M. ERTUĞRUL İNCEKUL - SAMANYOLUHABER.COM
"Bir yerde kitaplar yakılmaya başlamışsa nihayetinde insanlar da yakılmaya başlanacaktır."
Heinrich Heine
Naziler kitap yakarak, zihinsel ve psikolojik olarak geçmişten, insana ait birikimlerden, erdemden, fikirlerden kurtulmak istemişlerdir. Sonucu ise koskocaman bir hicrandır. İbn-i Rüşd kitaplarını yaktıklarında hiç üzülmez ve sebebini şöyle açıklar ; fikirlerin kanatları vardır, uçtular, onları da yakamazsınız ki !
Bu dönemin rejimini en iyi tanımlayan kelimelerden birisi cinnet kelimesi. Cinnet rejimi tarihte yapılan her tür zulmü irtikap etti. Cinnetin ve hezeyanın hakkını verdi. Alzehmir olan yaşlıları , hamile kadınları hapishanelere attı. Öğrenciye burs veren, kermes yapan kadınları suçlu buldu. Öğretmene mezardaki yeri bile çok gördü. Okulları talan etti, hastane kapattı. Tarihin en fazla akademisyenini hapishanelere toplamayı başardı. Askeri okul kapattı, öğrencilerine müebbet verdi. Üstün hizmet ödülü alan kamu görevlilerini terörist ilan etti. Bir doları, dersane kalemindeki logoyu suç kabul etti. NASA’da çalışan vatandaşını ilim düşmanı, tehdit unsuru algılayarak zindana attı. Kaybolan çocuklarının yasını tutan Cumartesi Annelerine haklarını aramayı çok gördü. Cinnet listesi uzayıp gidiyor...
Globalizmin, küreselleşmenin önünü kimse alamaz artık. Bir köy dedikodusu kadar hızlı yayılıyor dünyanın en ücra yerlerinde olan olaylar. Yasaklarla insanların bilgiye ulaşımını engelleyemezsiniz. Elinizdeki telefon kadar yakın artık size dünya.
Cinnet hali patolojik bir durum. Hezeyan (delusion) ise; paranoyanın açığa çıkmış hali ve cinnet halinde suçlar işleme, tahribat yapma eylemi. Gerçeklerle örtüşmeyen, zihin dünyanızda oluşturduğunuz hayalleri,korkuları, fantazileri gerçekmiş gibi hayata uygulama gayreti. Hayal dünyanızda bir düşman ilan edersiniz, ve o metafor üzerinden hayatı şekillendirmeye çalışırsınız.
Cinnet halinde, kendi dünyanızı baskı ve şiddetle kurma ,diktatoryal gayretler artık dünyada hızla azalıyor ve imkansız hale geliyor. Bu cinnet haline tarihten örnek olarak Karmatiler verilebilir.
Karmatîlik, milâdî dokuzuncu yüzyılda Hamdan b. Karmat tarafından kurulan sapık bir Bâtınî fırkadır. Hamdan, halkın fakirliğinden yararlanarak "ortak mülkiyet" ve zenginlerin mallarını paylaşma düşünceleriyle özellikle Irak ve çevresinde tesirli olmuştur. Görünüşte dindar olsalar da, gerçekte ekonomik düşünceleri, politik beklenti ve hedefleri olan ve etraflarına topladıkları çapulcularla Abbâsî halîfesine karşı isyana kalkışan Karmatîler, senelerce ehl-i sünnet Müslümanlara zulmedip çoklarını şehit etmişlerdir. Hac yollarını kesmiş, Mekke-i Mükerreme’ye saldırmış, Hacer-ül-Esved’i çalıp Kâbe’den Basra’ya kaçırmışlardır. Nikah müessesesini de reddeden Karmatîler, haramlara, "güzel san’at" ismini vermiş, kadınlarda da ortaklığı kabûl ederek fuhuş ve her türlü ahlaksızlıkla özellikle gençleri baştan çıkarmış, şarap ve benzeri içkileri helâl saymışlardır. Kısacası, Karmatîler, kendi heva ve heveslerine göre bir din icat etmiş, kendilerinden olmayanları "cehennemlik" görmüş, fitne ve fesat üreterek senelerce bozguncunluk yapmışlardır. Bunlara, o zamanın anarşistleri, nihilistleri de denebilir.
Hariciler de öyledir. Bu tür cinnet ,hezeyan gruplarına anarşist karakterler de dahil olunca tam bir cinnet mustatili, cinnet hali ortaya çıkıyor. Bu durumda, cinnet geçiren ve suçları işleyenler kadar, bu hale rıza gösteren, destek veren safderun kimselerin de tavrı sorunlu ve sorumludur. Müteşşekil ve toptan kötülüğe cinnet aksiyonu da diyebiliriz.
Kitap okuma bir toplumsal seviyedir. Yazabilme bir adım ötesi bir sosyal sorumluluktur. Kitaplar ,kütüphaneler toplumun hafızasıdır. Bu hafızayı silme,tenkil ise tüm cinnet hali yaşayan diktatörlerin, tiranların hayalidir.Bu dönemde de öyle oldu. Cumhuriyet tarihinin en fazla kitabı bu dönemde yakıldı,yok edildi. Tarihte Bağdat'ın Moğol istilasında, İspanya'nın Meksika işgalinde, Almanya Nazi döneminde, Saraybosna yağmalamasında, ABD Irak işgalinde görülen kitap yakma vahşeti ve dehşeti maalesef bu dönemde 21, yüzyıl Türkiye'sinde de yaşandı. İnsanlar korku ile çuvallar dolusu kitapları denizlere attılar, fırınlarda yaktılar, küvetlere doldurup hamur haline getirdiler, ormanlara gömdüler .Kitapçı yağmalama, kitaplara hınçla saldırma da yine bu dönemin öfke nöbetleri...
Kapkara bir leke olarak tarihe geçen 21. Yüzyılın ilk çeyrek asrı , medeniyetin simgesi ve toplumun hafızası ,ilerlemenin, uygarlığın olmazsa olmazı , toplumun aklını, hayallerini simgeleyen kitapların yakıldığı, yok edildiği kara bir dönem olarak tarihte yerini aldı. Sırf ötekileştirdiği için , çok sesliliğe tahammülü olmadığı için, bütün bir toplumu ve birikimini yakan talihsizlerin yaşadığı kapkara bir dönem.
Ama tarih bize kitap yakanların sonunda hep kaybettiğini söylüyor.
Teklif ve önerileriniz için;
Twitter: e_incekul
patreon.com/ertugrulincekul