ANKARA (CİHAN)- Cumhuriyet Halk Partisi CHP) İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Meclis'teki kavgayla ilgili, "O saldırma anından itibaren cep telefonuma el koydular. O cep telefonunu zorla ben alabildim elime. Benim kürsüde bulunmam da, oradaki sadece ve sadece cep telefonumla oradaki kavgayı kayda aldığım için bana saldırdılar." dedi. Tanal, Başbakan Davutoğlu'nun Meclis'te yer almadığı oturumla ilgili yorumda bulunmasına tepki göstererek, Başbakan Davutoğlu'ndan özür beklediğini açıkladı.
Meclis'te basın toplantısı düzenleyen Tanal, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yurtdışından Türkiye'ye gelirken kendisiyle ilgili açıklamalarda bulunduğunu ifade ederek şunları söyledi :"Meclis'te AKP grubunun saldırgan ve hukuka aykırı, baskıcı, otoriter şiddete başvurularla ilgili açıklamalarını yaparken ben Mahmut Tanal'ın divandaki kürsüye gidip o gün için nöbetçi olan Meclis Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı'nın elindeki tokmağı zorla aldığımı, kendisine fiziki eylemde bulunduğumu ve sürekli nerede bir dava varsa oraya gittiğimi, konuştuğumu, basın toplantılarını yaptığımı televizyonlarda açıklama yaptığımı ve bundan rahatsız olduğunu dile getirerek ve aynı zamanda beni paralel yapıyla ilişkilendirerek açıklamalarda bulunmuştur. Davutoğlu, bir öğretim üyesi ama gerçekten ben utandım. Bir öğretim üyesinin daha seçici cümlelerin, açıklamaların, beyanatlarının dürüst, samimi, ahlaka, namusa, vicdana uygun olması gerekirdi. Ben bunu beklerdim."
"20 KİŞİ SAĞDAN, SOLDAN, ARKADAN BANA SALDIRMAYA DEVAM ETTİLER"
İç güvenlik paketini 'sıkı yönetim yasası' olarak nitelendiren Tanal, şöyle devam etti: "Paketin görüşüldüğü o gün kü ilk tutanakları ben size ibraz ediyorum. Bu tutanaklarda kapalı oturuma geçmesiyle ilgili önergeyi veren AKP Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş'tır. Kapalı oturuma geçer geçmez orada söz isteyen Sayın Levent Gök var, söz vermiyor, Sayın Kaplan'ı kürsüye çağırıyor. Kürsüye çağırırken Sayın Kaplan'ı, Kaplan, 'Sayın Gök orada söz istiyor o sorunu halledin' diyor ve Sayın Gök'e söz verip Kaplan'ı çağırıyor 3- 4 defa, bu sefer Kaplan da konuşmayınca söz sırasını Elitaş'a veriyor. Elitaş kürsüye gelirken HDP milletvekili Sayın Buldan ile diğer milletvekili kadın arkadaşa orada saldırıyorlar. Saldırı neticesinde ben Meclis'te kanunlar görüşülürken orada gelen bürokratların ve bakanın oturduğu yerde, ben, kendi cep telefonumdaki kamera kaydını alırken Gaziantep milletvekili üzerime saldırınca, çünkü kapalı oturum, kapalı oturumda çok büyük bir kavga var. Bu kavga nedeniyle hiçbir kayıt, hiçbir delil yok. En azından ileride açılacak davalarda delilleri ortaya koymak lazım. Bunun bilincinde olan bir milletvekili, hukukçu olarak kamera kayıtlarına devam ettim. Devam edince baktım, saldırılar tekrar üzerime geliyor. Rahatlıkla tüm görüntüleri alabileceğim yer neresi olabilir? O sırada kavga nedeniyle oturumu Sayın Ayşenur Bahçekapılı kapatmıştı. Divanda, kürsüde Ayşenur Bahçekapılı olmadığı gibi orada iki milletvekili katip üye de yoktu, kanun kararlarda destek gören üç tane memur da hiçbir yoktu, bomboştu orası. Oraya gittim, kendi cep telefonumla o kavganın aynısını devam ettim kamera kaydına. Kamera kaydına devam ederken televizyonlarda dikkat edersek 'indirin' cümlesi geçiyor. İndirin dediği, o anda bana saldırdılar. 20 kişi sağdan, soldan, arkadan bana saldırmaya devam ettiler.
