Aydın Tabip Odası Başkanı Metin Aydın, jeotermal sondaj kuyuları ve enerji santrallerinden salınan buharda 1000-2000 ppm hidrojen sülfür bulunduğunu söyledi. Sülfürdioksitin, havada suyla birleşince sülfürik asit oluşturarak insanların, bitki, sebze ve meyvelerin üstüne asit yağmurları olarak yağdığını belirten Aydın, bunun sağlığı tehdit ettiğini vurguladı. Aydınlı olarak artık kuru incir yemeyeceğini açıklayan Oda Başkanı Aydın, "Kuru incirde tespit edilen bu kükürtdioksit miktarları, Türk Gıda Kodeksi Gıda Katkı Maddeleri Yönetmeliği'ne göre 180 kat fazladır. Bu kapsamda kuru incir yemeyeceğim, insanların da yememelerini tavsiye ediyorum. Buna sebep olan şey, jeotermal kuyular ve santrallerdir. Tarım kenti Aydın'ı, tarımla uğraşanları zor günler bekliyor." dedi.
Aydın'ın 2014 yılında, Türkiye'de hava kirliliği sıralamasında sekizinci olduğuna dikkat çeken Metin Aydın, bu kirliliği oluşturan en önemli maddelerin sülfürdioksit ve PM10 olduğunu iddia etti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre 2012 yılında, yaz dönemi sülfürdioksit ortalama değerinin en fazla olduğu illerden birisinin Aydın olduğunu ifade ederek, "Yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre Aydın ili, 2011-2012 kış dönemi ortalama sülfürdioksit değerinin en fazla olduğu 14 ilden biri. Aydın'da sülfürdioksit ortalama değerinin, yaz ve kış mevsimleri Türkiye ortalama değerinin çok üstünde olmasının tek sebebi jeotermal santrallerdir. Jeotermal gazlar içinde karbondioksit, hidrojen sülfür, sülfürdioksit, civa, azot, amonyak, hidrojen, bor, metan, etan, radon bulunmaktadır. ADÜ Jeotermal Enerji Araştırma ve Uygulama Merkezi yayınlarına göre jeotermal santral bacalarından salınan gaz içinde hidrojen sülfür, 1000-2000 ppm arasında yer almaktadır. Hidrojen sülfür, havadan ağır olduğu için atmosfere uçup gitmez, 42 gün havada asılı kalır. Salındığı bacadan 26 km.'lik mesafeyi etkiler ve sonra yeryüzüne çöker. İnsanı etkilemeye başladığı en düşük düzey ise 2 ppm'dir. Arch. Çevre Sözlüğü'de 2002 yılında yayımlanan yayında, hidrojen sülfürün dozuna ve kronik etkisine bağlı solunum, sinir sistemi, kardiyovasküler hastalıklarda artış yaptığını belirtildi. Yine İzlanda, İtalya, Yeni Zelanda'da yapılan çalışmalarda, jeotermallerden salınan hidrojen sülfür ve radon gazına maruz kalan insanlarda meme, deri, akciğer, burun, böbrek pankreas kanserleriyle lösemi, lenfoma insidanslarında artış saptanmış." şeklinde konuştu.
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi'nin 2010 yılında, Germencik ilçesi Alangüllü'de yaptığı çalışmada, jeotermal akışkanların yer üstü ve yer altı sularını kirlettiğinin, bu suların tarımda kullanılmasına bağlı bazı ağır metal ve kimyevi maddelerin besin yoluyla diğer canlılara geçebileceğinin tespit edildiğini aktaran Aydın, "ADÜ Bahçe Bitkileri Bölümü, 2015 yılında Alangüllü bölgesinde yaptığı, 'İncirde Verim ve Kalite Üzerine Jeotermal Enerji Santrallerinin Olası Etkilerinin Belirlenmesi' adlı çalışmayı yayımladı. Bu çalışmada, incir ağaçları ve meyvelerinin jeotermallerden salınan bor mineraline maruz kaldığı belirtildi. Jeotermale yakın alanlarda kuru incir ürünlerinde ağır metal oranlarının fazla, jeotermale uzak incirlerde ise az olduğu, jeotermale yakın alanlarda kuru incir verim ve kalitesinde azalma, jeotermalden uzaklaştıkça ise kalitede artma olduğu saptandı. 2007 yılında çıkarılan Jeotermal Yasası ile Aydın topraklarının yüzde 80'i, jeotermal santrallerin kullanımına açılmıştır. Şu anda Türkiye'de üretimde olan tüm jeotermal santrallerin yüzde 85'i Aydın'da yer almaktadır. Türkiye'de gelecekte yapılması düşünülen tüm jeotermal santrallerin yüzde 70'i de Aydın'da yapılacaktır. Aydın'da jeotermal santraller, kurulum aşamasında binlerce zeytin ve incir ağacını keserek yok etmektedir. Bu santraller, faaliyetleri sırasında saldıkları akışkan ve gazlarla toprakları çoraklaştırarak üretim dışı bırakmak dışında, incir ile zeytinin verim ve kalitesinde de ciddi azalma meydana getirmektedir. Aydın'da incir üreticisi ve işletmecisinin mağduriyeti her geçen gün artmaktadır." dedi.
İncirde tespit edilen bu seviyedeki kükürtdioksitin, Aydın'ın ihracatının bitmesi anlamına geldiğini de iddia eden Aydın Tabip Odası Başkanı, "Bu durum işletmecilerin iflas etmesi, üreticinin incir üretememesi veya ürettiği incirin elinde kalması demektir. Bu durum, Aydın'da sürdürülebilir tarımın ve yaşamın topyekûn yok oluşunun ilanından başka bir şey değildir. Bu sonuç, enerji adına Aydın'daki tarımın, sağlıklı yaşamın tamamen gözardı edildiği bir kararın acı sonucudur. Bu kararın kime yaradığının ve kimin kaybettiğinin, çok ciddi bir şekilde sorgulanması gerekir." diye konuştu. CİHAN