10
Şubat-15
Mayıs tarihleri arasında
İstanbul Karaköy Antrepo 3’te, 15
Ekim-30
Aralık tarihleri arasında da
Ankara Cer Modern’de sanatseverlerle buluşacak olan sergide, Vincent
Van Gogh’un en ünlü eserleri, izleyiciyi ışık,
renk ve ses senfonisinin içine alacak.
Türk ilaç sektörünün lideri
Abdi İbrahim, 100’üncü kuruluş yıldönümünü dünyanın en büyük ressamlarından biri olarak kabul edilen Van Gogh’un eserlerini bugüne kadar hiç deneyimlenmemiş yepyeni bir formatta sunan etkileyici bir sergiyle kutluyor.
Sanat, bilim ve teknolojiyi yenilikçi bir şekilde harmanlayan ve bu özelliğiyle Abdi İbrahim’in 100 yıllık bakış açısını yansıtan sergi, izleyiciyi alışılageldik müze kavramının ötesine geçirerek, resmin hikayesinin içinde bir yolculuğa çıkarıyor.
PRÖMİYERİNİN HEMEN ARDINDAN İSTANBUL'DA
3.000’in üzerinde digital
imajın tek bir hikaye anlattığı çarpıcı bir sanat ve teknoloji füzyonu olan Van GoghAlive, geleneksel sanat, multi medya görüntü teknolojisi ve sinematografik yönetmenliğin eşsiz bir birleşimiyle; cezbeden, eğiten ve eğlendiren alternatifsiz bir deneyim sunuyor.
Grande Exhibitions
Avustralya tarafından tasarlanan ve Singapur’daki dünya prömiyerinin hemen ardından İstanbul ardından da Ankara’da sanatseverlerle buluşacak olan sergi, 2012 yılı boyunca sanat dünyasının ilgisini Türkiye’ye çekecek.
ÇERÇEVE YOK, İÇİNDESİN...
Van GoghAlive Digital Sanat
Sergisi’nde, SENSORY4 teknolojisiyle donatılmış yüksek çözünürlüklü 40 projektör aracılığıyla, çok kanallı animasyonlar ve sinema kalitesindeki surround ses sistemi birleştirilerek; dünyada en çok ilgi çeken eşsiz bir görüntü kullanılıyor. Dokunmak isteyeceğiniz kadar gerçek, dev boyutlardaki kristal netliğindeki görüntüler, İstanbul Karaköy Antrepo ve Ankara Cer Modern için özel olarak tasarlanan çok çeşitli ekranları ve yüzeyleri aydınlatıyor.
3,000’in üzerinde dijital imaj ile Van Gogh’un en ünlü eserleri, projektörlerden aynı anda akıp zengin surround ses sistemi ile güçlü bir klasik
müzik eşliğinde senkronize olarak, ziyaretçinin etrafını saran bir gösteri ziyafeti sunuyor.
Çerçevesi olmayan sergide, ünlü sanatçının 1880-1890 yılları arasındaki çalışmaları ve hayat deneyimlerinden oluşan coşkulu ve canlı detaylara sahip yapıtları; dev ekranlara, duvarlara, kolonlara, zemine, hatta tavana yansıtılıyor.
Sanatı deneyimlemek için yeni bir yol Van Gogh Alive, önceden benimsediğiniz tüm geleneksel müze ziyareti fikirlerinizden vazgeçiriyor, içerikle etkileşim kurma şeklinizi değiştiriyor, duyularınızı uyararak bir ‘sergi’nin nasıl olması gerektiği ile ilgili inançlarınızı sınıyor. Ziyaretçilerin “unutulmaz bir deneyim” diye tanımladıkları canlı bir ışık, renk ve ses senfonisine kendinizi hazırlayın, Van GoghAlive, ışık, renk ve seslerin etkileyici uyumunu kullanarak duyuları uyarıyor ve bir serginin nasıl olabileceğine dair oluşan tüm düşüncelere meydan okuyor.
Van Gogh Alive’da, ziyaretçilere bu dahi ressamın fırtınalı hayatını kronolojik olarak göstermek için güçlü bir klasik müzik kullanılıyor. Bu harekete geçiren müzik, Van Gogh’un hikayesinin duygusal yönlerini yansıtarak, muhteşem kariyeri boyunca hem sanatı hem de ruh halinin zengin deneyimini ziyaretçilere sunma olanağı sağlıyor.
Sergide, ünlü ressamın ‘Teras Kafe’, ‘Kırmızı Üzüm Bağı’, ‘Sandalye ve Pipo’, ‘Kulağı Sargılı Otoportre’, ‘Vazoda 12 Ay Çiçeği’, ‘Ren Nehri’nde Yıldızlı Bir Gece’, ‘Buğday Tarlası ve Kargalar’, ‘Doktor Gachet’in Portresi’ gibi bir döneme damgasını vuran en önemli eserleri yer alıyor.
Van Gogh’un hikayesini anlatmak için seçilen müzik eserlerinden bazıları ise; Handel – Sarabande, Edouard Lalo – Piano Concerto 1. Movement I, Gus Viseur – Coeur Vagabond, Barber – Bubamara (Vivaldi versiyonu), Arvo Part – Fratres For Cello And Piano, Carl Nielsen – String Quartet in D minor 1883, Sakura “Cherry Blossoms”, Geleneksel
Japon Klasik Koto Müziği, John Zorn –
Kiev 3 (çello), Camille Saint ‘dan oluşuyor.