M. ERTUĞRUL İNCEKUL- SAMANYOLUHABER.COM
Siyaset Bilimci Hannah Arendt'in kitabına da ismini veren kötülüğün sıradanlığı tüm dünyayı kapsamış durumda.
Ben-Gurion'un ifadesiyle "Dünyanın bütün uluslarına Nazilerin milyonlarca insanı sırf Yahudi oldukları için ve bir milyon bebeği de sırf Yahudi bebekler olarak dünyaya geldikleri için öldürdüklerini göstermek istiyoruz." Ya da "Dünya kamuoyunun, Avrupa'nın altı milyon Yahudisinin yıkımından sadece Nazi Almanyası'nın sorumlu tutulamayacağını anlamasını istiyoruz. Bu nedenle, Dünya uluslarının bunu anlamasını ve utanç duymasını istiyoruz".
Türkiye’deki kötülük rejimi en son, 4.evre kanser hastası olan eğitimci Ayşe Özdoğan'ı göz göre göre adeta ölüme, hücre hapsine gönderdi. Eşi hapishanede olan Ayşe Özdoğan'ın küçük oğlu Burak da sahipsiz kalmış oldu. Kötülük bu kadar sıradanlaşmamalıydı. İlk kez bir mağdurun sesi bu kadar geniş ülke sathına yayıldı. Kimliğine bakmaksızın, değişik kesimlerin sahip çıktığı, kısa bir ömür biçilen hasta bir kadıncağızın karşısında vicdanlar bu kadar lal kesilmemeliydi !
Bu kötülükler tüm dünyaya duyurulmalı, on yıllar geçse de insanlık bu utancı duymalı. Sadece Ayşe'ler değil, bu dönemin kötülüklerine, utancına maruz kalan herkesin sesini duyurmak, çığlıklarına ortak olmak vazifemiz olsa gerek. Başkalarının acılarını, kimliklerine bakmadan duyabildiğimiz ölçüde insanız.
Turkey Tribunal ( Türkiye Mahkemesi)'in Cenevre’de gerçekleştirdiği vicdan yargılamalarına katılan hakimlerin bazıları, sanıklara uygulanan işkenceleri ve dramatik hikayeleri dinleyince , yemek yemek istemediler. Bazı sanıkları dinlerken gözyaşlarına hakim olamadılar.
Kötülük bulaşıcı bir illet, iyilik de hemen yayılan bir iksir. Kötülüğün sıradanlaşmasında ise hepimizin az ya da çok payı var. Bazen neme lazımcılığımız, bazen acılardan iradi uzak durma isteğimiz, bazen yapacaklarımızı küçük görme veya kendimizi önemsiz görmemiz yüzünden kötülükler daha çok zemin bulup, boy atıyor, gelişiyor.
Kötülüğün sıradanlaşmaması için, John Milton, Kayıp Cennet'inde anlattığı şeytana dünyayı teslim etmemek için, iyilik limanına sığınmalıyız. İyiliğin tüm kötülükleri yakabilecek kadar gücü olduğuna inanmalıyız. İyiliğin ve iyilerin olduğu toplumlarda her zaman umut ve huzur olacaktır.
Aslında iyi ve kötünün mücadelesi en eski insanlık hikayemiz. İyinin ve kötünün mücadelesinde zaten ırklar, renkler, milletler flu bir hale geliyor, bazen de silinip gidiyor. İnsanlığı ve varlığı kucaklayabilecek, anlayabilecek olanlar, yaşamı yorumlayabilenler, anlam arayışını tamamlayabilenler, bir de diğerleri olarak insanlık ikiye ayrılıyor.
Suriyeli Nahla Osman İdlip kentinde kampta yaşıyordu. Babası tarafından zincire vurulmuştu. 6 yaşında idi. Açlıktan ölmek üzere iken kurtarıldı ama verilen yemeği hızla yerken boğularak hayata veda etti. Ölüm sebebinin utancı tüm insanlığa dağıtılsa yetecek cinstendi...
Kötülüğün sıradanlaşmaması için önce bizler iyiler olarak kalalım, sonra da tüm kötülere inat, bulunduğumuz beldelerde iyiliğin bayrağını dalgalandıralım.
Dünya kötü ve acımasız insanlar yüzünden acı çekmiyor ,dünya kötülere sessiz kalan iyiler yüzünden kıvranıyor.
Teklif ve önerileriniz için;
Twitter: @ErtugrulIncekul
patreon.com/ertugrulincekul