"BAHÇEKAPILI İLE FİZİKİ TEMASIM, GÖRÜŞMEM, KONUŞMAM OLMADI"
O saldırma anından itibaren cep telefonuma el koydular. O cep telefonunu zorla ben alabildim elime. Benim kürsüde bulunmam da, oradaki sadece ve sadece cep telefonumla oradaki kavgayı kayda aldığım için bana saldırdılar. Benim Sayın Ayşenur Bahçekapılı'ya herhangi bir fiziki temasım, görüşmem, konuşmam da olmadı. Onun elinden herhangi bir şey müdahaleyle almam da olmadı, karşı karşıya da kalmadık. Hatta bugün Sayın Ayşenur Bahçekapılı'yı aradım ben bugün 'gazetelerde böyle haberler geçiyor, nedir bunun aslı? Ben siziznle konuşmadım ki' dedim, 'doğru, hiç konuşmadık, kapamıştım, ben de gittim' dedi."
"SUSAN TOPLUM DİKTATÖR, OTORİTER REJİMLERDE OLUR"
Başbakan Davutoğlu'nun 'Mahmut Tanal çok konuşuyor' dediğini kaydeden Tanal, "Evet arkadaşlar, haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin olduğu yerde, haksızlık hukuksuzluğa kim maruz kalmış olursa olsun. O haksızlığa maruz kalan insanların rengi, cinsi, kimliği, felsefi düşüncesi beni ilgilendirmez. Ben bir hukukçuyum. Ben bir insan hakları aktivistiyim. Ben bir milletvekiliyim. Anayasa'nın 81. Maddesi uyarınca ettiğimiz yemine ve avukatlık ruhsatımı alırken ettiğim avukatlık yeminine sadık kalarak bu konuşmaları yapıyorum. Susan toplum, korkan toplum ancak ve ancak diktatör ve otoriter rejimlerde olur. Konuşamayan toplum, derdini düşüncesini anlatamayan toplum tehlikeli toplumdur. Eğer biz tehlikeli sularda yüzmek istemiyorsak ve gerçekten demokratik bir toplumda yaşamak istiyorsak tüm insanların konuşması lazım. Korkmadan, çekinmeden. Çünkü konuşmak bir ifade özgürlüğünün sonucudur. Sizin konuşmanızla eğer bir başbakan korkuyorsa, demek ki ifade özgürlüğünüzden korkuyorlar, ifade özgürlüğünüzün önüne set çekmeye çalışıyorlar." şeklinde konuştu.
"BENİ SUSTURAMAYACAKLAR"
Mahmut Tanal sözlerini şöyle tamamladı: "Onun için ben bugüne kadar anayasanın, mevcut olan pozitif yasaların, mevcut olan uluslararası sözleşmelerin ve milletvekilliğinin, hukukçu kimliğimin bana vermiş olduğu tüm yetkilerle, tüm haklarla, Allah'ın bana vereceği güç ve kuvvetle, halkımızın vereceği güçle konuşmaya devam edeceğim, hukuka aykırılıkları toplum önünde anlatmaya devam edeceğim. Beni susturamayacaklar, beni durduramayacaklar, beni engelleyemeyecekler. Engellenecek olan tek bir şey varsa diktaya ve otoriteye doğru giden insanların hukuk nezdinde engellenmesi gerekir. Bugüne kadar ki tüm konuşmalarımın tüm antidemokratik eylemlerde bulunmuş olduğum yerlerde hep hukuku savunduk. Hep sığınacağımız hukuk limanını savunduk. Başka bir şey savunmadık. Hukuk limanın insan haklarını, demokrasiyi özgürlüğü savunmak demek ki hakikaten Başbakan'ı çok rahatsız ediyor. Başbakan o kapalı oturumda yoktu. Ya başbakan bilinçli olarak bu olayları saptırıyor. Ya kendisine bilgi verenler yanlış bilgi veriyor. Başbakan benden özür dilemeli. Gerçekten bir hata yapmışsa, birisine iftira atmışsa, haksız suçlamalarda bulunmuşsa erdemli insanların yapacağı şey özür dilemektir. Özür bekliyorum." CİHAN