayvancılık ve tarımsal atık sular ve zeytincilik gibi yayılı kaynaklar dediğimiz atık sularla da Marmara Denizi'ne ciddi atık sular gelir. Hatta Marmara Denizi'nin çevresindeki derelerin ve akarsuların çoğu sanki açık kanalizasyon sistemi gibi akıyor. Bunlar da Marmara Denizi'nin kirliliğinin artmasına vesile oluyor."
Marmara Denizi çevresinde bulunan yüzlerce tesisten denize derin deşarj yöntemiyle atık su bırakıldığını söyleyen Öztürk, kabul edilebilir orandan 10 kat daha fazla atık suyun denize deşarj edildiği belirtti:
"Marmara Denizi'nde hassas alan ilan edilen bölgelerde tüm belediyeler bugüne kadar ileri biyolojik arıtma tesislerini kurmaları lazımdı ama çoğu belediye maalesef, çoğu sanayici bunları kurmamıştır. Kurmadıkları için de Marmara Denizi'nin kirlenmesine vesile olmuştur. Evsel, endüstriyel atık sular, yayılı kaynaklardan gelen kirli yükler 10 kat daha ileri derecede arıtılmalı. Demek istiyorum ki azot, fosfor kirlilik yükleri Marmaray'a ve denize deşarj edilen atık sularda yaklaşık 9-10 kat azaltılmalı. Eğer bu azaltılma yapılırsa Marmara Denizi bağırmaktan kurtulur, sevince doğru gider. Şu anda normali, hassas alanı olmadığı için çoğu yerde hassas alan olan yerlerde de yanlış anlaşılmasın 10 kata yakın yüksek değerlerde azot, fosfor ve karbon kirliliği deşarjı söz konusudur."
‘Atık sularını ileri kademe arıtmak zorundalar’
Kirlilikle ilgili İstanbul'un yoğun nüfusuna dikkat çeken Öztürk, şunları söyledi:
"İstanbul bölgesi tüm Marmara Bölgesi'nin nüfus olarak yüzde 60'ını barındırıyor. İstanbul bölgesinde bir bölge hariç atık suların çoğu fiziksel veya ön arıtma dediğimiz artmayla artırılıyor. İstanbul bölgesinde bütün atık sular ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulmalı. Öncelikle bu deşarj noktalarından derin deşarj noktalarına verilmeden önce bu atık sular kesinlikle ileri kademe arıtılmalı. Haliç'i temizledik ama Marmara'yı temizleyemezsiniz. Marmara'yı temizlemek istiyorsanız kirletici kaynakları önlemeniz lazım. Burada İstanbul, Kocaeli, Bursa, Bandırma'da bir fosfat fabrikası başta olmak üzere ve Tekirdağ'da, Ergene Havzası'nda endüstriyel atık sular başta olmak üzere bunlar kesinlikle atık sularını ileri kademe arıtmak zorundalar.
‘Dere yatakları betonlaştırılmaz’
Aslında dünyanın hiçbir yerinde dere yatakları betonlaştırılmaz. Dere yatakları yeşil koridorlara dönüştürülürler. Yeşil koridorlara dönüştürülen dere yataklarında da deşarj edilen atık sular olmaz. İleri kademe arıtılan sular olur. Maalesef İstanbul'da Büyükçekmece civarında atık sular oluşuyor. Dere yolu ile deşarj ediliyor. Ama en büyük atık su Bursa ve Balıkesir civarında olduğunu biliyorum. Bir de Tekirdağ bölgesinde. Bu sebepten dolayı Marmara Denizi'ne derin deşarj yapılırken mutlaka atık sularımız ileri kademe arıtılmalıdır. Bu yapılmadığı müddetçe 'Ya biz tabana veriyoruz', 'Tabandan bunlar dağılıyor' demek yetersiz.”
‘Marmara Denizi ölürse Türkiye'de çok ciddi sıkıntı’
Denizin mesaj verdiğini ve şu aşamada kirliliğin önlenebilir seviyede olduğunu söyleyen Öztürk, hızlıca eyleme geçilmesi gerektiğinin altını çizerek "Marmara Denizi ölürse Türkiye'de çok ciddi sıkıntı. Ekonomik, sosyal problemler olur onun için Marmara'yı kurtaralım. Kirletmeyelim. Şu anda önlenebilir durumda. Diyor ki 'Benimle ilgili acil eylem planlarınızı uygulamaya koyun'. Yani konuşmayı bırakın eyleme geçin’ diyor" şeklinde konuştu.
"İstanbul'daki atık sular ön arıtma ve birincil arıtma sonrasında derin deniz deşarjı ile uzaklaştırılıyor" diyen Öztürk şunları söyledi:
"Marmara Havzası'ndaki nüfusun yaklaşık yüzde 60 İstanbul'da yaşamakta ve İstanbul evsel atık su yoğun bölge. İstanbul'da Marmara Denizi'ne günlük ortalama 2,5 milyon ton evsel atık su deşarj ediliyor. İstanbul'da atık suların yüzde 99'u bazıları fiziksel ve diğerleri bölgelerde ise birincil arıtma yapıldıktan sonra Marmara Denizi'ne derin deşarj yapılmakta ve atık su arıtma tesislerinin büyük kısmı sadece karbon giderimi yapılan birincil arıtma. İstanbul'da Tuzla, Beykoz, Kadıköy, Üsküdar, Yenikapı, Baltalimanı, Küçükçekmece, Büyükçekmece, Silivri, Selimpaşa ve Çanta bölgelerinden evsel atık sular derin deniz deşarjı yapılmakta. Üsküdar, Yenikapı, Kadıköy, Baltalimanı, Küçükçekmece'de atık sular ön arıtma (fiziksel arıtma) yapıldıktan sonra Marmara Denizi'ne derin deşarj yapılmaktadır. Diğer bölgelerde ise atık sular sadece karbon giderimi (birincil arıtma) yapıldıktan sonra Marmara Denizi'ne derin deşarj edilmekte. Baltalimanı'nda ileri kademe arıtma (azot, fosfor giderimi dahil) tesisi inşaatı devam etmektedir. Endüstriyel tesislerin yoğun olduğu Büyükçekmece, Küçükçekmece, Tuzla ve Pendik endüstriyel atık su faaliyetleri yoğun."