M. ERTUĞRUL İNCEKUL- SAMANYOLUHABER.COM
Tarkovsky’nin güzel bir sözü var, “Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır.” demişti.
Sanat eşyaya şiir okutmaktır. Nesnenin özneye baskın gelmesidir. Yaşamın kendisi, bu yaşamı bize verene ulaşma yoludur. Her dönemde enstrümanları değişebilir, ama yeryüzü mirasçılarının değişmeyen sekizinci vasfıdır. Sanata değer kazandıran ise estetiktir. Hayatı söyleyiş ve anlayış biçimidir.
Koca Sinan taşı konuşturan muhteşem mimar. Estetiğin babası. Manayı eşyaya nakış nakış dokuyan deha. Nizama estetik işleyen bir hattat. Hendesenin zaferi.
Mana ve estetik medeniyeti; mimari, sanat, musiki, şiir gibi çok yönlü bir seziş, duyuş üzerine inşa edilir. Medeniyetin çocuklarının kalp şivesi üzerine kurulur. İçteki mecz, mozaik kalbin rengine ait tonları ile bir mücessem abideye, medeniyete dönüşür. Musavvir eşyada ve insanda tezahür eder. Estetik arayışı ; izafi güzellikten, Mutlak Güzel'e ulaşma gayretidir.
Günümüzün Ruh Mimarı Süleymaniye'yi anlatırken; Süleymaniye, muhteşem günlerin hâtırâları üzerinde devâsâ bir menşûr ve sanatın ma'bedde zirveleştiği, ma'bedin gerçek sanatla buluştuğu kristal ruhlu granit bir yapıdır, der.
Mehmet Akif; Sanatın ruhunu seyyâl bulut şeklinde görmek istersen gel Süleymaniye'yi beraber seyredelim, diyerek Koca Sinan’a bir selam gönderir.
Süleymaniye, dört fil ayağı üzerindeki muhteşem kubbesi ile, dış süsleme kaygısından uzak oluşu ile, ikiyüzdokuz pencereden içeriye süzülen ışık hüzmeleri ile adeta güneşin omzuna tül atmış gibi bir romantizm içerir. Günümüz insanına, maziden alacağınız motivasyonla, geleceğin dünyasını inşa için umutla işlerinize sarılınız, der .
Süleymaniye ötelere açık zengin bir kolleksiyon gibi, metafizik mesajların varidat ve tedai merkezi gibidir.
Tepeleri tutmuş, İstanbul'a derin derin bakan, endişe duyan, vakur bir duruşu vardır. Yahya Kemal "Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan, kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan" diyerek adeta ihtişam dönemlerinin ziplenmiş hatıralarının hafızası olduğuna dikkat çeker.
Tarihin akışı içerisinde Mimar Hayrettin, Mimar Davut Ağa, Sedefkâr Mehmet Ağa, Mehmet İsa Efendi, Balyan’lar, Mimar Kemalettin, Emin Onat, Vedat Tek ,Turgut Cansever gibi estetiği yaşatan yani medeniyeti yaşatan ustalarımız vardır. Günümüze uzanan çizgide ise modern estetik anlayışı ile imar edilmiş Emre Arolat ‘ın Sancaklar Camii örnek verilebilir.
Kuşların engin ötüşünü, okyanusların mavi uğultusunu, rüzgarın mukassi esintisini anlamak, gecenin sırlarına ortak olmak hayatı anlama gayretidir. İç duyuş ve sezişler tefekkürün tecessüse dönüşüdür.
Carl Junk “Görüşünüz ancak kalbinizin içine baktığınız zaman netleşir. Dışarı bakan hayal görür içeri bakan ise uyanır ”der. Tefekkürde zirve yaparken kalpten kopmak ne büyük bir talihsizliktir.
Ayrıca milli zevkimizi, ortak estetiğimizi yabancı değerlerle sentezlerken özden kopmamakta bir medeniyet telakkisidir. Sanatçıların himaye görmesi ise yine medeniyeti ve kültürü ileriye taşıma açısından vazgeçilmez şartdır. Zira medeniyet ve kültür inşasının şuurunda olan sanatkârlar insanı ve toplumları biçimlendiren ustalardır.
Dört bir yanda insanlığa, varlığa estetik kazandırmak için cehd edenlere, eşya ile müsâdeme ,zıtlaşmaya düşmeyenlere , hayatı ve insanı farklı yorumlarla, sentezlerle anlamaya çalışanlara, yeni medeniyetler kurma peşinde olan ustalara selam olsun…